KAS KADINA YAKIŞMIYOR
Kadınlara hiç yakışmadığını düşündüğün sporlar var mı peki?
Olmaz olur mu? Listenin başında futbol var. Kadın futbol oynar mı arkadaş! Bir kadında Roberto Carlos gibi baldır olur mu? Kadın, Volkan gibi uçup plonjon yapar mı? Olur mu? Güreşi de yakıştırmıyorum misal. İki kadın güreşir mi abi! Hani illa güreşeceklerse gelsinler, benle güreşsinler ama bunu spor olarak yapmak ne demektir? Ve halter. Kadın; koşar, jimnastik yapar, yüzer, ata biner tamam eyvallah da kadın niye halterin sapına yapışır hiç anlamam.
Peki erkeğe yakışmayıp kadına yakıştığını düşündüğün sporlar?
Jimnastik. Erkeklere hiç gitmiyor. Voleybol misal; kadınlara daha çok yakışıyor. Plaj voleybolunun büyük hastasıyım. Buradan kadına seksist yaklaşımım olduğu sonucu çıkmasın. Sadece estetik olarak onlara daha yakıştığını düşündüğüm bazı sporlar var; o kadar...
GALATASARAY SCHALKE'Yİ ELER!
İzlemek istediğin bir spor organizasyonu var mı?
Olimpiyatlar'a ve Dünya Kupası'na gittim ama bir Şampiyonlar Ligi finali izlemeyi isterim doğrusu. Amerika'da yapılacak bir ağırsiklet boks maçı da olabilir mesela...
Diyelim bu sene Galatasaray Şampiyonlar Ligi finaline çıktı. Wembley'ye gidip izlemek ister misin?
Bu aralar işlerim biraz yoğun; gidemem sanki. Tam da o tarihte bir işim varmış gibi görünüyor. (Gülüyor) Galatasaray, Schalke'yi geçer diye düşünüyorum. Ama ondan sonrası için, ilerlememesi için dua anlamında elimizden ne gelirse yapacağız.
Bir dönem televizyonda spor yorumculuğu da yapmıştın. İşin gerçek anlamında mizahını yapıyordun. Beklediğin dönüşü alabildin mi izleyiciden?
Ben sporu takip ediyorum, okuyorum, izliyorum ama benim spor anlayışım böyle derin analizler yapmak, hayatlar kurtarmak üzerine değil. O yüzden bundan önceki birkaç projede sporun eğlencesini ve mizahını yapmaya çalıştım. En son projemizde bir gün program arkadaşlarım beni arayıp "Abi program yayından kalktı" dedi; bir hafta sonra ekranda aynı kadroyu etraflarına başka isimler almış olarak gördüm. Elenen biz olduk yani. Bu ülkede herkes sporu fazla ciddiye alıyor...
PLANSIZIM, KADERE TESLİMİM
Bugüne kadar, sonrasında baktığında "Olmamış!" dediğin işlerin oldu mu hiç?
Oldu tabii ki... Hem de fazla sayıda. Hem televizyonda, hem reklamda, hem talk-show'da ortalamanın altında işlere imza attığım olmuştur. İnsan içindeyken anlamıyor ama sonra dönüp baktığında tam anlamıyla mutlu olamayabiliyor.
Kafanda bir emeklilik planı var mı peki?
Plansızım, kadere teslimim. Şimdiye kadar kimseye gidip "Şu projeyi de ben yapayım" demedim mesela.
FASHION TV İZLEYEMEZ OLDUK
Nasıl bir emeklilik hayal edersin diye sorayım o zaman...
Benimki biraz gıcık bir emeklilik olur. Hayatımın belli dönemlerinde yaşamak istediğim yerler var. Oralarda hayat sürecek kadar bir gelir elde etmişsem, emekli olabilirim. Bunu yapmak da kolay değil. O yüzden daha ne kadar çalışırım, bilemiyorum.
Salonda spor yapan kadınları gördükten sonra, "Ben kadının bu kadar sporcusunu sevmiyorum" dedin. Hakikaten kadının nasıl olanını seviyorsun?
Ben kadının 38-40 bedenine hastayım. Form mutlaka 'gitarra' olacak ama! Büyük memeler, ince bir bel ve dolgun kalça. Şimdi ben şişkoyum diye böyle söylüyorum sanmayın. Bu bana çok çekici geliyor. Ama eskiden beri böyle. Hani kozmetik dünyasının bize dayattığı o dal gibi kızlar bana hiç çekici gelmiyor. Nasıl gelsin hacım? Bir kadında kaval kemiği belli olur mu arkadaş; o nedir ya... Al işte, aç gece Fashion TV'yi; böyle afedersin zargana gibi kızlar. Biz de bekar olduğumuzdan geceleri seyrediyoruz o şovları. Tamam dünya güzeli kızlar ama zerre kadar çekici gelmiyor. Kızdaki kol benim üç parmağım kadar. Sevgi dokunmak demektir; o kıza nasıl dokunacaksın arkadaş?
