Jobs Eichler'in evlerine duyduğu hayranlığın kitle pazarına yönelik keskin tasarımlı ürünler tasarlama arzusunu aşıladığını söyledi. "Gerçekten muhteşem bir tasarımla basit işlevselliği makul fiyatlı bir ürün üstünde birleştirebilmeyi seviyorum," dedi, Eichler'in evlerinin temiz zarafetinden bahsederken. "Apple'ın ilk vizyonu buydu. İlk Mac'te yapmaya çalıştığımız buydu. iPod'da yapmayı başardığımız buydu
JOBS'UN DENGESİ WOZNİAK
İlkokulun dördüncü sınıfında yapılan zekâ testinde lise ikinci sınıf seviyesinde olduğu ortaya çıktı. Ailesi sadece bir sınıf atlamasına izin verince Jobs derslerde sıkılıyor arkadaşlarına eşek şakaları yapıyordu. Birini de evde ailesine yaptı:
O zamanlar yaptığı eşek şakaları genellikle elektronikle ilgili oluyordu. Bir keresinde evini hoparlörlerle donattı. Ama hoparlörler mikrofon olarak da kullanılabildiğinden dolabını bir kontrol odasına dönüştürdü, böylece diğer odalarda olanları dinleyebiliyordu. Bir gece ebeveyninin yatak odasını kulaklıkla dinlerken babasına yakalandı ve sinirlenen adam sistemi sökmesini istedi.
Babasından gelen teknoloji konusundaki ilgi onu yeni bir arkadaşla tanışmaya sebep olacaktı.
Jerry adıyla bilinen Steve Wozniak'la tanışır. Wozniak Cal Tech mezunu parlak bir mühendisti:
Wozniak o zamana kadar tanıştığım kişiler arasında, elektronik konusunda benden bilgili olan ilk insandı. Onu hemen sevdim. Yaşıma göre biraz olgundum, o da yaşına göre biraz çocuksuydu, dolayısıyla bir denge oldu. Woz çok zekiydi, ama duygusal açıdan yaşıtımdı.
MAVİ KUTU
Wozniak'la başlayacak ticari süreç de Mavi Kutu'yla başlar, üretip 150 dolara satmaya çalışırlar:
Eşek şakalarıyla elektroniğin nihai kombinasyonu –ve Apple'ın yaratılmasına katkıda bulunan macera- bir Pazar ikindisinde, Wozniak annesinin onun için mutfak masasına bıraktığı Esquire'daki bir yazıyı okuyunca başladı. Tarih Eylül 1971'di ve Wozniak ertesi gün arabayla Berkeley'e, üçüncü üniversitesine gidecekti. Ron Rosenbaum'un "Küçük Mavi Kutunun Sırları" adlı yazısında bilgisayar ve telefon korsanlarının AT&T şebekesindeki sinyalleri yönlendiren ses tonlarını taklit ederek uzun mesafe görüşmelerini bedavaya getirmenin yolunu bulduklarından bahsediliyordu. "Yazının yarısında kendimi tutamayıp en iyi arkadaşım Steve Jobs'ı aradım ve ona bu uzun yazının bazı kısımlarını okudum," diye anımsıyordu Wozniak. Lise ikiye başlamış olan Jobs'ın, heyecanını paylaşacak çok az insandan biri olduğunu biliyordu.(…) Mavi Kutu macerası yakında başlayacak ortaklıkların kalıbını biçimlendirdi. Wozniak ilginç icatlar yapabilen ve bunları bedavaya vermeye dünden razı kibar sihirbaz olacaktı; Jobs ise bu icatları daha kullanıcı dostu kılmanın, paketlemenin, pazarlamanın ve para kazanmanın yolunu bulacaktı.
BİR ÖKSÜZ GİBİ OLMAK İSTİYORDUM
Reed Üniversitesi'ne kaydolur Steve Jobs. Ailesi ilk gün yanında olmak istedi, Jobs bunu reddetti:
Hayatımda gerçekten utanç duyduğum çok az şeyden biridir. Pek duyarlı davranmadım ve hislerini incittim. Orada okuyabilmem için çok şey yapmışlardı, ama onları etrafımda istemiyordum. Ebeveynim olduğunu kimse bilmesin istiyordum. Kökleri, tanıdıkları, geçmişi olmayan, ülkeyi trenle gezdikten sonra oraya gelmiş bir öksüz gibi olmak istiyordum.
