1990'ların ortasında 'Meleğim' ve 'Beyaz Kelebeğim' şarkılarıyla tanıdık Özcan Deniz'i. Kısa sürede albümleri çok satan, milyonlarca hayran kitlesine ulaşan bir yıldıza dönüştü. Müzikte belli doygunluğa eriştikten sonra sinemaya adım attı. Deniz, son olarak 'İkinci Şans' filmiyle izleyici karşısına çıktı. Kendisiyle filmden, kariyerinden konuştuk. Evlilikle ilgili de oldukça kayda değer tespitleri var Deniz'in...
'İkinci Şans'ı çekmeye ne zaman, nasıl karar verdiniz?
Ana fikri beş sene önce doğdu. Nurgül'e (Yeşilçay) hikayeyi anlattım. Çok heyecanlandı. Beni tetikleyen Nurgül'ün iştahı oldu.
14 yıl aradan sonra yeniden Nurgül Yeşilçay'la çalışmak nasıldı?
Çocuktuk. İkimiz de olgunlaştık. 14 yıl önce ben 28-29 yaşında biriydim. O da öyleydi. Şöhret olmak yeniydi. Şimdi yaptığımız şeyleri hazmederek, neyi yaptığımızı bilerek çalıştık. İkimiz de birbirimize daha rahat sırtımızı dayadık mesela. Tanıdığın, bildiğin biriyle çalışmak çok keyifli.
MUTFAKLA ARAM ÇOK İYİDİR
Filmde nasıl birini canlandırıyorsunuz? 'Cemal', et lokantası sahibi bir gurme. Hayattan da tat alan biri. Diyarbakır'dan İstanbul'a gelmiş, geçmişine sünger çekmiş, yeni bir adam yaratmış kendisine. Kabul etmediği bir çocuğu var. Onun kendine gelmesini sağlayacak bir dinamiğe ihtiyacı var. O da Nurgül'ün oynadığı matematik öğretmeni 'Yasemin'. Hayatlarının ilk şanslarını berbat etmiş iki kişinin karşılaşmasıyla doğan enerjiyi izleyecek seyirci.
Sizin mutfakla aranız iyi mi?
Çok iyi yemek yaparım, çok iyi misafir ağırlarım. Mutfakla aram iyidir ve aklına ne gelirse yapabilirim. Hamur ve tatlı hariç hepsinde iyiyim. Etlerle, soslarla aram iyi. Şahane makarna yaparım. Hemen vereyim istersen bir tarif.
Ona rağmen formunuzu nasıl koruyorsunuz?
Benim bir günümü yaşasan akşam eve kalp krizi ile dönersin. Günde 18 saat sette ayaktayım. Sette attığım adımları sayarsan günde 10 km yapıyoruz. Fırsat buldukça spor da yapıyorum.
Mekan işletmeciliği düşündünüz mü 'Cemal' karakteri gibi?
Yok, hiç öyle bir hevesim olmadı. Sinemanın dışında 2bir şeyle uğraşacağımı zannetmiyorum.
EVLİLİK DÜŞÜNCEM OLMADI
Birikimlerinizi nasıl değerlendiriyorsunuz peki?
Hepsi içeride dönüyor, bir sonraki filmi besliyor. Garajımdaki araba sayısını artırmıyor ya da evimizin metrekaresini büyütmüyor. Kazandığımız her para bir sonraki filmin bütçesini belirliyor.
'Zaten o hayatı yaşadım' diyorsunuz... 1
3 yaşından beri kendi parasını kazanan, en iyi kıyafetleri giymiş, en iyi arabalara binmiş, en iyi yerde yaşamış, dibi görmüş, zirveye çıkmış, 5 kilometrelik yolu 10 korumayla gezmemiş, sokaklarda kimsenin yüzüne bakmadığı bir adamım. Hepsini yaşadım. Benim maddiyatla işim yok. Artık tadın, lezzetin peşindeyim.
O tatlardan biri evlilik olabilir mi? Aile kurma isteği var mı?
Bu, istemekle olan bir şey değil. Birinin bunu size hissettirmesi gerekiyor. Bir kadın girer hayatınıza ve size evliliği de, çocuğu da düşündürtür. Şu ana kadar bana evliliği düşündürten kimse olmadı.
Bunu eksilik olarak görüyor musunuz?
Hayır. Ben ailesiyle yaşayan biri olduğum için çok kalabalığız. Bende 70 tane yeğen var. Dayıamca ilişkilerim neredeyse babaları kadar iyi. O yüzden hiç 'Yalnızım, ben ne yapacağım' diye düşünmedim. Ama bu, 'Evlenmeyeyim, ne gerek var' düşüncesine sahip olduğum anlamına gelmiyor. Tabii ki bir gün bunu bana düşündürecek biri karşıma çıktığında bütün enerjimle onunla ilgilenirim.
40'TAN ÖNCE EVLENİLMEZ
Oynadığınız karakterle yaşıtsınız. O evlenmiş ve boyu kadar oğlu var. Evlilik için geç kaldığınızı düşünüyor musunuz?
