Ukraynalı bir ailenin Moskova doğumlu kızı Viktoria Mullova, 4 yaşında keman eğitimine başladı. Yetenekli müzisyen, 1980'de Helsinki'deki Sibelius Keman Yarışması'nı kazandı ve iki yıl sonra Çaykovski Yarışması'nda birinciliği göğüsledi. Moskova Merkez Müzik Okulu'nun ardından Moskova Konservatuvarı'nı bitiren Mullova, 1983'te hayallerini gerçekleştirmek için önemli bir fırsat yakaladı. Finlandiya'da birkaç konser vermek için izin alan müzisyen, yanına sadece iki keman yayını alarak, o dönemki sevgilisi Gürcü orkestra şefi Vakhtang Jordania ile KGB ajanlarını atlatarak Finlandiya'ya kaçtı ve İsveç'teki ABD Konsolosluğu'na sığındı.
Önce ABD'ye giden Mullova, ardından İngiltere'ye yerleşerek yeni bir hayata başladı ve müzik kariyerinde dünya çapında bir başarı elde etti. Yaşadığı zor zamanları SABAH'a anlatan Mullova, "Bu benim için ve herkes için çok zordu. Sadece kaçmak istiyordum. Sovyetler Birliği benim için hapishane gibiydi" dedi.
'BACH BİR DAHİ'
Viktoria Mullova, klasikten çağdaş yorumlara kadar çok geniş bir repertuvara sahip. Barok müziğin önde gelen temsilcilerinden olan Alman barok müzik bestecisi Johann Sebastian Bach ve İtalyan barok bestecisi Antonio Lucio Vivaldi'ye karşı büyük sevgisi var. Her müzisyen, hatta caz müzisyenler için bile Bach'ın çok önemli olduğunu vurgulayan keman virtüözü, "Bach'tan esinlenen çok müzisyen var. O Barok müziğin babası ve bir dahi" diye konuştu. Keman virtüözü Mullova, bu zamana kadar 25 albüm ve 3 derlemeye imza attı. İlk albüm kaydını Japon orkestra şefi Seiji Ozawa ve Boston Senfoni Orkestrası ile birlikte yaptı. Barcelona Senfoni Orkestrası ve İngiltere'nin Kraliyet Filarmoni Orkestrası, sanatçının beraber çalıştığı sayısız orkestradan sadece birkaçı.
BEETHOVEN İÇİN BAĞIRSAK YAYLAR
Mullova; yaratıcı olmanın başka şeylere değil, sadece sanatçının kendisine bağlı olduğunu belirtiyor. Keman virtüözünün başarısı da bu vizyondan geliyor. Mullova büyük ses getiren 'Bach tarzı'nı, Paris'te karşılaştığı ve Barok müziğin önemli isimlerinden fagot üstadı Marco Postinghel'e borçlu olduğunu söylüyor.
Mullova, 1723 Stradivarius ve 1750 Guadagnini kemanlarını kullanıyor. Daha önce çelik tellere sahip Stradivarius keman kullanan ünlü sanatçı, Barok müziği döneminde kullanılan hayvan bağırsağından yapılan keman tellerini Guadagnini kemana uyarlamış. Zira bağırsak teller, sesin çok daha geniş bir alana yayılmasını sağlıyor ve müzisyenin herkesi büyüleyen tarzına katkıda bulunuyor. Mullova, Stradivarius'u Brahms ve çağdaş besteleri çalarken, Guadagnini'yi ise Beethevon ve Mendelssohn çalarken kullanıyor. Sanatçının kullandığı barok yayları ise müziğinin sırlarından biri. Normal keman yayından daha kısa olan Barok yayları, Bach'ın girift eserlerini çalmak için büyük bir esneklik sağlıyor. Mullova, bu iki kemanın oldukça farklı müzikal etkilerinin olduğunu ancak dinleyicinin genelde bunun farkına varmadığını belirtiyor.
ÇİNGENE MÜZİĞİ YENİ KAPILAR AÇTI
Viktoria
Mullova, klasik müziğe olan tutkusunu diğer müzik türlerine olan sevgisiyle birleştirmiş. Ünlü sanatçı, 2000'de çıkardığı 'Through the Looking Glass' isimli albümle; dünya, caz ve pop müzik türlerini harmanladı. Mullova, Miles Davis ile The Bee Gees ve Weather Report gruplarının çalışmalarına da katkıda bulundu. Mullova, ailesinin geçmişini araştırmak için döndüğü küçük köyde ise çingene müziğinin büyüsüne kapılmış. Çingene müziğinin 20'nci yüzyılda caz ve klasik müziğe etkisine dair araştırmalar yapan Mullova, 2011'de 'The Peasant Girl' albümünü çıkardı. Müziğin evrensel bir dil olduğunu söyleyen Mullova, birçok müzisyenden esinlendiğini belirtiyor: "Farklı müzik türlerine açık olmak, müzisyenin vizyonunu genişletir. Böylece kendini tekrarlamazsın." İstanbul'a birçok kez geldiğini söyleyen Mullova, Türkiye'yi çok sevdiğini söylüyor: "Bu ülkeyi ve Türk insanını seviyorum. Çok misafirperverler. Türk müzikseverler için daha çok konser vermek isterim." Sanatçı, eşi Barley ile Eylül ayında başlayacak yeni projeleri için hazırlık yaptıklarını da söyledi.