Jobs üniversiteden çabuk sıkıldı. Reed'de olmayı seviyordu ama derslere girmeyi sevmiyordu. Jobs okul harçlarını ödemedi ama okul çevresinde takılmaya devam etti, bohem bir hayat yaşadı. Reed civarında on sekiz ay takıldıktan sonra iş aramaya başladı ve kısa zamanda Jobs bilgisayar oyun üreticisi Atari'de işe girdi.
Personel müdürüne –adam onun saçı başı dağınık ve kılığına şaşırmıştı- işe alınana kadar oradan ayrılmayacağını söyledi.
RUHANİ YOLCULUK
Üniversiteden arkadaşı, Robert Friedland'in tavsiyesiyle (spiritüel yolculuk) Hindistan'a gitmeye karar verir:
"Benim için ciddi bir arayıştı. Aydınlanma fikrinde odaklanmıştım ve kim olduğumu, evrendeki yerimi anlamaya çalışıyordum."
Jobs'un Hindistan gezisinin kalıcı etkisi de büyüktü:
Amerika'ya geri dönünce Hindistan'a gitmekten daha büyük bir kültür şoku yaşadım. Hint taşrasındaki insanlar bizim gibi zihinlerini kullanmıyorlar, sezgilerini kullanıyorlar ve sezgileri dünyadaki diğer insanlarınkinden çok daha güçlü. Sezgi çok güçlü bir şey, bence zihinden daha güçlü. İşime etkisi büyük oldu.
VE APPLE DOĞAR…
Mikroişlemciler –üzerinde eksiksiz bir CPU bulunan çipler- üstüne düşünürken aklına bir fikir geldi. Uzak bir minibilgisayara bağlanacak klavyeli ve monitörlü bir terminal üstünde çalışmaktaydı. Bir mikroişlemci kullanarak minibilgisayarın kapasitesinin bir kısmını termianle aktarıp onu masa üstüne konulabilecek küçük bir bilgisayara dönüştürebilirdi. Tutacak bir fikirdi bu: Tek bir entegre kişisel pakete dahil olan bir klavye, monitör ve bilgisayar. "Bu kişisel bilgisayar fikri birden aklıma geliverdi. O gece sonradan Apple I adıyla bilinecek bilgisayarın tasarımını çizdim.
Ron Wayne, Victoria dönemi kurgu eserlerinin illüstrasyonlarındaki abartılı tarama stilini kullanarak bir logo çizdi; logoda Newton bir ağacın altında oturuyordu ve çerçevede Wordsworth'ün şu sözü vardı: "Düşüncenin tuhaf denizlerinde tek başına sonsuza dek gezinen bir zihin." Oldukça tuhaf bir mottoydu bu, Apple Computer'dan çok Ron Wayne'in kendisine uyuyordu. Belki de şairin Fransız devrimini başlatanlarla ilgili sözü daha uygun bir seçim olurdu: "O şafakta yaşıyor olmak büyük mutluluktu / Ama genç olmak cennetin ta kendisiydi!" Wozniak'in sonradan dediği gibi: "Gelmiş geçmiş en büyük devrimin parçası olduğumuzu düşünüyordum. Buna çok seviniyordum."
İLK AŞK İLK HÜZÜN
Steve Jobs işleriyle ilgilenirken hayatında önemli bir karar süreci de yaşar. 1972 baharında çıkmaya başladığı Chrisann Brennan hamile kalır. Jobs Brennan'ın doğurmasını istemez ama…
Çocuğun benden olduğuna emin değildim, çünkü Brennan'ın sadece benimle yatmadığına gayet emindim. (…) Onun evlenmek istediğim insan olmadığını biliyordum, mutlu olmamız mümkün değildi ve uzun sürmezdi. Kürtaj yaptırmasını istiyordum, ama Brennan ne yapacağını bilmiyordu. Bu meseleyi epey düşündükten sonra kürtaj yaptırmamaya karar verdi, aslında karar verdi mi bilmiyorum –bence kararı zaman verdi, onun yerine.
Brennan da konu hakkında şöyle diyor:
Steve kürtaj istediğini söyledi ama asla ısrar etmedi. (…) Bana çocuğu kesinlikle evlatlık vermememi söyledi.
