Fecir Alptekin
Üniversite yıllarında bir kitabım vardı; yeri diğerlerinden ayrı, bambaşkaydı… Onu çantamda taşımak, masamın üstünde görmek, içindeki kahramanların varlığını bilmek, dünyaya meydan okuma cüretlerine tanık olmak bile sonsuz yaşama gücü verir, beni büyük bir özgürlük hissi ve cesaretle beslerdi…
Tuğla gibi bir kitaptı… Üzerinde otoban fotoğrafı ve büyük karakterlerle koca bir başlık: YOLDA!
***
II. Dünya Savaşı sonrası Amerikası'nda kültürel fenomene dönüşmüş "Beat" kuşağı edebiyatının en önemli kafalarıyla yolculuk ederdim o kitabın içinde… Evet, o yol "yaşamanın", hissetmenin, özgürlüğün, dünyayı tanımanın, öğrenmenin, aşkın ve şiirin yoluydu.
Kimler yoktu ki yolda… Neal Cassady, Allen Ginsberg, William S. Burroughs ve tabii kitabın yazarı, idolüm Jack Kerouac. Üniversitenin ilk yıllarında, 19 yaşında bir genç kız olarak epey kaptırmıştım kendimi… Hele Jack'in o delikanlı, asi ama masum eski tip meşhur siyah beyaz fotoğraf kareleri yok muydu… En az iki üç tanesi defterlerimi süslüyordu!
Uzun lafın kısası, kendilerinden aldığım yaşam/ özgürlük enerjisi ve üzerine bir de romantik efektlerle, benim Beat kuşağı ve özellikle de Jack'e olan ilgim entelektüel boyutu aşıp çoktan duygusal derinlik kazanmıştı... Hala da sevgim, saygım büyüktür.
İşte tüm bu sebeplerden ötürü, büyük beklentilerle gittim geçen hafta vizyona giren ve kitaptan sinemaya uyarlanmış "Yolda" filmini izlemeye…
***
Yönetmen Walter Salles'in bendeki referansı olumluydu; önceki işlerinden "Merkez İstasyonu" ve "Motosiklet Günlükleri"ni severim. Aslında "Yolda" da iyi kotarılmış ve tek başına baktığınızda keyifle izlenebilecek bir film… Ama gerçek şu ki, kitabı okumuş olanlara epey yavan gelecektir.
Filmin, kitaptaki düşünsel miras ve yaşam felsefesini yansıtmakta çok yetersiz kaldığını ve "kafayı bulup, dağıtıp sınırsız cinsellik yaşayan ve azıcık da yazmaya çizmeye meraklı bir grup bohemin öyküsü" olmaktan öteye gidemediğini düşünüyorum ne yazık ki… Belki bir parça da 50'ler Amerikası'na tarihi tanıklık ettiğini… Ve nihayetinde hayıflanmadan edemiyorum: Ah bir babayiğit çıkıp çeksin de, koca beyazperdede adam gibi izleyelim şu ömürlük macerayı!