"Gezicilerden çalınmış olan Gezinin ruhunda Kabataş'ın olma potansiyelini gördük"
Kadına şiddet konusunda çalışmaları ile tanınan sosyolog Nurhayat Kızılkan: Yıllarca “kadının beyanı esastır” diyen kadın hareketlerinin ZD’ye “tacizin belgesini getir” demeleri utanç verici. Gezi’nin ruhunda Kabataş vardı. Diğer Kabataş’ları sulandırmak için bu olayın üzerine gidiyorlar.
Türkiye 15 ay sonra yeniden Kabataş'ta Gezi eylemcilerinin saldırısına uğrayan ZD'nin kadın gazetecilere yaptığı açıklamaları konuşuyor.
Paralel, Liberal, Sosyalist ve Kemalist köşe yazarları bebeği ile birlikte tacize uğrayan anneye, gözü dönmüş bir şekilde "belgeni getirmezsen sana inanmayız, sana inanan köşe yazarlarını da linç kampanyasına maruz bırakırız" diyor.
Kabataş saldırısı hakkında her şey çaresiz bir kadının yaptığı açıklamalar üzerinden konuşuldu.
Gülen hareketine yakınlığı ile bilinen bir teknoloji kuruluşunun İstanbul Emniyeti'ne ve İDO'ya verdiği MOBESE hizmeti ve çalışmayan kameralar hiç konuşulmadı.
Kayıp 58 saniyelik görüntüler ve farklı kamera açılarından alınan görüntülerin akibeti hiç gündeme getirilmedi.
Sanki Gezi'de hiçbir vandallık yaşanmamış, Türkiye'nin dört bir yanında başörtülü kadınlar Gezi eylemcilerinin sözlü ve fiili tacizine uğramamış gibi bütün tartışma Kabataş'ta bebeği ile birlikte saldırıya uğrayan ZD üzerinden yürütülüyor.
Medyadaki bu iki yüzlülüğü kadına yönelik şiddet ve kadın hakları konusunda yaptığı çalışmalarla tanınan Sosyolog Nurhayat Kızılkan ile konuştuk.
KADINA "BELGENİ GETİR" DEMEK UTANÇ VERİCİ
-1,5 yıl sonra yeniden Kabataş'taki çirkin taciz olayını konuşmaya başladık. Durduk yerde neden bu konu tekrar ısıtıldı?
Seçim süreci yaklaşıyor. Kabataş olayı üzerinden kendi kutubunu sağlamlaştırmaya çalışıyorlar. Özellikle bu konuda taraf olmuş başörtülü kadınların karşılarına Gezi'nin önemli aktörlerini çıkardılar ve bu meseleyi tekrar ülke gündemine getirmeyi başardılar.
-Tacize uğrayan bir kadına ısrarla "belgeni getir" demek ne anlama geliyor?
2013 yılında bu konuda yasa çıkarıldı. Bu yasa aslında kadın örgütlerinin bir başarısıydı. Artık tacize uğrayan kadınlardan belge, görüntü, rapor istenmeyecekti. Bu bir kazanımdı ve AK Parti iktidarına nasip oldu. Yıllarca böyle bir yasa için mücadele edilmemiş gibi sıcağı sıcağına "madem tacize uğradın git belgeni getir, görüntünü bul, Adli Tıp'tan rapor al" diyerek Kabataş'ta tacize uğradığını söyleyen ZD'ye olmadık eziyet ettiler. Böyle bir muameleye maruz kaldığını söyleyen bir kadına "yalan söylüyorsun" demek ne kadar incitici bir şey.

BİR KADIN NEDEN BÖYLE BİR HİKAYE UYDURSUN?
-Evli ve çocuk sahibi saygın bir aileye mensup bir kadının böyle bir senaryoyu uydurması size mantıklı geliyor mu?
Öncelikle şunu anlamak lazım. Yaşanmış olsa bile anlatılması zor olan bir durum bu. Neden böyle bir hikaye uydursun? Ayrıca ZD baştan bu yana yaşadıklarını anlatmak niyetinde değildi. Önce sosyal medyada bir dedikodu olarak yayıldı. Sonra gıyabında köşe yazıları yayınlandı. En sonunda konuşmak zorunda kaldı. Böyle bir senaryoyu uyduracağını, ilgi çekmek için böyle bir yönteme başvuracağına zannetmiyorum. Bunun aksini savunmak vicdansızlıktır.
-Camide bira ve Kabataş'taki taciz olayında önce kışkırtıcı yayın yapan Paralel medyanın bugün tam tersine Gezi provatörleri ile birlikte yayın yapmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Karşı iktidar başörtülü kadınların mağduriyet söylemini küçümsüyor, dalga geçiyor. Bu yöntemle sürekli olarak AK Parti'ye saldırıyor. Bu anlaşılabilir bir şey. Şaşırtıcı olan Gülen cemati bu kesimle aynı argümanları kullanması. Gezi çevreleri ile birlikte muhafazakarların mağduriyetleriyle dalga geçiyorlar. Bu insanlar yakın geçmişte Gülen Cemaati için "Fettoş" diyen bir çevre. Sırf siyaseten cephe değiştirdikleri için bu çirkin söylemi destekliyorlar. Kısa sürede bu kadar savrulmaları içinde bulundukları hırsı gösteriyor.