"PARANIN HAYATIMI MAHVETMESİNE İZİN VERMEYECEĞİM"
Apple 12 Aralık 1980'de halka açıldı. Hisse ilk gün 29 dolardan satıldı. Steve Jobs henüz 25 yaşındaydı ve 256 milyon dolarlık serveti vardı. Jobs, Apple'ın halka arzından otuz yıl sonra birdenbire zengin olmanın nasıl bir şey olduğunu şöyle açıklıyor:
Apple'daki insanların tonla para kazanınca hayat tarzlarını değiştirmek zorunda olduklarını düşündüklerini gördüm. Kimi Rolls Royce ve evler aldı, evlerine kâhyalar tuttu ve sonra da bu kâhyaları yönetecek müdürler tuttu. Karıları estetik ameliyatlar geçirip tuhaf insanlara dönüştüler. Ben öyle yaşamak istemiyordum. Çılgınlık bu. Kendime bir söz verdim, bu paranın hayatımı mahvetmesine izin vermeyeceğim dedim.
DEV MARKA: MAC
Ve Mac'ın yaratılması…
Jobs 1976'da Apple II'nin kullanım kılavuzunu yazacak birini ararken, küçük bir danışmanlık firması olan Raskin'e telefon etti. Raskin garaja geldi ve Wozniak'ın bir tezgâhta harıl harıl çalıştığını gördü; Jobs onu 50 dolara bir kullanım kılavuzu yazmaya ikna etti. Raskin sonradan Apple'ın yayın departmanında tam gün müdürlük yapmaya başladı. Hayallerinden biri kitlelere yönelik ucuz bir bilgisayar yapmaktı ve 1979'da Mike Markkula'yı kendisine küçük "Annie" projesinin başına getirmeye ikna etti. Raskin bilgisayarlara kadın ismi vermeyi seksist bulduğundan, projeye en sevdiği elma cinsi olan McIntosh'un adını verdi. Ama ses sistemleri üreticisi McIntosh Laboratory ile karıştırılmasın diye ismin yazılışını değiştirdi. Böylece tasarlanan bilgisayarın ismi Macintosh oldu."
Mac'in tasarımı da tartışma konusu olmuştu arkadaşları arasında. Örnek gösterilen bir araba markasıydı:
Mart 1981'de bir gün Andy Hertzfeld akşam yemeğinden sonra ofise dönünce Job'un Mac prototiplerinden birinin yanında durduğunu ve yaratıcı hizmetler direktörü James Ferris'le hararetle tartıştığını gördü. "Görünüşü klasik olmalı, modası geçmemeli, Volkswagen Beetle gibi olmalı, dedi Jobs. Klasik arabaların dış hatlarını takdir etmeyi babasından öğrenmişti. "Hayır, bu doğru olamaz," diye karşılık verdi Ferris. "Hatları seksi olmalı Ferrari gibi." "Ferrari gibi olmaz, o da uygun değil," diye karşılık verdi Jobs. "Porsche gibi olmalı daha çok!
Macintosh'un lansman zamanı, Steve Jobs sahneye çıkar ve şu sözleri söyler rakiplerine de dokundurarak:
1958'de IBM kserografı adlı birteknoloji geliştiren yeni bir şirketi satın alma fırsatını es geçti. İki yıl sonra Xerox doğdu ve IBM'dekiler o zamandan beri kafalarını duvarlara vuruyor. Şimdi 1984'deyiz. Görünüşe göre IBM her şeyi istiyor. Apple IBM'le boy ölçüşebilecek tek rakip, tem umt olarak görülüyor. Başta IBM'e kucak açan satıcılar artık geleceğin IBM'ın egemenliğinde ve kontrolünde olmasından korkuyorlar ve Apple'ı gelecekteki güvenliklerini garantileyebilecek tek güç olarak görüyorlar. IBM her şeyi istiyor ve silahlarını endüstriyi kontrolüne almasının önündeki son engel olan Apple'a çevirdi. Büyük Mavi bütün bilgisayar endüstrisinin hâkimi mi olacak? Bütün enformasyon çağının? George Orwell haklı mıydı?
Steve Jobs bir diğer dahi Bill Gates ve Microsoft'la sık çalıştılar ama rekabeti de ilerleyen yıllarda arttı.
"BİLL GATES HİÇBİR ŞEY İCAT ETMEDİ"
"Otuz yıldan sonra Gates, Jobs'ı gönülsüzce takdir eder hale gelecekti. "Teknolojiden cidden pek anlamıyordu, ama neyin işe yarayacağını sezme yeteneği muhteşemdi," dedi. Ama Jobs Gates'i överek karşılık vermedi. "Bill temelde hayal gücü kıt biri, ayrıca hiçbir şey icat etmedi ve bence bu yüzden artık teknolojiden çok hayır işleriyle uğraşmayı seviyor. Başkalarının fikirlerini utanmadan çaldı o kadar."
