ABD'nin bütçe sorunlarının geçici olarak çözüme kavuşması ve kavganın üç ay için ertelenmesinin ardından küresel piyasalar geçen haftayı genelde sakin geçirdi. ABD'nin temerrüde düşmemesine sevinip yükselen borsalar haftanın ikinci yarısında gelen satışlarla dengelendi. Geçen haftanın en belirleyici özelliklerinden biri ABD Merkez Bankası'nın (Fed) para basmayı aralıksız sürdüreceğine olan inancın artmasıydı. Hükümetin kapanması nedeniyle geç açıklanan istihdam verileri, ABD ekonomisinin hızlı büyüyemediğini bir kez daha gösterdi. İşsizlik oranı yüzde 7,2'ye geriledi ama tarım dışı istihdamdaki artış düşük kaldı. Bu karmaşık durumun nedeni istihdama katılım oranının düşük seviyelerini koruması, bu nedenle işsizliğin azalır gibi gözükmesi. Fed Başkanı Ben Bernanke, eylül ayından itibaren tahvil alımlarını azaltabileceklerini söylemişti ancak eylül geride kaldı ve günler geçtikçe bu ihtimal giderek zayıflıyor. ABD hükümetinin 16 gün boyunca kapalı kalmasının büyüme ve işsizliği olumsuz etkilediği öngörülüyor. Bu durumda Fed'in bu hafta yapılacak toplantısında tahvil alımlarının azaltılması yönünde bir karar çıkması beklenmiyor. Genel beklenti gelecek yılın mart ayından önce bir azaltıma gidilemeyecek olması. Hatta bazı ekonomistler salı başlayıp çarşamba sona erecek Fed toplantısında tahvil alımlarının artacağı yönünde bir karar çıkabileceğini öngörüyor. Bu çok küçük bir olasılık ama kenara atılacak bir tahmin de değil. Fed para basmanın sınırını çoktan aştı ve kendini köşeye sıkıştırdı. Bundan sonra parayı çekmeye kalkarsa piyasalarda ve ekonomide güvensizlik artacak ve zaten zayıf olan ekonomi durgunluğa girecek. Öte yandan ekonomi iyiye gitmediği için sürekli para basmak gerekiyor. Dolar kan kaybediyor Bu açmaz bugüne kadar hisse senedi piyasalarının çok işine yaradı, özellikle ABD borsaları rekor seviyelere yükseldi. Fed para bastıkça bu rekorlar devam edecek gözüküyor ama öte yandan güvensizlik duygusu da artıyor. Bir şeyler ters gitmeye başladığı zaman balon çok hızlı sönecek, şişen fiyatlar hızla düşecek. Bunun zamanlamasını kestirmek imkansız ancak döviz piyasalarında oluşan trend piyasalardaki algının bozulduğunu, geminin bir yerden daha su aldığının işaretlerini veriyor. Fed beş yılda 3 trilyon dolarlık tahvil satın almasına karşın bugüne kadar dolar üzerinde baskı oluşmamıştı. Dünya genelinde merkez bankaları önce euro, sonra altın alarak bilançolarındaki dolar ağırlığını azalttı. Ancak ABD hükümetinin kapanması ve Hazine'nin borçlarının tehlikeli boyutlara ilerlemeye devam etmesi nedeniyle algı değişmeye başladı. ABD'nin temerrüde düşmese bile kredi notunun düşürülmesi, tahvillerden kaçış nedeniyle faizlerin tırmanışa geçmesi, bu tahvillere yatırılan değerin erimesi ciddi bir risk olarak duruyor. Risk algısının değişmesi, doların yavaş yavaş kan kaybetmesine yol açıyor. Bu algı güçlenirse dolardan kaçış hız kazanabilir. Bu da borsalardaki dengeleri zorlayacak yeni bir unsur olur. Bir de yapay olarak düşen altın fiyatlarının yeniden tırmanışa geçmesinin önünü açar.