Hem dizi, hem de sinema filmleriyle adından sıkça söz ettiren oyuncu Hüseyin Avni Danyal ile samimi bir sohbet gerçekleştirdik...
Öncelikle biraz sizi tanıyarak başlamak istiyoruz röportaja. Gününüz nasıl geçiyor mesela, her gün mutlaka yaparım dediğiniz bir rutininiz var mıdır?
Genellikle haftanın üç-dört gününü sette çalışarak geçiriyorum. Kalan günlerde mümkün olduğu kadar eşim ve kızımla vakit geçirmeye çalışıyorum. Kızım 2,5 yaşında. Bu aralar bolca açık havada vakit geçiriyoruz. Sonbaharın son günlerini değerlendirmeye çalışıyoruz. Bolca sinemaya gidip film izlerim. Tiyatrolara gidip oyunları izlemeye çalışıyorum. Böylece haftayı bitirmiş oluyorum zaten. Her gün 8 kilometre yürüyüş yapmayı rutin haline getirmeye çalışıyorum ama set çalışma saatleri bunu pek mümkün kılmıyor.
DÜNYA MUTFAĞI İLGİMİ ÇEKER
Hem Türk sineması, hem de Türk dizi sektörü çok fazla proje üretmeye başladı. Bu konudaki görüşleriniz nedir? Takip ettiğiniz dizi var mı? Televizyonda neler izlersiniz?
Çalışma saatlerim düzenli olmadığı için pek dizi izlemiyorum. Her hafta aynı gün aynı saatte evde olmam söz konusu bile olmuyor maalesef. Fakat sinemayı ihmal etmemeye çalışıyorum. Zaten televizyonda kendimi izleyeme pek tahammülüm yok. Çünkü kendimi çok eleştiriyorum, sürekli hata buluyorum. Televizyonda daha çok haber ve spor programları izlerim. Ayrıca dünya mutfağı ilgimi çektiği için izlediğim bazı yabancı yemek programları da ilgimi çeker.
Karadenizli bir oyuncu olarak sizi bir Karadeniz komedisinde izliyoruz. 'Seni Seven Ölsün' filmi için teklif geldiği zaman, bir Karadeniz filmi olmasının, karar aşamasında bir etkisi oldu mu?
Geçtiğimiz yıllarda birkaç Karadeniz filmi teklifi aldım fakat projelerden çok etkilenmedim. Genelde Karadeniz fıkralarını art arda sıralayarak yazılmış, bir sinema dili olmayan, skeç mantığıyla gelişen senaryolardı... Karakterler pek oturmamıştı. Dolayısıyla kabul etmedim. 'Seni Seven Ölsün'ün bir hikayesi var. İletisi var. Karakterler iyi işlenmiş... Yani bu filmde olmamın sebebi, Karadeniz filmi olması değil, projeyi beğenmem aslında.
Çekimler nasıl geçti? Siz zaten Trabzonlusunuz, alışkın olabilirsiniz belki ama sürekli yağmurlu ve bulutlu bir atmosferde çekim yapıyor olmak sizi etkiledi mi?
Evet, ben Trabzon'da doğdum ve ilkokul yıllarında ayrıldım Trabzon'dan. Fakat hiç kopmadım memleketimden. Yılda birkaç kere mutlaka gidiyorum. Çok yakın çevrem orada yaşıyor. Ve yörenin kültürünü, insanının yapısını, havasını çok iyi biliyorum. Çekimler sırasında ekipteki bazı arkadaşlar birçok şeye şaşırırken benim için hiçbir şey sürpriz olmadı... Dolayısıyla yağmurlu, sisli hava beni hiç etkilemedi fakat ekipten birçok arkadaş havanın kapalı olduğunu görünce kendi şanssızlıkları olduğunu düşündüler ya da havadan hoşnut kalmadılar elbette.
Filmde, ölenleri gömecek yerin kalmadığı kasabada ölmeyi yasaklayan 'Remzi Başkan' karakterini canlandırıyorsunuz. Karakteri biraz da sizden dinleyebilir miyiz?
