Ömer Çelik'in açıklamalarından satır başları:
Avrupa mülteci krizine olumlu yaklaşmaya başladı.Türkiye'nin yükü paylaşılmalıdır. Bugün Kılıçdaroğlu sığınmacılar ilgili bir söylemde bulunuyor ve diyor ki Avrupa alsın bunları biz onlara verelim 6 milyar euroyu. Biz bunu insani bulmuyoruz. Bu gibi açıklamaları bir muhalefetin liderine yakıştırmıyoruz ve şaşışarak dinliyoruz bunları. Bu gibi yaklaşımları hiç tasvip etmediğimiz gibi ırkçı buluyoruz bu tür ifadeleri. İnsanlık onuruna yakışmaya faşist ifadeleri ciddiyetle karşılamıyoruz.
AK Parti'de kendi partimizide kurduğumuz Bakanlar Kurulu'ndan genel merkezden kurduğumuz komisyonumuz çalışmalarını sürdürüyor. Bundan sonra anayasa metnin ortaya çıkması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Şimdiye kadar son derece doyurucu toplantı yaptık. Bu anayasa sürecini olgunlaştırmaya başlayacağız. Bunu vatandaşlarımızla kaynaşarak Türkiye'de ciddi bir yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı bilincinin oluşmasıyla bu süreci bir tür tartışma süreci zemin olarak düşünüyoruz. Zaman zaman doğrudan sayın genel başkanımız bu toplantılara başkanlık edecek. Burada hem hukukçu arkadaşlarımızdan hem de siyasetçi arkadaşlarımızdan genel merkezde belli bir tablo içinde tartışmaya devam ediyorlar.
Türkiye tarihe geçecek şekilde insani mükellefiyetiyle uluslararası toplumun duyarsızlığına karşı görevini yerine getirmektedir. Ölümden kaçan insanların korunması için Suriye'de bir tampon bölge oluşturulmasını savunduk. Türkiye insani, vicdani, ahlaki mükelleflerini yerine getirmek için bu insanları yurda davet etti. Bu mazlumları barındırıyoruz. Bunların ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Bu tablo Türkiye'nin iftihar tablosudur. Birçok mazlum için Türkiye geçmişte sığınacak bir liman olmuşsa aynı görevini yerine getirmektedir. Bununla iftihar ediyoruz. Milletlerin saygınlığını, devletin büyüklüğünü tarihe aktaranlar bu tür dönem noktalarıdır. Bizim için hicret önemlidir. Pekçok dini gelenekte takvimler peygamberlerin doğum olaylarıyla başlarken bizim geleneğimizde hicretle başlar, peygamberin hicretiyle başlar.
Hicretin insanlar için tarih için dönüm noktası olduğunu düşünüyoruz. Şimdi bu insanların ortaya çıkan tablo içerisinde Türkiye'yi aşarak Avrupa'ya ulaşmaya çalışmasında duyarsız kalan pekçok ülkenin özellikle AB'nin gündemine aldığını görüyoruz. Bu gündeme almak konusu bir mekanizma olmalıdır. Bu bir insanlık meselesidir. Türkiye tek başına insanlığa olan mükellefiyeti yerine getirmiştir. Artık bunun mekanizmaları konuşulmaktadır. Bugün sayın Kılıçdaroğlu'nun açıklaması olmuştur 'Şu kadar parayı verin bunları Avrupa alsın' diye. Maalesef Kılıçdaroğlu'nun bu açıklamasıyla bizi şaşırtması devam ediyor. Şu kadar insan, bu kadar insan sayın Kılıçdaroğlu'nun dilinde bir nesne gibi. Bunlar nesne değildir. Bunlarla ilgili konuşurken bu dili ona göre ifade etmek gerekiyor. Bu dil bizim açımızdan yadırgatıcıdır. Biz CHP'nin bu diline prim vermeyeceğiz. İnsani mükellefetiyetlerimizi yerine getireceğiz.
Sur'da operasyon tamamlandı. Hendek ve barikat yoluyla vatandaşımızın günlük hayatını çalmaya çalışan terör örgütüne karşı verilen mücadelenin etkili bir şekilde verildiğini görüyoruz. Terörle mücadelede etkin ve fedakarlıkla görev alan güvenlik güçlerimizi tebrik ediyoruz, şehitlerimizi rahmetle yadediyoruz. Yakınlarına başsağlığı diyoruz. Maalesef direniş diyen siyasi kadroların yalan söylemlerine vatandaşlarımız prim vermemektedir. Açık bir şekilde şunu söylemek gerekir, terörle mücadele operasyonları bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır. Bu süreci istismar ederek, silah, barikat hendek gibi mekanizmalarla bu olayı sabote eden güçlere karşı terörle mücadele meşru bir mücadeledir. Bu bölge halkının geleceğini koruyan bir tedbirdir. Zaman zaman ortaya çıkan politikalar, alınan bazı tedbirleri farklı sunanlara karşı yargı devreye girecektir. Bizzat sayın Başbakanımızın Silopi ziyaretinde görülüğü gibi, sayın başbakanımız doğrudan meseleyi koordine ederek, bölgenin süratle yapılandırılması, elektrik, su, konut ihtiyaçlarının giderilmesi için bir eylem planı vardır. Sayın Başbakanımız Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz'ı bölgede görevlendirmiştir.
Dokunulmazlık parlamentolara verilmiş demokratik bir haktır. Bu hak demokrasilerin, parlamentonun herhangi militarist bir saldırıya uğramaması için verilmiştir. Bu parlamentoların demokratik siyaset hakkının korunması için bir zırhtır. Bu demokratik bir kazanımdır. Eğer bunu birileri terörün, insanlığa karşı işlenen suçun, katillerin himaye edilmesi için kullanıyor ve buna dönük olarak eylemli destek veriyorsa hiç kuşkusuz onlar parlamentonun şeref ve haysiyetini kirleten bir tutum içindedirler. Demokratik siyasete leke sürmektedirler. Anayasa etik, siyasi etik, ahlaki ve vicdani kriterler buna sessiz kalmamızı söylüyorlar. Bu süreç nasıl yüretilir, teknik mekanizmaları belli olmakla birlikte ilgili komisyon karar verir. Bu konuda grup kararı alınması sözkonusu değildir. Basında okuduğumuz gibi şu konuda karar verildi, şu isimler vs. gibi bir şey yoktur. Bu genel prensipler olarak konuşulmaktadır. Arkadaşlarımızın görüşleri de budur. Prensiplerin nasıl somuta döneceği ileriki günlerde gerçekleşecektir.
