Türkiye AK Parti hükümetleri döneminde siyasi ve ekonomik bir altın çağ yaşadı. Bu başarılı performans iki seçimin yaşandığı, terörün çirkin yüzünü gösterdiği, komşu ülkelerin siyasi istikrarsızlıklarının devam ettiği 2015 yılında da devam etti. 2016 ve sonraki yılların ülkemiz için daha iyi yıllar olacağına inanıyoruz. 2016 Yılı Eylem Planı'nda açıkladığımız vaat ve reformlarla ekonomimiz güç kazanacak ve refah toplumun her ferdi tarafından hissedilecek. Artık, mali disiplini sağlam, finans ve reel sektörünün altyapısı güçlü bir Türkiye var. Türkiye'nin bir hedefi ve iddiası var. Cumhuriyet'in yüzüncü yılında demokrasisi daha güçlü, hukukun üstünlüğünün herkesçe benimsendiği, toplumsal huzur ve refahın daha da arttığı, Dünya'nın en güçlü ekonomileri arasında yerini almış bir Türkiye hedefliyoruz. Bu uğurda milletimizle omuz omuza çalışacağız.
6 MİLYON KİŞİYE İSTİHDAM SAĞLANDI
2002 sonrası yıllar her açıdan bir başarı hikâyesi oldu. Siyasi ve ekonomik istikrarın pozitif etkilerini milli gelirdeki büyümede görüyoruz. Bu dönemde Türkiye dünyanın en hızlı büyüyen ülkeleri arasındaki yerini aldı. 1993-2002 döneminde yıllık ortalama yüzde 3 oranında büyüyen Türkiye ekonomisi, 2003-2014 arasında, görülmemiş boyuttaki küresel krize rağmen yıllık ortalama yüzde 4.8 oranında büyüdü. Bu, istihdam yaratan ve refahı tabana yayan bir büyüme oldu. Sadece küresel kriz sonrası yıllarda 2007-2014 yılları arasında yaklaşık 6 milyonun üzerinde vatandaşımıza istihdam imkânı sağladık. Aynı dönemde istihdam oranımızı yüzde 40.4 seviyesinden 45.5 seviyesine yükselttik. Türkiye, hükümetlerimiz döneminde sağladığımız mali disiplin sayesinde mali açıdan dünyaya örnek hale geldi. 2002 yılında yüzde 11.2 olan bütçe açığının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya oranını 2014 yılında yüzde 1.3 seviyesine düşürdük. Bu tutamayacağı sözleri vermeyen, söz verdiğinde de yerine getiren bir anlayışla mümkün oldu.
FİNANS SEKTÖRÜ ÇOK SAĞLAM
2001 krizinde ciddi zararlar görmüş finans sektörümüzün çok sağlam bir zeminde işlemesine yönelik düzenlemeleri hiç zaman kaybetmeden gerçekleştirdik. Merkez Bankası rezervimizi 2002 yılında 28 milyar dolardan 2015 yılında 113 milyar dolara çıkardık. AK Parti Hükümetleri öncesinde çift haneli olan enflasyonu tek haneye indirdik ve daha da aşağılara çekmek için ilgili kurumların işbirliğiyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bankacılık ve finans sektörümüz çok sağlam bir zeminde işliyor. Türkiye'de sermaye yeterliliği oranı yüzde 15 ile yasal sınırın çok üstünde. Türkiye'de takipteki alacakların toplam kredilere oranı sadece yüzde 3. Bu oranlar, hem G-20, hem OECD, hem de dünyanın genelindeki ülkelerle karşılaştırıldığında çok daha ileride, çok daha olumlu bir seviyede. Diğer yandan, siyasi ve ekonomik istikrarın yabancı yatırımcılar tarafından da fark edildiğini görüyoruz. 1984- 2002 arasında, sadece 14.8 milyar dolar olan doğrudan yabancı yatırım 2003-2014 yıllarında 150 milyar dolar oldu.
MALİ DİSİPLİNDEN TAVİZ YOK
İşgücü piyasasındaki parlak performansımız 2015 yılında da devam etti. 2015 yılının ilk on ayında 1 milyonun üzerinde kişiye istihdam sağladık. Aynı dönemde artan işgücüne katılım oranıyla birlikte istihdam oranını da belirgin bir şekilde yükselttik. İki seçim gerçekleştirmemize ve milyonlarca Suriyeli kardeşimize ev sahipliği yapmamıza rağmen 2015 yılında da mali disiplinden taviz vermedik. 2015 yılında bütçe gelirleri bir önceki yıla göre yüzde13.6 oranında artarak 483.4 milyar TL oldu. Bu veriler 2015 yılının, bütçe gelirleri açısından beklenenden daha başarılı bir yıl olduğunu gösteriyor. Hedeflediğimiz değerin 31.4 milyar TL üstünde gelirimiz oldu. 2015 yılı bütçe giderleri ise bir önceki yıla göre yüzde 12.8 oranında artarak 506 milyar TL oldu. Böylece, 2015 yılında merkezi yönetim bütçe açığının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya oranı sadece yüzde 1.2 olarak gerçekleşti. Genel devlet bütçesine baktığımızda daha iyi bir durumda olduğumuzu da görüyoruz. 2002 yılında yüzde 10.8 olan genel devlet açığının milli gelire oranını 2015 yılı verileri ile sıfıra indiriyoruz.