DÜNYA APPLE'LA GÜZEL
Steve Jobs 1985 yılında Apple'dan kovulur. 1991'de arkadaş grubunda tanıştığı Laurene Powell'la evlenir. 3 çocuğu olur. 1991'de Reed, 1995'te Erin Siena, 1998'de Eve dünyaya gelir. 11 yıl sonra Apple'ın düşüş yaşadığı 1996 yılında Steve Jobs şirkete geri döner:
Apple'ı satın almadan oraya geri dönüp tekrar yönetmenin bir yolunu buldum galiba. (…) Bu işi istememin tek sebebi şu: Dünyanın Apple'la daha güzel bir yer olacağını düşünüyorum.
Öte yandan Steve Jobs Apple'a geri dönünce ailesine vakit ayıramadığından şikâyetçi oluyor:
Zordu, cidden zordu, hayatımın en kötü dönemiydi. Genç bir ailem vardı. Pixar vardı. Sabah 7'de işe gidip gece 9'da dönüyordum ve çocuklar yatmış oluyordu. Ve yorgunluktan konuşamıyordum resmen. Laurene'le konuşamıyordum. Tek yapabildiğimi TV seyretmek, ot gibi yaşamaktı. Az daha ölecektim. Pixar'la Apple'a üstü açılır bir siyah Porsche'yle gidip geldiğimden böbreklerimde taşlar oluşmaya başladı. Hastaneye koşuyordum, kalçadan Demarol iğnesi yapıyorlardı ve bir süre sonra taşı düşürüyordum.
Tasarımın ekibinin başında 30 yaşında Jonathan Ive bulunuyordu. Ive, Jobs'un yokluğunda şirketin kâr maksimizasyonuna odaklanmasından bıkıp istifa kararı vermişti. Bu sırada Jobs şirkete geri döndü ve Ive'ın hayran olduğu Steve Jobs felsefesi tekrar canlandı:
Hedef sadece para kazanmak değil, muhteşem ürünler üretmek!
"BİR ŞEYDEN ÜREKERSENİZ ONA DOKUNAMAZSINIZ"
1998'de piyasaya iMac çıkar. Bu başarının mimarları Steve Jobs ve Jonathan Ive'dir. Tasarım sürecini Ive şöyle anlatıyor:
İnsanlar o sıralar teknolojiden huzursuz oluyorlardı. Bir şeyden ürkerseniz ona dokunamazsınız. Annemin iMac'e dokunmaktan korktuğunu hayal edebiliyordum. Dolayısıyla üstünde bir tutamaç olursa, insanların onunla bağ kurmaları mümkün olur diye düşündüm. Onu yaklaşılır kılar. Yakın kılar. Ona dokunmanıza izin verir. Size itaat edeceğini hissetmenizi sağlar. Maalesef gömme tutamaç üretmenin maliyeti epey yüksek. Eski Apple'da olsam fikrimi kabul ettiremezdim. Ama Steve muhteşemdi; onu görür görmez "Çok hoş!" dedi. Düşünce sürecimin tamamını açıklamasam da sezgisel olarak anladı. O tutamacın iMac'in dostaneliğinin ve eğlencesinin parçası olduğunu anlayıverdi.
KANSERİN HİSSETİRDİKLERİ
Peşi sıra Steve Jobs Apple perakende mağaza projesini geliştirdi. Sonrasında 2001'de iPod'u tasarladı. iTunes Store açtı. 2003'te kansere yakalandı. Jobs kanser olmasını 1997'den itibaren hem Apple'ı hem de Pixar'ı yönetirken çok yorulup yıpranmasına, bağışıklığının zayıflamasına bağlıyor.
Yakında öleceğimi anımsamak, hayatta önemli seçimler yapmamda en büyük yardımcım oldu şimdiye kadar. Çünkü neredeyse her şey –bütün dış beklentiler, gurur, rezil olma ya da başarısızlık korkusu – bütün bunlar ölümün karşısında önemsizleşiyor ve geride sadece gerçekten önemli şeyler kalıyor. Öleceğinizi anımsamak, kaybedecek bir şeyiniz olduğu yanılgısına düşmekten kurtulmanın en iyi yolu. Zaten çıplaksınız. Yüreğinizi takip etmemeniz için hiçbir sebep yok.
