Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün İstanbul'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Sudan Sorumlu Bakanlar toplantısına katıldı. Erdoğan konuşmada günmede ilişkin önemli açıklamalarda bulundu:
DİYARBAKIR'DAKİ PATLAMA: Yaklaşık 10-15 ton olduğu değerlendirilen bombanın havaya uçmasıyla, kamyon ve onların yakınındaki iki araçta bulunan 16 vatandaşımız hayatını kaybetti. Bomba öyle büyük bir etkiyle patlıyor ki geride ne araçtan ne de 16 vatandaşımızın 4'ü hariç 12'sinin cesedinden dahi bir parça kalmıyor. Burada bir terör örgütünün yüzlerce masum insanı katletmeye yönelik bir eylem teşebbüsü ve bu eylemi hayatları pahasına engelleyen 16 vatandaşımız söz konusu. Normal şartlarda bir kamyon dolusu patlayıcıyı Diyarbakır şehir merkezinde kullanmayı hedefleyen bir örgütün bu eyleminin tüm dünyada çok ciddi yankı bulması ve şiddetle telin edilmesi lazımdır.
TERÖRE İSYAN EDEN KÖYLÜLERE BOMBA
PARİS'TE OLUNCA...:
Daha önce buna benzer birçok terör eylemi oldu ve dünya bunlara hep sessiz kaldı. Batı ülkeleri başta olmak üzere kimseden bu elim hadiseye yönelik ciddi bir ses çıkmamıştır. Paris'te, Brüksel'de olunca çıkıyor ama Lahor'da, Ankara'da, İstanbul'da, Diyarbakır'da olunca çıkmıyor. İşte içimiz bundan yanıyor. Bu ikircikli tavır nereye kadar?
BUNA DA 'HAYIR' DESİNLER: En önemli sorun terörün kendisi değil. Terör örgütleri karşısında takınılan bu iki yüzlü, riyakâr, samimiyetsiz tutumdur. Dünyada silah sektörünü elinde tutan ülkeler bu teröristlere silahlarını veriyorlar. Hadi buna da hayır desinler. Bu terör örgütlerinin elinde hangi ülkelerin silahlarının olduğunu biliyoruz.
DEFALARCA UYARDIK: Suriye'deki terör örgütlerine silah ve mühimmat desteği sağlanmaması konusunda bölgede faaliyet gösteren ülkeleri defalarca uyardık. Şimdi bu silahların bir kısmı ülkemize yöneltildi. Aynı silahların bir kısmı da yarın onları veren ülkelere karşı kullanılmaya başlanacak. Terörün karakteri böyledir. Eninde sonunda akrep gibi kendisini tutan eli sokar. Kilis'e Suriye'de atılan roketler yüzünden onlarca insanımız hayatını kaybetti. Halbuki Kilis'in herhangi bir Avrupa ülkesinden farkı yok. Bugün Kilis'e komşu olan terör örgütünün yarın hangi Batı ülkesinin hangi şehrinde kime komşu olacağını tahmin etmek mümkün mü?
YOLUNU AÇIYOR: Bölücü terör örgütü ve DAEŞ'in ülkemize karşı rejimle ve bölgedeki diğer güçlerle işbirliği içinde olduğunu biliyoruz. Türkiye sadece PKK sadece DAEŞ'le değil, PYD ile YPG ile bunların hepsi ile mücadelesini devam ettiriyor. Görünenle değil, görünmeyenle mücadele etmek işimizi zorlaştırıyor. Suriye ve Irak'ta kurulan can pazarları, silah pazarları, kirli ittifaklar, yarın dünyanın başına çok daha büyük sorunların musallat olmasının yolunu açıyor.
BİZ ÇÖZECEĞİZ: Bugün kendi konforları bozulmasın diye Suriye'de katledilen 600 bin masumu, denizlerde boğulan binlerce insanı, Kilis'e düşen roketleri görmezden gelenler için yarın çok geç olacak. Biz kendi işimizi kendimiz görmeye alışmış bir milletiz. Allah'ın izniyle bölücü terör örgütünün de, DAEŞ terör örgütünün de üstesinden geleceğiz. Kilis'e düşen roketleri engellemek için bize yardımcı olunmazsa o meseleyi de biz çözeceğiz. Ama bu riyakârlık karşısında insanlık vicdanında açılan yaraları sarmaya tabii ki tek başımıza gücümüz yetmez. Batı ve bölgede güç yarışı içinde olan ülkeler yine bildiklerini okurlarsa tarihe notumuzu düşmüş oluruz.
"AB'DEN 3 MİLYAR EUROLUK KAYNAK"
"Mesele öyle bir yere getirilip düğümlendi ki sanki bu kaynak sığınmacılara destek için verilmiyor da bize bağış yapılıyormuş gibi bir intiba ortaya çıktı. Bizden proje istiyorlar. Halbuki 26 kampta biz bu projeleri hayata geçirmişiz. Biz bu projelerin onayını AB'den almadık. Biz varil bombalarından, kimyasal silahlardan kaçan kardeşlerimiz sınırımıza dayandığında dikenli tellerle geri çevirmedik. Suriyeliler için harcadığımız meblağ 10 milyar doları aştı. AB ülkelerinin ikircikli ve samimiyetsiz tavrını bir kenara bırakıyorum. Asıl İslam ülkeleri bu insanlara sahip çıkmalı."
'SU AKAR TÜRK YAPAR'
"Su alanındaki gücümüzün kaynağı suyumuzun bol olması değil, suyun doğru yönetilmesi konusundaki bilgi birikimimizdir. Anadolu'da bir söz vardı. O da şu, 'Su akar Türk bakar' diyorlardı. Çünkü ne baraj ne gölet böyle bir şey yok. Biz geldikten sonra bunu tersine çevirdik 'Su akar Türk yapar' dedik ve barajlarımızı, göletlerimizi çoğalttık. Bugün İstanbul'da su problemi olmadığı gibi, 2071'e kadar planlamalar da yapılmıştır. Ülkemizden Kuzey Kıbrıs'a denizin altından geçen su boru hattı gerçekleştirdik. Müslümanlar elektrik enerjisinde ve su konusunda dayanışma içinde olmalı."