İyi niyetli fakat uyanık geçinen bir belediye başkanı. Koltuğunu kaybetmemek için çok şeyi göze alabilen biri. Küçük hesapları olan ama saf ve eğlenceli bir karakter.
Film, üzerindeki tılsım sebebiyle, aşık olup evlenenlerin öldüğü bir kasabada geçiyor. Siz bu tarz hikayelere inanır mısınız? Batıl inançlarınız ya da totemleriniz var mıdır?
Hiçbir batıl inancım ya da totemim yoktur... Bu tarz hikayelere pek inanmam ama okumak, dinlemek keyif verir. Çünkü bu tarz hikayeler merkeze insanı alan, sevgi dolu, samimi hikayelerdir.
AYI VE YAVRULARINI UNUTAMAM
Filme ve oyunculara baktığımızda çok eğlenceli bir set geçirdiğiniz belli oluyor. Unutamadığınız bir set anınız oldu mu?
Sabah sete gittiğimde karşı yamaçta bizi izleyen ayı ve yavrularını unutamam sanırım.
'Seni Seven Ölsün'de bir belediye başkanını canlandırırken yeni diziniz 'Cesur Yürek'te de karanlık bir mafya adamını oynuyorsunuz...
Dizide; aile ilişkileri ön planda olan, aile değerlerinden vazgeçmeyen bir mafya babasıyım. Gücünü silahtan değil zekasından alan, olaylara geniş bir perspektiften bakabilen, fakat acımasız bir adamım.
OYUNLARIMIN SAYISI, DİZİLERDEN DAHA FAZLA
Tiyatro kökenli bir oyuncusunuz, belki de rol aldığınız tiyatro oyunları yer aldığınız sinema filmlerinden fazladır. Hatta Devlet Tiyatrosu'nda yönetmiş olduğunuz oyunlar da var. Devlet Tiyatrosu'ndan emekli olduktan sonra da Tiyatro Seyirlik'le yolunuza devam ediyorsunuz. Oradaki projelerinizden bahseder misiniz?
Evet, oynadığım tiyatro oyunlarının
sayısı, oynadığım dizi sayısından
şimdilik daha fazla... Devlet
Tiyatrosu'nda rejisörlük de yaptım.
Aslında Tiyatro Seyirlik'i emekli
olmadan birkaç yıl önce kurdum.
Fakat emeklilikten sonra daha çok
vakit ayırabildim. Seyirlik olarak
beni çok mutlu eden ve çok başarılı
oyunlar sahneledik. Seyirlik kurulduğundan
beri sadece geçen sezon
oyun yapamadım. Şimdi kafamda
yeni projeler var... Üzerinde yoğunlaştığım
iki oyun var ama netleştirmeden
isimlerini gündeme
taşımak istemiyorum.
OĞUZ ATAY OKUR, SAKSAFON ÇALAR, CAZ DİNLERİM
Bir başucu kitabınız var mıdır?
Uzun süredir neredeyse sadece
oyun okuyorum. Yeni bir oyun
çalışmak istiyorum... İyi metinler
bulmaya çalışıyorum. Anadolu'dan
derlenmiş halk ozanlarının hikaye
anlatımlarıyla ilgili üç ciltlik bir
yayın ele geçirdim. Onlardan bir
oyun metni oluşturulabilir mi diye
araştırıyorum. Şu aralar pek elime
almasam da, başucumdan Oğuz
Atay kitapları eksik olmaz.
Herhangi bir enstrüman çalıyor musunuz? Neler dinlersiniz? Konserlere gider misiniz?
Kendimi mutlu edecek kadar
saksafon çalıyorum ve daha çok
caz dinlerim. Türk halk müziğini de
çok severim. Konserlere gidemiyorum
maalesef. Çekimler, önceden
bilet alıp program yapmam gereken
hiçbir etkinliğe izin vermiyor.