Ülkelerinde süren iç savaştan kaçıp sığındılar topraklarımıza. Kaçarken, olan parasını, arabasını da alıp geldi. Kimisi mahalle komşumuz, kimisi apartman komşumuz oldu. Trafikte görmeye başladık sıklıkla Suriye plakalı araçları, kuralları hiçe sayarak ilerlerken. Marketlerde, alışveriş merkezlerinde, parklarda, bahçelerde karşılaşır olduk. Yanlarında getirdikleri para bir gün bitecek, hazıra dağ dayanmayacaktı. Nitekim hal böyle olmaya, paralar tükenmeye yüz tutunca hareket başladı. Yatırım gücü olan işyeri açmaya başladı. Dükkan komşumuz oldular. Bir iş kuracak gücü olmayanın ise işe ihtiyacı vardı. Çalışma arkadaşımız oldular. Gaziantep'teki sayıları 300 bine dayandı. Ve bu durum yukarıdaki cümleleri yazmak ya da okumak kadar kolay ve basit bir durum değil. Üstelik sadece şehir içinde olanları anlatıyorum.
Bunun bir de kış kapıdayken çadır kentlerde yaşayan bölümü var. Gaziantepli işveren eleman ararken, büyük bir Suriyeli işgücü potansiyeli varken bundan faydalanamıyor. Çünkü çalışma izni yok misafirlerimizin. Bu nedenle bir kısmı kaçak çalışıyor. İşgücü talebi olan ancak işgücü arzı bulamayan bir ekonomi için bu potansiyel değerlendirilmeli. Süreli olarak bu insanlara çalışma izni verilmeli. Bu insanlara iş kurma, çalışma, yatırım yapma, barınma, eğitim ve sağlık konularında yabancı statüleri baki kalmak şartıyla izin verilmeli. Aksi takdirde şehrimizde sağlık, güvenlik, trafik, çalışma gibi birçok alanda sorunla karşı karşıya kalabiliriz. Üstelik bu durumun sadece Gaziantep için geçerli olduğunu düşünmüyorum. Antakya ve Şanlıurfa da aynı tehlike ile karşı karşıya. Yanı başımızda yaşanan dramı görmezden gelme, onlara kapılarımızı kapatmak gibi bir lüksümüz yok. Bu misafirlik ne zaman son bulur bilinmez ancak devam ettiği müddetçe huzur içinde yaşamak ve ülkelerine döndüklerinde kültürel ve ticari ilişkilerimizi sağlam zeminler üzerinde ilerletebilmek için bu düzenlemelerin yapılması gerek. İyi hafta sonları dileğiyle …..
*
Güller , laleler , bütün çiçekler solar . Çelik ve demir kırılır ama sağlam dostluk ne solar ne de kırılır.
Friedrich Wilhelm Nietzsche