Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün Siirt ve Mardin'de toplu açılış törenlerine katıldı. Erdoğan, konuşmalarında şu mesajları verdi:
BUNLARDA YALAN BOL: Hakkâri (havalimanı) iki yıl gecikti, bölücü terör örgütünün temsilcileri sürekli müteahhitleri tehdit ettiler. Oradaki iş makinelerini yaktılar bugüne kadar ertelendi. Terör örgütünün desteğinde olan siyasi parti bu olaylar karşısında her zaman sessiz kaldı. Çünkü bunlar benim Kürt vatandaşlarımın derdiyle dertlenmiyorlardı. Bunların ülkenin kalkınması diye bir dertleri yok.
BU İŞ BÖYLE YÜRÜMEZ: Siyasi irade ve devlet üzerine düşen her şeyi yaptı, peki bölücü örgüt ve onun güdümündeki siyasi parti sözlerini tuttular mı? Maalesef tutmadılar. Ne silah bırakma konusunda, ne de bölgedeki vatandaşlarımızın siyasi tercihlerini özgürce ifade edebilmeleri hususunda verilen sözler yerine getirilmedi. Bu iş böyle yürümez, silahla demokrasinin bir arada yaşayabildiği nerede görüldü? Baskıyla tehditle siyasetin birlikte yürüyebilmesi mümkün değildir. Çıkmış diyorlar ki 'Biz kimseyi tehdit etmiyoruz, tehdit edilen varsa yanımıza gelsin'. İnsanda biraz utanma olur.
NE KADAR ÇIRPINSALAR BOŞ: Yeni Türkiye için, yeni anayasa ve başkanlık sistemi için biz artık kararlı bir yoldayız. Ne yapsalar, ne kadar çırpınsalar boş. Ok yaydan çıktı. Hedefine mutlaka ulaşacak.
CEMAAT KİSVELİ ŞER ÖRGÜTÜ: Cemaat kisvesindeki bu şer örgütüyle, ihanet çetesiyle tek başımıza mücadele etmek zorunda kaldık. İşte bu çete, medyası ve parası başta olmak üzere tüm gücüyle eski Türkiye koalisyonunun patronluğuna oynuyor. Pensilvanya'dan gelen talimatlar, Kandil'den gelen emirler, İstanbul'daki yalıların Boğaz'a bakan salonlarında kotarılan senaryolar bir araya getiriliyor ve yeni Türkiye hedefinin önünü kesecek projelere dönüştürülüyor.
BİZDE BERRAK SU AKIYOR: Van'da bilboardlar asmışlar, bilbortlarda bunların musluklarından kan akıyor. Hamdolsun bizim musluklarımızdan berrak su akıyor, farkımız bu.
AYAKLARIMIZIN ALTINA ALDIK: Türkiye ret, inkâr, asimilasyon politikalarını yaşıyor muydu? Bunların hepsini ayaklarımızın altına aldık. Bunları biz yaptık ve onlara rağmen yaptık. Cezaevlerinde anneler evlatlarıyla Kürtçe konuşamıyordu, bunu başbakanlığım dönemimde biz hallettik.
BEN KURAN İLE YAŞIYORUM: Ana muhalefetin başındaki zat benimle ilgili bir ifade kullanmış, Cumhurbaşkanı diyor, Evren gibi Kuran'ın istismarını yapıyor. Sayın Kılıçdaroğlu ben Kuran'la büyüdüm, Kuran'la yaşıyorum. Onu sen kendine söyle, kendi şahsında Kuran'ın yerinin ne olduğu malum.