2005'te iPod artık peynir ekmek gibi satıyordu. Jobs bir gece ofise gelip ekibini topladı ve yeni hayalini açıkladı: "Bir tablet yapmak istiyorum, ama klavyesiz ve kalemsiz olacak." Böylelikle 2007'de iPhone'u piyasaya çıkarır.
Blogçular iPhone'a hemen "İsa'nın Telefonu" lakabını taktılar. Ancak Apple'ın rakipleri cihazın 500 dolardan satıldığını, başarılı olamayacak kadar pahalı olduğunu vurguladılar. "Dünyanın en pahalı telefonu," dedi Microsoft'tan Steve ballmer bir CNBC röportajında. "Üstelik kurumsal müşterilere hitap etmiyor, çünkü klavyesi yok." Microsoft yine Jobs'ın bir ürününü fazla küçümsemişti. 2010'un sonuna gelindiğinde Apple, 90 milyon iPhone satmıştı ve küresel cep telefonu pazarındaki toplam kârın yarısından fazlasını elde etmişti.
İşin bir diğer ilginç yanı da Steve Jobs'un iPhone'u Türkiye seyahati sırasında tasarlamış olması.
Gerçek bir ilham geldi. Hepimiz bornozluyduk ve bize Türk kahvesi yaptılar. Profesör bu kahvenin başka yerlerin kahvelerinden çok farklı hazırlandığını açıklayınca, "Ne olmuş yani?" diye düşündüm. Türk kahvesi, Türkiye'deki gençlerin umrunda mıydı? Hepsi de dünyadaki diğer bütün gençlerin içtiği şeyleri içiyor, Gap'ten satın alınmış gibi görünen giysiler giyiyor ve hepsi de cep telefonu kullanıyorlardı. Diğer her yerdeki gençler gibiydiler. Artık bu dünyanın tamamının gençler için aynı olduğunu anladım birden. Ürünler tasarlarken aklımızda özellikle Türkiye'deki gençlerin isteyeceği bir telefon ya da müzik çalar yaratmak diye bir şey yok. Artık tek bir dünyayız sadece.
Ocak 2009'da hastalığı nüksedip izne ayrılacağını açıkladı Steve Jobs. Giderken 82 dolar olan Apple hissesi Mayıs sonunda geri döndüğünde 140 dolardı artık. 2010'un başında artık gücünü topladığında işe dört kolla sarıldı ve bu kez iPad'le karşımıza çıktı Steve Jobs.
2007'de Jobs, düşük maliyetli bir netbook bilgisayar projesi için fikirleri değerlendirirken, tablet projesinde büyük bir aşama kaydedildi. Bir pazartesi günü yönetici kadro beyin fırtınası yaparken Ive neden klavyenin ekrana menteşelerle tutturulması gerektiğini sordu; bu hem pahalıya gelirdi, hem de cihazın büyüklüğünü arttırırdı. Çoklu dokunmatik bir arayüz kullanarak klavyeyi ekrana koyun, diye önerdi. Jobs hemfikir oldu. Dolayısıyla bir netbook tasarlamak yerine, tablet projesini hızlandırmakta odaklanıldı.
STEVE JOBS'U MOTİVE EDEN…
Walter Isaacson'un kaleme aldığı Steve Jobs biyografisinin finalindeyse Jobs'ın kendi ağzından dünyaya bırakacağı mirasın neler olduğunu okuyoruz:
Hedefim, bünyesindeki insanları muhteşem ürünler üretmeye teşvik eden, kalıcı bir şirket inşa etmekti. Diğer her şey ikinci plandaydı. (…) Bazı insanlar, "Müşterilere istedikleri şeyi verin," diyorlar. Ama benim yaklaşımım bu değil. Bizim müşterilerin ne isteyeceklerini onlardan önce bulmak. (…) Microsoft'a taş atmak kolay. Egemenliklerini yitirdikleri ortada. Önemsizleştiler büyük ölçüde. Yine de yaptıkları şeyi takdir ediyorum; ne kadar zor olduğunu biliyorum. İşin ticari boyutunda çok iyiydiler. (…) İnsanlara çok kaba davrandığımı düşünmüyorum, ama bir şey berbatsa yüzlerine söylerim. Benim işim dürüst olmak. (…) Sahip olduğumuz yetenekleri derin duygularımızı ifade etmekte, bizden önce insanlığa katkıda bulunmuş kişilere minnettarlığımızı göstermekte ve o akıntıya bir şeyler katmakta kullanmak isteriz. Beni motive eden buydu.