Bazen
sanki dünya her zamankinden daha hızlı dönüyor. Ve dört bir yandan farklı felaket haberleri geliyor. Dünyanın bu hızı içinde bu haberlere nasıl anlam vereceğinizi, nasıl yorumlayıp, hayatınıza nasıl devam edebileceğinizi bilemiyorsunuz. Dünya bir an dursun, hayat ne tarafa doğru ve neden o yönde devam ediyor anlayalım ve ona göre adım atalım istiyorsunuz. İşte o bir an durup, dünyayı daha iyi anlayabilmemiz, en azından bazı meseleler üstünde kafa yorabilmemiz için, bugün kitaplara her zamankinden de fazla ihtiyacımız var. Ülkemizde terör ve deprem gibi acılar yaşanırken, dünyada ise geçtiğimiz hafta en çok Wall Street istilacıları ve eylemleri konuşuldu, onları ise sanat dünyasındaki elitist çevreleri protesto eden ve sanatın halk için olması gerektiğini savunan dünya sanatçıları ve entelektüellerinin eylemleri izledi. Bu tür eylemlerin hem katılımcısı hem de en çok yorum yapanlarından biri olarak çoğu zaman Zizek ismiyle karşılaşıyoruz. Günümüzün en önemli felsefecilerinden biri Slavoj Zizek. Üstelik alışılagelen felsefecilerden farklı olarak yalnızca klasik felsefi yorumlar yapmıyor, çağımızı tüm yönleriyle, popüler kültürünü de içine alarak yorumluyor. Zizek'in bir süre önce Metis Yayınları'ndan çıkan
Ahir Zamanlarda Yaşarken adlı kitabı, tam da günümüzde daha da hızlanan dünyamızı daha iyi anlamak için ipuçlarıyla dolu. Günümüzün handiyse kıyamete yaklaşan, bunaltıcı ruh halini anlamaya çalışan felsefeci, zamanımıza özgü dört temel meseleyi her zamanki naiflikten uzak, gerçekçi tutumuyla saptıyor. Nedir bunlar? Dünyanın tümünü tehdit eden ekolojik kriz, ekonomik sistemdeki dengesizlikler, biyogenetik devrimin sonuçları ve çeşitli aralıklarla patlak veren toplumsal bölünmeler... Bir de tabii bu günümüzü anlamanın yolu dünümüzü anlamaktan geçiyor. Bir diğer günümüz felsefecisi olan Alain Badiou'nun Sel Yayınları'ndan yayınlanan
Yüzyıl'ı ise 20. yüz- yılı ve dolayısıyla günümüze kadar gelen yolu daha iyi kavramamıza yardımcı oluyor. "Yüzyılımızın, Malraux'nun dediği gibi, politikanın trajedi halini aldığı bir yüzyıl olduğunu kabul edelim," diyen Badiou; kitabında felsefi fragmanlardan, şiirlerden, politik fikirlerden, tiyatro oyunlarından yararlanarak ilerliyor, tutkuları ve dramları sözcüklere döküyor. Kimi zaman yüzyılın nasıl algılandığını sorguluyor, kimi zamansa diyalektiğini ve hümanizmini didikliyor. 20. yüzyılın büyük edebiyatçıları eserleriyle onun analizine katkı sağlarken, felsefecileri ise kuramlarıyla düşüncelerinin altyapısını oluşturuyorlar.