Sana göre çekici kadın kimdir peki?
Monica Belluci'dir. Eminim ve son kararım.
ERKEK CÖMERT VE ZARİF OLMALI
Güzellik yarışmaları sana göre değil o zaman...
Hiç sevmem. Ben kadına hafif, tatlı bir göbeği çok yakıştırırım. Sizden ricam, basın olarak bu duyuruyu yapmama yardımcı olun. Kadınlar bu 'sıfır beden' sevdasından kurtulsun artık. Hafif et-but; iyi bir makyaj ve doğru kıyafet seçimiyle büyük seksapel demektir.
Güzellik yarışması jürisi olsan ve Venezüella güzeli gelip önünde dursa, ne sorarsın?
Ben biraz eski kafalı bir adamım. "MSN var mı sende?" diye sorarım... (Gülüyor)
Her kadının hoşlanacağı bir davranış şekli var mıdır peki? Biraz tecrübelerinden yararlandırsan...
Zerafet ve cömertlik. Hani kadınlar kendini güldüren erkeği sever diyorlar ya; bir süre sever. Ondan sonra ortamın maymunu, ibişi olursun. Kadına 'Sen merak etme, ben her koşulda senin arkandaki karlı dağım; sen bana güven. Ben gerekirse taş taşırım ama senin arkanda dururum' mesajını vermeyen adam öküzdür. Cömertliğini; kadına, çocuğa, yaşlıya göstermeyeceksin de kime göstereceksin?
5 KELİME 5 ANLAM
Aşağıdaki beş kelime Kadir Çöpdemir için ne ifade ediyor?
PARA: İçerik olarak önemli değil. Çünkü ben eli açık bir adamım; para harcamayı çok severim. Ama fiziki olarak hayatımın çok önemli bir parçası. Sevdiğim şeyleri yapabilmem için bir araç.
FENERBAHÇE: Aşkım çok küçük yaşlarda başladı. Hatta bir zamanlar öyle fanatiktim ki bu yüzden arkadaşlıklarım bozuldu, insanların kalbini kırdım. Ama son birkaç yıldır daha sakinim sanki. Belki bunda, camianın son dönemlerdeki yönetim şeklinin payı da vardır. Ne bileyim, eskisi kadar ateşli değilim ama yine de şampiyonlar ligi kurası çekilirken Galatasaray'a Barcelona çıksın istedim tabii! Futbolun güzelliği adına. Fena mı olurdu Barcelona'yı Galatasaray'a karşı izlemek?
ANNE: Allah benim ömrümden alsın, onun ömrüne eklesin.
PARİS: Düşündüğüm her an içime mutluluk dolmasını sağlayan şehir. Zaten gittiğimde hissetiklerimi anlatmaya, benim Türkçem yetmiyor.
ESKİŞEHİR: Toprağımız. Oraya gittiğimde de kendimi rahatlamış hissediyorum ama daha çok anı defterindeki nostaljik bir sayfa.
BİLİNMEYEN 3 ÖZELLİĞİ
Çok ağlak bir adamım. Kimse bunu bilmez mesela, "Ay ne neşeli adam!" derler. Bu durum yaş ilerledikçe daha garip bir hal aldı; bir şarkı, bir film karesi veya gazetedeki bir habere gözüm dolmaya başladı. Tek şartım var; etrafta kimse olmamalı. Etraf kalabalıkken kontrollüyümdür..
İnsanlar bunu hissediyor mudur bilemiyorum ama ben titiz bir adamım. Bende etrafı hemen düzeltme, işleri hal yoluna koyma gibi bir alışkanlık var.
Dışarıdan çok sosyal görünüyoruz belki ama ben yalnızlığı çok seviyorum. Hatta en sevdiğim şey yalnızlık... Binlerce kişi var etrafımızda ama gerçek dostum; yani paramı, canımı ve namusumu emanet edeceğim kişi sayısı beşi geçmez. Bence bu çok yeterli bir rakam. İnsanın onlarca dostu olması garip geliyor bana. O kadar dostu olanı samimi bulmam zaten.
HAYATTAN NE ÖĞRENDİ?
"Hayatın bir büyük sahibi var ve o büyük yaratıcı her şeyi organize etmiş. Ağlatıyor da güldürüyor da... Ağlatırsa tekrar güldürüyor veya güldürürse tekrar ağlatabiliyor. Bu hayatın kesinlikle bir kurgusu var. Hayat tek başımıza bizim format atabileceğimiz bir şey değil ama irademizden kaçan bir şey de değil. Tamam, o yüce yaratıcı herşeyi organize etmiş ama senin seçimlerin de yaşadığın hayatın, yürüdüğün yolun kalitesini beliriyor. Sana çizilen bir yol var ama o yolda nasıl yürüyeceğini de sen belirliyorsun. Bu dünyada herkes kendi hayatının başrolünü yaşar. Büyük ya da küçük rol yoktur. Sadece prodüksiyonun büyüklüğü değişebilir, o kadar. Ben hayattan bunu öğrendim..."
