Bazen
ilk bakışta birbirinden alakasız görünen iki kitap ve onun iki yazarı, aynı anda yan yana denk düşer ve siz görünürdeki bu birbirinden farklı iki eser arasında ortaklıklar, geçişler keşfeder, tümüyle ikisinin birlikteliğinden oluşan özgün bir okuma evreni kurarsınız.
William Butler Yeats'in
Her Şey Ayartabilir'i ile
David Foster Wallace'ın
İğrenç Adamlarla Kısa Görüşmeler'ini okurken böyle bir durum oluştu benim için. William Butler Yeats, 20. yüzyılın en önemli şairlerinden biri. 1865'te Dublin'de doğmuş, Londra'da yaşamış. İngiltere'nin endüstrileşmesinin ve kentleşmesinin kültürel hayattaki sertliğine hep tepki duyan Yeats, doğa üstüne yönelik ilgisiyle de tanınıyor. Helikopter Yayınları,
Cevat Çapan'ın Türkçesiyle, Yeats'ten 30 şiiri,
Her Şey Ayartabilir Beni adıyla yayımladı. Kitaptaki şiirlerde Yeats'in kişisel yaşantısı ve çevresinden izlerin yanı sıra belirli bir tarih bilincini yansıtan konulara da rastlanıyor. Şair, son yıllarında ise yaşlılık nedeniyle depresyona girerek, hep yaşlılıkgençlik ekseninde dizeler kaleme almış. "Ya da hatırlatmadı mı kimse nasıl umarsız/ Olduklarını yanarken pervanelerin?/ Ben uyarabilirdim seni; ama gençsin sen/ Ve başka başka diller konuşuyoruz ikimiz." İşte bu dizeler David Foster Wallace'ı anımsatıyor! Sanki Yeats ona sesleniyormuş gibi geliyor bir an. Wallace, çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak isimlerinden biri, bir dahi olarak kabul edilirken, 2008'de hayatı boyunca kurtulamadığı depresyonuna yenik düşerek intihar etmişti. 23 öyküden oluşan ve büyük övgüler alan
İğrenç Adamlarla Kısa Görüşmeler, Wallace'ın dehasını tanımak için ideal bir fırsat.
Sabri Gürses'in çevirisiyle Siren Yayınları'ndan çıkan kitaptaki öyküler; gündelik detaylardan grotesk anlara uzanarak, çağa özgü insanlık tecrübesini ortaya koyuyor. Keats'in kitaba adını veren dizesi şöyle devam ediyordu; "Her şey ayartabilir beni bu şiir uğraşından..." Ve 'Keşke,' diyorsunuz siz de Yeats'e nazire yaparak, 'Keşke ölüm Wallace'ı ayartmasaydı da, burada kalıp, yine yazmayı seçseydi.'