Davutoğlu, Fourpoints Hotel'de İMES yönetimi ile kahvaltıda bir araya geldi. Türkiye'nin geride kalan 13 yıl boyunca büyük adımlar attığını, başarılar elde ettiğini söyleyen Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Elde ettiğimiz başarıların mimarları, gerçek anlamda tabandan destekleyicileri sizlersiniz. Sanayi üretiminin olmadığı, reel sektörün aktif olmadığı durumlarda ülkelerin nasıl ekonomik krizler içine girdiklerini Yunanistan başta olmak üzere birçok ülkede görüyoruz. Hizmet sektörü önemlidir ama nihai çerçeve, ülkenin ekonomisini, üretimini, istihdamını sağlayan motor alan sanayileşme ve reel sektör alanıdır. Biz sizin iyi iş yapabilmeniz için en elverişli ortamı tesis ettik, düzenlemeler yaptık ama sizlerin girişimci ruhunuz ve bütün bu düzenlemelerden istifade eden cesur adımlarınız olmamış olsaydı, bu başarıyı elde edemezdik. Siz de bizim açtığımız yollardan emin adımlarla yürüdünüz, hepinize teşekkür borçluyuz. Biz diyoruz ki, milletimizin eliyle siyasi istikrarı sağlarsak, ekonomik istikrar bizim işimiz. Hiçbir yerde ekonomi ile siyasetin ayrı düştüğü durumlar söz konusu olmaz. Siyasi istikrar varsa, siyasi öngörülebilirlik varsa ekonomik istikrar ve planlama da mümkün hale gelir. Ama siyasi bir kaosa hele hele bir güvenlik kaosuna, etrafımızdaki ateş çemberi içindeki ülkelerde gördüğümüz gibi, düşerseniz ekonomik hayatın sürmesi mümkün değil. Halep'teki reel sektörün ne kadar canlı olduğunu gittiğimde gördüm. Ama siyasi istikrarsızlığın Halep'i ne hale getirdiğini hepimiz gördük. O açıdan en öncelikli mesele, ülkede demokrasiyle özgürlükler ile istikrarı aynı anda sağlayabilecek bir siyasi ortamın tesis edilmesidir. Milletimizin iradesiyle siyasi güven iklimini tesis edersek, milli iradeye ram olmak bizim işimiz. Biz Türkiye'nin büyüme heyecanını, kalkınma aşkını, üretim iradesini temsil ediyoruz. Siyasi iradenin olmadığı, siyasi ve stratejik planlamanın olmadığı durumlarda rakamlar anlamını kaybeder. Yönetimde istikrar sağlayamayanlar, üretimde istikrar sağlayamazlar. Düşünce üretemeyenler, emek ve değer üretemezler. Ülke yönetimi, şirket yönetimi gibi, sizlerin bizzat tecrübe ettiğiniz gibi, irade işidir. İrade kaybolduğunda planlama imkanı da söz konusu olmaz."
"KARAMSAR BİR TABLO ÇİZİYORLAR"
Davutoğlu, Türkiye'nin yeni bir seçim sürecinde olduğunu anımsatarak, şunları söyledi:
"Herkesin ne söylediğini, neler yaptığını görüyorsunuz. Bizlerin neler yaptığını da görüyorsunuz, diğer partileri de... Bu 4 ay bizim için bir zaman laboratuvarı gibi oldu. Ülkenin güvenliği söz konusu olduğunda elini taşın altına koyup koymadığını da gördünüz, dünya ekonomik kriz içindeyken, Avrupa'da kriz tırmanırken kenardan seyretmeyi tercih edenlerin tutumunu da gördünüz. Hiçbir gerçekliği olmayan vaatlerle toplumun karşısına çıkanları da yakından gördünüz. Seçim sürecinde ne dediklerini galiba kendi kulakları dahi duymuyor ki, bu vaatlerin nasıl hayata geçeceği konusunda ellerinde ikna edici herhangi bir planlama yok. Karamsar bir tablo çiziyorlar. Bu tabloyu çizerek Türkiye'de bütün ticari-ekonomik faaliyetler durmuş gibi felaket tellallığı yapanlar var. Bazı çevreler ister ki, Türkiye yönetim boşluğuna düşsün, bir kaos yaşansın, üretim düşsün ve onlara siyasi alanda yeni bir manevra alanı açılsın. Bizim içinse böyle bir üslup söz konusu değil. Bu felaket tellallığı, ülkeyi karamsar bir psikolojiye sokma çabası başarıya ulaşamayacak."
"KOBİ'LERİN PERFORMANSINDAN GURUR DUYUYORUM"
KOBİ'lerin performansından gurur duyduğunu kaydeden Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Türkiye 2008 krizinden beri 7 milyon vatandaşına istihdam sağladı. Özel sektördeki istihdamın yüzde 76'sını KOBİ'ler eliyle gerçekleşiyor, yani KOBİ'lerimiz Türkiye'nin omurgasını temsil ediyor. Bize düşen de KOBİ'lerimize sahip çıkmak. Her ölçekte sanayicimizin yanında olduk, olmaya devam edeceğiz. Herkes emin olsun ki, önümüzdeki dönem KOBİ'lerimiz için büyük bir hamle dönemi olacak. İstihdam üreten KOBİ'lerimiz, toplumsal barışı da sosyal barışı da sağlayan en önemli kurumsal yapılarımızdır. Dolayısıyla, bizim yönetim olarak çok daha fazla üretim kesimlerimizin yanında olmamız gerekiyor; bunun da farkındayız. Türkiye'nin jeopolitik anlamda ateş çemberinin içinde ve küresel anlamda da ekonomik kriz içinde yoluna devam edebilmesi için istikrar şart. İstikrar içinde kalkınma ancak ülke potansiyelinin tümünü hayata geçirerek söz konusu olabilir. Eğer bir şirkette ikili-üçlü yapı olursa şirketin verimliliği düşer. Nihayet istişareler yapılır ama şirketin bir başkanı veya şirketin bir yönetim kurulu vardır. Türkiye'de de 90'lı yıllardaki parçalı yönetimin, koalisyonlarla bize ne kadar enerji kaybettirdiğine hepiniz şahitsiniz. 1 Kasım için temel sloganımızı da burada tekrar etmek istiyorum; 'tek başına, işbaşına' diyoruz biz."