Markalaşma Türkiye'nin son yıllarda sıkça gündemine aldığı bir kavram. Markayı daha çok
"kaliteli ürün" olarak bilmemize karşın sadece kalite ile sınırlı olmadığı, bir de bu kaliteyi belgelemek gerektiğini öğrendik. Gaziantep bu kavramı çok farklı değerlendirdi. Aynı kalitede ürettiği ürünü kendisi üçe satarken, Avrupa'da tanınan bir firmanın 33'e sattığını görünce bu mücadeleyi başlattı.
Gaziantep Sanayi Odası'nın öncülük ederek başlattığı markalaşma mücadelesi, ilk başta tepki bile görmezken, dönemin oda başkanı
Nejat Koçer, uluslararası anlamda büyük önemi bulunan
Dünya Odalar Federasyonu'nca Güney Afrika'da verilen ödülü havaya kaldırdığında meselenin önemi o zaman anlaşıldı. Markalaşma çalışmaları için büyük çaba sarf eden Koçer,
"Hedefimiz Gaziantep'i marka zengini bir şehir haline getirmek ve katma değer yaratmaktı. Şehrimize yeni bir ufuk açmak, sanayicimizin önüne yenilikçi bir vizyon koymaktı. Bunu başardığımızı söyleyebilirim" derken haksız sayılmazdı. Geçen hafta Avrupa Komisyonu, Gaziantep'in baklavasını uluslararası alanda tescil eden bir karara imza attı. Komisyon Gaziantep baklavasını tescil ederek standartlarını belirledi. Tabi bu kolay olmadı, yıllar önce Türkiye'de yapılan başvuruyla coğrafi işaret olarak tescil edilen baklavanın uluslararası tescili için yoğun ve yorucu bir süreçten geçilmişti. Gaziantep Sanayi Odası'nın büyük emekler sonucu başarılı olduğu bu süreç,
"Marka Şehir: Gaziantep" mücadelesinde belki de en önemli kazanım oldu. Bundan sonra Gaziantep baklavası artık dünyanın neresinde üretilecekse standartlar dahilinde üretilecek, önüne gelen uyduruk malzemelerde baklava üretip adına Gaziantep'i ekleyemeyecek. Üretim kadar markalaşma ve markaya sahip çıkmanın öneminin bir göstergesi olan bu uluslararası tecil bir yandan kentin hızla artan ekonomik seyrinin de işareti gibi. Pek çok konuda Türkiye'den önce Avrupa Birliği kriterlerine ulaşan Gaziantep baklavasıyla AB'ye girmeyi başarmış oldu. Darısı diğer kentlerin de başına...