Türk pop müziğinde kendine has bir yere sahip olan Rafet El Roman, 'Mecnun' adını verdiği 12'nci albümünü önümüzdeki günlerde çıkarmaya hazırlanıyor. Roman, albümün çıkış şarkısı 'Suç Bende mi?'nin klibini ise Roma'da çekti. Albüm hazırlıkları sırasında gerçekleştirdiğimiz sohbette "Klip çekimleri için sen de bizimle Roma'ya gel" deyince, ben de kamera arkasını izlemenin farklı bir deneyim olacağını düşünüp Roma hazırlığına başladım. Ekibiyle biz İstanbul'dan, Roman ise Almanya'dan Roma'da buluşmak üzere yola çıktık. Ama talihsizliğe bakın ki, ünlü sanatçının uçuşunun olduğu gün Lufthansa greve girdi. Rafet El Roman da Roma'ya bavulsuz indi! Hatta çekimlerde kullanılacak kameralar da bu bavullardaydı. Ben de dahil tüm ekip telaşa düşerken, Roman son derece rahattı ve iki gün sonra gelen bavulları sakin sakin beklerken klibin senaryosu üzerinde çalıştı. Bavullar gelip kameralara kavuşulunca da başladı hummalı bir çalışma. Turist kaynayan Roma'nın herhangi bir yerini tenha bulmak imkansız. Bu nedenle Roman ve ekibi de üç gün boyunca her sabah 05.30'da kalkıp daha gün ağarmadan çalışmaya başladılar. Ben de arada bulduğum fırsatta Roman'a yeni albümünü, aşka bakışını ve mutlulukla derdini sordum…
AKSANIMI DAHA DA DÜZELTTİM
Peş peşe albüm yapmak yerine üçdört yıllık aralarla yapmayı tercih ediyorsunuz galiba...
Sevenlerim bu albümü gerektiğinden biraz daha fazla, üç yıl bekledi. Buna hem biraz benim haylazlığım, başka işlere yoğunlaşmam, hem de Türkiye'nin içinde bulunduğu durum neden oldu.
Siz her şeyi kendiniz yapıyorsunuz; besteleri, aranjeleri, kliplerin yönetmenliğini… Bunlar da süreci uzatmıyor mu?
Uzatıyor tabii. Ben her albümümde, daha önce yaptıklarımı aşmaya çalışıyorum. Daha iyisini yapmaya çalışmak da süreci yavaşlatıyor. Tabii bunun da bir avantajı var; düşünmek, şarkıları tekrar tekrar dinleyip ufak tefek hataları düzeltmek için bol vaktimiz oluyor. 'Mecnun' da daha tutumlu aranje edilmiş, daha kolay hazırlanmış bir albüm oldu. Çünkü albümde bir tane Ferdi Tayfur şarkısı ve benim daha önceki albümlerimde söylediğim 'Hayat Hüzünlü' ile 'Şu Hayatta Neler Oluyor' şarkıları var.
Nasıl bir albüm oldu 'Mecnun'?
Diğer albümlerimdeki gibi yine romantizm var ama daha dinamik bir albüm oldu.
Eski şarkılarınızı, kıymetleri bilinmediği için mi bu albüme de koydunuz?
Yoo… 'Şu Hayatta Neler Oluyor'a klip çekmiştim mesela. Hatta o yıllarda televizyon şovlarında, skeçlerde baya tiye alınmıştı klip. 'Hayat Hüzünlü'ye ise klip çekememiştik ama sevenlerim şarkının yeniden gündeme gelmesini çok istiyordu, ben de onların isteğini yerine getirdim. İlk üç albümümde klip çekemediğim çok şarkım var; onları da bundan sonraki albümlerime birer ikişer koymak istiyorum. Çünkü o şarkıları şimdi okumamla o yıllarda okumam arasında dünyalar kadar fark var. O zaman tam bir Almancı Türkçesiyle okumuşum. (Gülüyor) Cümleler çok devrik, aksan çok farklı.
Asıl sizin o devrik cümleleriniz, aksanınız sevilmiyor mu?
