Ahmet Hamdi Tanpınar'ın aynı adlı romanından Kenan Işık tarafından oyunlaştırılan, İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun 'Huzur' oyunu seyirciden ilgi görmeye devam ediyor. Ekim'in sonunda Makedonya'da iki temsil yapan oyun, yönetmeni Nurullah Tuncer'e En İyi Yönetmen Ödülü'nü kazandırdı. Ödülün sahibi usta tiyatrocu Tuncer ile oyunu izledikten sonra sohbet etme imkanı buldum. Öncelikle, tek perde ve yaklaşık bir saat süren oyunun Üsküdar Stüdyo Sahne'nin ruhuna çok uygun olduğunu söylemeliyim. Tavandaki 20 avize, Stüdyo Sahne'nin etrafını çepeçevre saran taş duvarlara yansıtılmış mumlar, sahnedeki dekor; daha salona girer girmez seyirciyi başka bir atmosfere sokuyor. Behlüldane Tor, oyunla bütünleşen ve her bir detayı incelikle düşünülmüş bir dekor tasarlamış. Şirin Dağtekin imzalı kostümler ve Önder Arık'ın yaptığı ışık tasarımı çok başarılı. Salonu dolduran seyirciyi yaklaşık bir saat boyunca dış dünyadan koparan oyun başarılıdır. Bu oyunun başarısında ise en büyük pay kuşkusuz Nurullah Tuncer' ait. Tuncer oldukça çağdaş ve öncü bir yorumla oyuna bambaşka bir ruh kazandırmayı başarmış.
LUNAPARKA GİRMİŞ ÇOCUK GİBİ
İkinci Dünya Savaşı'nın çıkmasından endişe eden 'Mümtaz'ın (Kıvanç Kürkçü) bir eskici dükkanında düşle gerçek arasında gidip gelirken sevdiği kadın 'Nuran'la (Damla Ece Dereli) olan ilişkisini, aşkı, hayatı, ölümü yeniden sorgulamaya ve huzuru aramaya başlamasını anlatan oyunun 16 kişilik kalabalık bir oyuncu kadrosu var. Tüm oyuncular aynı anda sahnedeler. Biri lafını söylerken diğeri arkada başka bir şey yapıyor. Bu anlamda ilk başta kafa karışıklığı yaratıyor ama sonra oyunun içine girmek çok zor olmuyor. Çünkü o kadar renkli bir dünya var ki sahnede... Tanpınar'ın 'Saatleri Ayarlama Enstitüsü'ne gönderme yapan saatler, arada bir savaş bülteni geçen balonlu kız, oyuncular tarafından icra edilen ney, kaval, piyano, viyolonsel, tambur ve keman gibi enstrümanlar, Fransızca-Almanca söylenen şarkılar sayesinde lunaparka girmiş çocuk gibi hissediyorsunuz kendinizi. Bu tanımlamayı yaptığımda Tuncer'in hoşuna gitti. Tuncer, "Yapmak istediğimiz tam da bu" dedi ve ekledi: "Ben güzel sanatlar akademisi mezunuyum. Resim, müzik, heykel gibi sanat disiplinleriyle iç içeyim. Halen sahne tasarımları yapmaya devam ediyorum. Dolayısıyla ülkede benden bir tane var. Yani tasarımcı bir yönetmen olmanın avantajını bu oyunda görmek mümkün. Bir ressamın paleti gibi görüyorum sahneyi. Müziği, oyunculukları, her şeyi estetik gözle sunmaya çalışıyorum. Bir orkestra düşünün, yüzlerce enstrüman var. Oyunu orkestra gibi düşünürsek, oyuncuların hepsi ayrı bir enstrüman. 'Huzur' romanı üzerine araştırma yapıp tez yazanların bir söylemi var. 'Huzur'un yazımı Beethoven'in '7. Senfonisi'ne benziyormuş. Bu anlamda, oyuna 'Huzur' eserinin görsel okuması diyebiliriz. Oyunda 'Huzur' romanının ruhunu yansıttık. Bu konuda yeni ve ilgi çekici bir şey."
'Huzur' oyunu, 16,17,18 Aralık'ta Küçükçekmece Cennet Kültür Merkezi'nde, 21, 23, 24,25, 29 ve 30 Aralık'ta Üsküdar Stüdyo Sahne'de sahnelenecek.
BAŞROLLERİN İLK OYUNU
Tuncer, Devlet Tiyatrosu bünyesinde enstrüman çalıp şarkı söyleyebilen genç yaşlarda çok fazla oyuncu olmadığını söylerken, oyunun başrolleri 'Mümtaz' ve 'Nuran' karakterini canlandıran oyuncuların özenle seçildiğini ve oyuncuların ilk kez sahneye çıktıklarını anlattı. Doğu-Batı karşılaştırması çok ironik şekilde yapılan oyunda faşizm eleştirisi de yine metaforlarla anlatılıyor. Tuncer, "Anlatıcının elinde renk paleti var, bütün karakterleri o boyamış aslında. Faşizm tüm renkleri yok eden bir sistem. Gri bir topluma dönüştürüyor her şeyi. Doktor karakterinin yüzünü silmesi, renklerin kaybolmasıyla ilgili bir metafor" diyor.
KENAN IŞIK 'IN BÜYÜK HİZMETİ
Tuncer, eseri oyunlaştıran Kenan Işık'ın da hakkını teslim etmek gerektiğinin altını çiziyor ve şöyle diyor: "Kenan Işık, Türk tiyatrosuna önemli hizmetleri olan biridir. 'Huzur' ilk kez tiyatroda onun sayesinde sahnelendi. 1997'de Şehir Tiyatroları'nda oynandı. Şimdi ikinci kez sahneleniyor. Ben kendisiyle yedi yıl çalıştım. Şehir Tiyatroları'nda sanat yönetmeniyken yardımcılığını yaptım. Kenan Bey'in hakkını teslim etmemiz lazım. Çünkü bunu gündeme getiren, mal eden odur."