******
Daha fazla demokrasi için - Nazlı ILICAK
Erdoğan'ın açıkladığı paket içinde "Dindarlar" ve "Kürtlerle" ilgili olan düzenlemeler öne çıkıyor. Zaten bir süredir kamuda başörtüsü yasağının kaldırılacağı biliniyordu. Dolayısıyla bu açıklama sürpriz teşkil etmedi. Kürtçe ana dilde eğitim konusunda ise tereddütler vardı. Hükümetin cesur bir adım atarak hiç değilse özel okullarda bu sorunu çözmeye yöneldiğini görüyoruz.
Ayrımcılığa ve nefret suçuna karşı tedbirler alınıyor. Bu düzenlemeden, dindarların ve Kürtlerin yanı sıra, kendisini "öteki" hisseden herkes, Aleviler, Romanlar, azınlıklar da olumlu etkilenecek. Amerika'da zenciye "zenci" demek bile ayrımcılık kapsamına giriyor; "Afrikalı Amerikalı" demek mecburiyetindesiniz. Bizde kolayca, başörtülüye "yumurta kafalı", Alevi'ye "dinsiz/ imansız", dilenciye "Çingene", Yahudi'ye "korkak", Kürt'e "kuyruklu Kürt" denilebilir. Bu tavır, kültürümüzün bir parçası haline gelmişti. Hemen herkes fark etmeden nefret suçu işliyordu. Şimdi cezası arttırılıyor. Hiç değilse, zaman içinde zihniyetler değişimden geçerek farklı kimliklere daha büyük bir hoşgörüyle yaklaşmak mümkün olabilir.
Paketten Alevilere pek bir şey çıkmadı. Her halde, henüz üzerinde uzlaşma sağlanamadı; bu yüzden ertelendi.
Genel olarak demokrasi paketinin Türkiye'yi daha çağdaş bir konuma taşıyacağını söyleyebiliriz.
Seçim sistemi
Erdoğan, "Oldu-bitti yapılıyor" iddiasına, seçim sistemini tartışmaya açarak cevap verdi. Bütün siyasi partileri ilgilendiren bir konuda uzlaşma çabası doğru bir tercih.
Mevcut sistemi kimse istemediğine göre, ya "daraltılmış bölge", ya da "dar bölge" benimsenecek. Muhtemelen, % 5 barajı ve daraltılmış bölge uygulamasına geçilecek. Ama unutmayalım, 5 milletvekilinin seçileceği daraltılmış bölgeler 1'inci ve 2'nci partiye yarar; küçük partileri elimine eder. Bunun sonucunda hem MHP, hem de Güneydoğu haricinde BDP olumsuz etkilenir. Benim tercihim, sıfır baraj, iki turlu dar bölge sistemi. Amerika'da, İngiltere'de, Fransa'da dar bölge uygulanıyor. Hem lider sultasını kırması, hem de seçmenin kendi partisi haricinde diğer partilere yönelmesini sağlaması açısından faydalı bir sistem. Böylece Türkiye'de seçmen tabanında ittifaklar doğabilir. Bu da keskin fay hatlarını yumuşatır.
CHP'nin paketi
CHP'den gelen ilk tepkiler, "Bizim demokrasi paketimizden geri" şeklinde oldu. Oysa CHP'nin açıkladığı demokrasi paketinde Ergenekon takıntısı ön plandaydı: "Özel Yetkili Mahkemeler kaldırılsın; kaldırılmalarının ardından 2006'dan bu yana verilen kararlar yeniden ele alınsın; tutuklu milletvekilleri parlamentoya geri dönsün; uzun tutukluluk süresi çözülsün; gizli tanık-gizli takip uygulamalarına son verilsin."
CHP'nin paketi daha ziyade güncel olaylara odaklanmıştı. Sözgelimi, "Uludere aydınlansın" talebinin demokrasi paketinde ne işi vardı? Demokrasi paketi açılmasa da Uludere'nin üstü örtülmemeli.
Aynı pakette yer alan "Üretim ve yaratıcılık, eşitlik ve demokratik bir anlayışla desteklenmelidir.", "Toplumsal yaşamın bütün alanlarında tüm yurttaşlara fırsat ve olanak eşitliği sağlanmalıdır.", "Demokrasi ve insan hakları önündeki engeller temizlenmelidir" gibi talepler ise çok muğlâktı.
Buna mukabil, "Siyasi Partiler Kanunu değiştirilerek, milletin vekillerini liderler değil, millet seçsin" talebi ileri bir adımdı. Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı pakette lider sultasını gidermeye yönelik bir çaba yok. Kemal Kılıçdaroğlu "terör suçunun yeniden tanımlanmasını" da istiyordu. Bugün Türkiye'de şiddete bulaşmayan ya da hiyerarşik yapıda yer almayanlar da kolaylıkla terör örgütü üyesi sayılabiliyor. Böyle bir düzenlemenin Başbakan tarafından açıklanan pakette yer almaması da büyük eksiklik. Ama, AK Parti'nin attığı adımların CHP'nin tekliflerinin gerisinde kaldığını söylemek de haksızlık.