Evet, gerçi insanlar onu seviyor ama o şarkıları şimdi daha düzgün bir aksanla okumak istiyorum. Eminim şarkıların eski hallerini sevenler, yeni hallerini de sevecekler. Bir de evet, söyleme biçimimde, aksanımda bir fark var ama benim müziğimi sevdiren asıl şey; şarkıların içeriği, sözleri, alt yapıları ve müziğimin tarzıdır. Zaten son yıllarda yaptığım şarkılara baktığınızda aksanımın değiştiğini de görürsünüz.
Bunun için özel bir çaba sarf ettiniz mi?
Bunu bilinçli yapmadım. Türkiye'de daha fazla yaşamaya başlayınca aksanım da kendiliğinden düzeldi.
Albüme dönecek olursak; aşk şarkılarından oluştuğu için mi ismini 'Mecnun' koydunuz?
Bir şarkı yaptım ve bana hep büyük bir aşk hikayesini çağrıştırdı. Sonra bir yerden Mecnun geldi takıldı kafama ve albüme onun adını vereyim dedim. Hatta 'Madem albümüne Mecnun diyeceksin, kendini daha da derinleştirmen lazım Rafet' dedim kendi kendime. Yani bu albüm için kendim olmam yetmedi, Mecnun oldum.
Başarabildiniz mi peki?
Bence oldum.
Ne gerekiyor Mecnun olabilmek için?
Her şeyden vazgeçip tek bir şeyi; sadece aklınızda değil, ruhunuzda yaşamanız gerekiyor.
Mecnun, Leyla uğruna büyük acılar çekiyor ya; siz de bu albümü yaparken acı mı çektiniz yani?
Acı çekmek değil o; ermiş oluyorsunuz. Şarkıda da zaten 'İlahi aşk dedim, Mecnun gibi sevdim' diyorum. 'Mecnun' şarkısı bence pürüzsüz, tertemiz, mükemmel bir parça oldu. Şarkıyı dinlediğinizde zaten o hikaye gözünüzün önünden geçecek. Klip çekmeye bile gerek yok; o derece kusursuz ve mükemmel bir şarkı.
Peki siz de Mecnun gibi iddialı bir aşık mısınız?
Yok, bence onlar masal, hikaye. Bu çağda artık kendini feda, heba edecek, ömrünü sonsuza dek tek bir aşka adayacak bir değer kalmadı, en azından ben inanmıyorum kaldığına. Artık her şeyi daha hızlı yaşıyor, daha hızlı tüketiyoruz; aşklarımızı, ilişkilerimizi, evliliğimizi… Artık hepimiz anı yaşamaya çalışıyoruz.
ŞÜKÜRLER OLSUN Kİ MUTSUZUM!
Anı yaşamak doğru mu sizce, yoksa son dönemin gelip geçici trendlerinden biri mi?
Bence anı yaşamak; çaresizlik. İnsanların, başka çareleri kalmadığı, duygularına, üzüntülerine çözüm bulamadıkları için kendilerini motive etmek adına ürettikleri bir şey bence anı yaşamak. Kalbiniz kırıksa, buruksa; özgürlüğünüz bile bir işe yaramıyor, o an onu bile görmüyor gözünüz. Kalbiniz buruksa siz o anı yaşamaktan keyif almazsınız. Bu gerçekleri insanlar hep arka plana atmaya çalışıyor ama böyle yapmamak lazım. Bizi insan yapan; hüzünlerimiz, çektiğimiz acılar… İleride yapacağımız iyi şeyleri temeli geçmişte ya da bugün çektiğimiz acılar ve verdiğimiz savaşlardır. Mutluluk zaten gelip geçici bir şey ve bence öyle de kalsın. Yani kesinlikle hep mutlu olmayalım. Çünkü insanlar mutlu olurlarsa anlatacakları hiçbir şeyleri kalmaz.
Peki, siz mutlu musunuz?