Hayır, tam tersi. Tam zamanı diye düşünüyorum. Ben erkeğin 40'ından önce kalkıp da bu maceralara girmesini hayırlı bulmuyorum. Önce işini gücünü oturtmalı, hayatla ilgili kaygılarını dertlerini bitirmeli. Yoksa o çarkın içinde çok kadını-çocuğu harcarsın. Belki daha düşük ölçekli bir çevrede yaşayan sıradan biri olsaydım haklı olabilirdin ama çember çok geniş. Geniş bir çemberde olduğum zamanlar evlilik ya da çocuk telaşına girseydim kontrol edemeyebilirdim. Kendimi de, ailemi de.
Bu, kendini bilmekle alakalı güzel bir özeleştiri.
Yaşananlar ortada. Bir sürü çocuğa yazık oluyor. İnsanlar evleniyor, çocukları olmasına rağmen boşanıyorlar. Çocuk olduktan sonra boşanamıyorsun aslında. Yani boşanmış olmak boşamıyor sizi. O kadın hayat boyu eşiniz; geçmiş olsun. O çocuğun başkalarının elinde büyüdüğünü görmek de çok sevimli şeyler değil. Benim aslında evlilikle değil derdim, boşanmakla ilgili. O yüzden boşanma olasılıkların, en minimum seviyede tutacağım yaştayım.
'Evlenirsem boşanmam' mı diyorsunuz?
Evet, ben kendimi biliyorum, macera olsun diye evlenmem. Şu an benimle ilgili dertler çok az. Karşıma kim çıkar, onun derdi nedir bilemem.
Müzisyenken evlenince hayran kaybetme korkusu olurdu. Oyunculukta da aynı şey geçerli mi?
Müzisyenken iş farklı. Popstarken orada canlı canlı müşteri çekiyorsunuz. Özcan Deniz olarak oradasınız ve o insanlar canlandırdığın bir karaktere değil sana geliyor. Tek başınasın, sen ve şarkıların var; hayranlarının seninle ilgili hayal kurması için bekar olman gerekiyor. Ama aktörlük öyle değil. Sinemada öyle bir dert yok. Sinemada seyirci, o aktörü inandırıcı bulmak için düzenli bir hayatının olmasını tercih ediyor.
BENİM FİLMİME KİMSE KARIŞAMAZ
Yazıp yönetip oynarken üç farklı kimliğe bürünüyorsunuz. Zor oluyor mu?
Zor oluyor. Bu üçü sette bir yerden sonra beyninizi yakıyor. Ama bu bir tercih meselesi. Ahmet'in yazıp Mehmet'in çektiği, Cemal'in de başrolünde oynadığı filmde herkes kendi dünyasını yaratmaya çalışıyor. Yapan, yazan, yöneten, oynayan benim. Kimse bana karışmaz. Bunu Woody Allen yapınca bir şey değil de Özcan Deniz yapınca mı antipatik geliyor?
Bu antipati son yıllarda yıkıldı zaten...
Bu bir antipati değil bence. Son 20 yıldır Türk sinemasını besleyen isimler, kendi yazdığı filmi çeken, oynayanlar; bu gerçeği göz ardı etmeyelim. Türk sineması; Yılmaz Erdoğan, Özcan Deniz, Cem Yılmaz, Ata Demirer, Çağan Irmak, Yavuz Turgul, Nuri Bilge Ceylan gibi isimlerden geçiniyor. Bunu yabana atmamak, daha çok kıymet vermek gerekiyor ki seyirci de kıymeti veriyor.
KORKU-GERİLİM TÜRÜNDE DAHA VERİMLİ OLABİLİRİM
Meryem Uzerli ve Aslı Enver ile yeni bir film çekiyorsunuz... Neden hiç ara vermediniz?
Peş peşe olmasını istemiyorduk aslında ama sonbaharı kaçırmak istemedim. Bütün filmler yazın çekiliyor mecburen. Diziler Mayıs'ta bitiyordu, şimdi neredeyse Ağustos'a kadar sarktı. Dizilerde oynayan oyuncular bağlı. Sinema, herkesin kariyer planlamasında ikinci planda kalıyor. Şu an birlikte film yaptığım Meryem ve Aslı da 'Biz bu sene dizi çekmiyoruz' dediler.
Ne anlatacaksınız filmde, bahseder misiniz?
Yok, hiç anlatmam. Daha çok erken. Öyküsü başkasına ait, senaryoyu ben yazdım, ben çekiyorum. Gerilim korku türünde. Şimdiye kadar yaptıklarımdan farklı bir film olacak. Korku-gerilim türünde daha verimliyim.
İddialı bir film bekleyelim mi?
Evet. Yönetmen dili olarak farklı bir dil kullandım. Onu seyredince fark edeceksiniz.
SANAT FİLMİ KAVRAMINA KARŞIYIM ÇÜNKÜ HEPSİ SANAT
Hayalini kurduğunuz şekilde ilerlediğinizi düşünüyor musunuz? Daha dün yeni çıkmış bir şarkıcıysan sana 'Hayalin ne?' diye sorulduğunda ne söyleyebilirsin? Hiçbir şey. (Cep telefonundan 1995 yılında Sabah Gazetesi'ne ait bir haber gösteriyor) Ben 21 sene önce, senaryo yazdığımı ve film çekmek istediğimi söylemişim.
Hayaliniz nedir? Sizden Cannes yolunda bir film bekleyelim mi? Tabii ki bekleyebilirsiniz. Ben sanat filmi kavramına çok karşıyım. Yönetmen filmi daha doğru bir tanım. Sonuçta hepimizin yaptığı sanat.