SOSYAL MEDYA
TWEET SAYISI: 873 TAKİP ETİĞİ KİŞİ: 52 TAKİPÇİ SAYISI: 21.591
Kadir Çöpdemir'in Twitter ve Facebook'la arası nasıl?
Twitter'a aylar öncesinde büyük bir heyecanla dalmıştım. Etrafım, "Abi sen neden böyle kalaslık yapıyorsun? Modern iletişimin yeni adresi budur. Artık haber burada, yorum burada. Senin de bundan uzak kalmaman lazım" diye bana gazı vere vere çektiler beni bu mecraya. İlk başlarda heyecanla da takip ettim ve yazdım. Ama kısa zamanda şunu farkettim; Twitter'da marifet birilerine sallamakmış usta! Hani ne kadar sallarsan, takipçi sayın o kadar artıyor. Bir de 140 karakter meselesi var. Biz modern dönemin önemli şairi, yazarı veya fikir adamı değiliz ki kendimizi bu kadar sınırlı kelimelerle ifade edelim. Bir de işin şu yönü var: Ben zaten çok çalışan, sosyal hayatını çok kısıtlı zamanda yaşayan bir adamım. Bir gün bir baktım ki arkadaşımla yemek yemeye çıkmışım; elimde telefon, Twitter takip ediyorum. Bu olacak iş mi? Hani bir de millet esiyor, gürlüyor ama bizim bu sanal âlem sayesinde etrafımızda, cins-i latiflerden kurulu bir hayran kitlesi de oluşmadı. Varsa yoksa boşa muhabbet. Sıkıldım yani ve çıktım. Facebook'da hayran sayfam var. Onu yöneten arkadaşlarım var. Arada sırada orada hayranlarımla bir araya gelip sohbet ediyoruz; o kadar. Sık aralıklarla yapamıyoruz bunu ama yaptığım zamanlarda inan çok eğleniyorum. Birçoğunuz farklı düşünebilir ama Twitter- Facebook karşılaştırması yaptığım zaman Facebook bana daha samimi geliyor. Tamam, sonuçta iyi bir sosyal medya kullanıcısı değilim ama faydalarını da inkar etmiyorum.
SPORCULARA BESLENME TAVSİYELERİ
"Benim sporculara tavsiye ettiğim özel bir beslenme sistemim var. Henüz bunu beslenme uzmanlarıyla paylaşmadım, ilk kez burada açıklıyorum. Buna tamamen benim bilim ve beslenme dünyasına şahsi dokunuşum diyebiliriz. Sporcu dediğin güçlü olacak. Zaten yakıyor bu adam. Sen yakabiliyorsan dünyayı ye; benim gibi oturmuyorsun ki! Bir kere sabahları duble zeytinsiz, yumurtasız, peynirsiz, sucuksuz, salamsız, pastırmasız ve hamur işsiz kahvaltı olmaz. Bunları yemezsen güçten, çaptan düşersin. Öğlen mutlaka etini yiyeceksin. Tamam, yanında sebzeni de ye ama et illa olacak arkadaş! Akşam mutlaka dört çeşit yiyeceksin; çorba, pilav, ana yemek ve zeytinyağlı mutlaka olacak sofrada. Yoksa rekor falan gelmez. Bizde bir laf vardır; "Yiyen dikilir, yemeyen yıkılır."
RADYO MU TELEVİZYON MU?
Kadir Çöpdemir'in, kendisine göre radyoya ve televizyona yaptığı en önemli iş nedir?
Radyoda yaptığım en iyi iş kuşkusuz Radyo Klas. Yayın yönetmenliğini yaptığım üç sene boyunca bir radyo modeli yarattım, yepyeni bir ekip kurdum. O ekipteki isimlerin her biri şimdi başka radyoların yıldızı durumunda. Yarın bir gün bu işin tarihi yazılırsa, bizden de bahsederler diye düşünüyorum.
Televizyonda yaptığın en iyi iş?
NTV'ye yaptığımız 'Bilinçli Seçmen' programıydı. Onun dışında bugüne kadar birçok iş yaptım ama o programdan aldığım lezzeti ve efekti unutamayacağım. Sokak, benim en başarılı olduğum yer. Sokağa çıktığım zaman kendimi başka bir motive olmuş hissediyorum. 'Bilinçli Seçmen'in damağımda ayrı bir tat bırakmasının sebebi bu galiba.