Şükürler olsun ki değilim! Olmak da istemiyorum. Ben melankolik bir insanım, hayatımın sonuna kadar da bunu korumak istiyorum. Bu melankoli ve mutsuzluk beni besliyor. Sadece bunlar olduğu için mutluyum. İyi ki bunlar var, yoksa nasıl bir hayatım olurdu bilmem.
Bu söyledikleriniz eşiniz Ceren Hanım'ı mutsuz etmeyecek mi?
O da öyle, benim gibi melankolik bir insan. Aynıyız yani. O da hüzünden besleniyor, ben de... Ben, hayatımda uğruna savaş vermeyeceğim bir şey yoksa mutlu olamam. Her şeyin pembe, her şeyin güllük gülistanlık olduğu bir hayat istemiyorum.
ŞÜKÜRLER OLSUN EGOLARIMIZDAN SIYRILDIK
Albümün çıkış şarkısı 'Suç Bende'nin klip çekimleri için Roma'dayız. Klip için neden Roma'yı tercih ettiniz?
Aslında klibi Roma'da çekmemizi, menajerim Züleyha Güvener önerdi. Ben ekibimin tavsiyelerine çok önem veririm. Yeri geliyor, çaycımızın verdiği bir fikri bile uygulayabiliyoruz. O kadar egolarımızdan sıyrıldık şükürler olsun. Klibe gelecek olursak… Nerede çektiğimiz önemli değil; ben kafamdaki duyguları Bağdat'ta da anlatırım, Roma'da da, Ankara'da da, Tokat'ta da… Her yer aynı duyguyu yansıtırdı.
Roma'ya da aşk şehri derler ya; bir aşk şarkısına çok iyi bir fon oldu sanki…
Öyle oldu galiba. Mecnun hiç Roma'ya gitmemişti; onun yerine ben gitmiş oldum. (Gülüyor)
ŞU AN CEREN'LE YENİ BİR MÜCADELEYE HAZIRLANIYORUZ
Bu albüm aslında aşkın farklı evrelerini anlatıyor, değil mi?
Aynen. Mesela çok güçlü bir şarkı var albümde; tam günümüz aşklarını anlatıyor. Adı da 'Bir Ara Verelim'. Günümüz çiftlerinin yaşadığı sıkıntılar, birbirlerini nasıl bunalıma soktukları, ilişkilerinin nasıl hastalıklı bir aşka dönüştüğünü anlatan bir şarkı. Bu arada ben severim hastalıklı aşkları. Aşk dediğin sağlıklı olmayacak; biraz problemli, dertli, acılı olacak.
O zaman sizinle ilişki, evlilik yaşamak çok zordur…
Zordur, evet. Ben de kendim gibi zor kadınları seçerim zaten. Kafa yapımız uyacak yani. Yoksa o aşktan, evlilikten haz almam.
Ceren Hanım da sizin gibi o zaman…
Kesinlikle!
Didişerek mi anlaşıyorsunuz?
Evet, biz severiz didişmeyi. Hatta zaman zaman ayrılmalarımız, sonra yeniden barışmalarımız olur. Kavgalarımız, fikir ayrılıklarımız oluyor ama sonra öyle bir buluşuyoruz ki; volkan gibi parlıyoruz.
Şu an hangi aşamasındasınız ilişkinizin; kavga mı, parlama aşaması mı?
Şu an durgunuz, dinleniyoruz. Yeni bir mücadeleye hazırlanıyoruz gibi sanki.
Roma'da çektiğiniz klipte bir çiftin ayrılığını anlatıyorsunuz, ayrılmak artık çok kolay bir hale mi geldi peki?
Aslında hiç kimse ayrılmak istemiyor ama hiç kimse de bunun için çaba sarf etmiyor. İş inada binince sevginin dışına çıkıyor olay. Aslında insanları ayıran inat; anlaşmazlık değil. Günümüz ilişkilerinin problemi bu; çok inatlaşmak. Bu, sosyal medyada beğendiğiniz fotoğraflarla, yazılarla başlıyor, devam edip gidiyor. Eski ilişkilerde bu kadar inat, gurur yoktu.