Küresel güçlerin hesaba katmadıkları en kritik husus, halkımızın gözü pekliği, cesareti, kararlılığıydı. Melih Altınok'un dünkü köşesindeki o çok anlamlı ifadeye, cumartesi gecesi 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde gördüğüm bir ifadeyi de ben ekleyeyim: 'Gece ülkesini kurtarıp, sabah işe giden halka Türk Halkı denir.' Fahrettin Altun'un ifadesi ile, 'küresel müesses nizam' Türk halkının dinamizmi ve azmini, 21. Yüzyıl'da vatanının bağımsızlığıve özgürlüğü için canını gözünü kırpmadan feda edebileceğini hesaba katmamıştı. 2000'li yılların yükselen ve bölgesel 'oyun kurucu' gücü konumuna gelen ülkesi Türkiye'nin vatandaşları olarak, Türk halkının 'çelikleşmiş' özgüveni, tankları, helikopterleri ve uçakları bertaraf etti.
15 Temmuz hainliğinin amacı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde, Asya-Pasifik ile Atlantik arasında başlamış olan '3. Dünya Savaşı'nın gidişatını kritik ölçüde etkileme gücü olan Türkiye'nin kolunu, kanadını, özgüvenini paramparça edip, kaderleri büyük bir felakete mahkûm edilmiş kimi Ortadoğu ülkeleriyle aynı felakete sürüklemekti. 16 Temmuz sabahı bir kâbustan, daha iddialı ve kararlı bir geleceğe uyandık. Bizi kimsenin alt edemeyeceği gerçeği ile işimize sarıldık.