Fark yaratmak bazıları için gerçekten kolaydır, bazıları içinse zordur. Çünkü birilerinin gölgesinden kurtulup sil baştan kendini yaratmak cesaret ister. Can Gürzap, babası usta tiyatro sanatçısı Reşit Gürzap'ın yolundan gitmiş ama kendi farkını yaratmış muhteşem bir oyuncu. Televizyon dizilerinde kötü adam olarak anılmaya başlasa da, aslında matrak bir hocadır... Usta sanatçı Gürzap, 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz' dizisine dahil oluşunu ve yaşamına dair merak edilenleri GÜNAYDIN'a anlattı...
Sizi çok iyi tanıyoruz ama belki de bilinmeyen bir özelliğiniz var, Türkiye'nin ilk televizyon oyuncularındansınız değil mi?
Evet, karşınızda Türk televizyon tarihini bizzat yaşayan birisi var. Televizyonda tiyatro oyununda oynamıştım, canlı yayınlanıyordu ve TRT'nin deneme yayınlarıydı. O zamanlar konservatuvar öğrencisiydim, yani yıl 1968. Üç tane tahta ayaklı kamerayla çalışıyorduk. O zamanın heyecanı başkaydı ama tarihe geçeceğimizi düşünmemiştim. Özel televizyonlar kurulduktan sonra televizyon dizilerine daha çok ağırlık verilmeye başlandı.
İFLAS ETTİM, ÇOK PARA KAYBETTİM
O günlerden bugünlere tiyatronun yanı sıra dizilerde de oynadınız ama son birkaç yıldır ortadan kaybolmuştunuz. Şimdi, 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz' dizisiyle sahalara döndünüz...
Evet, iki sene aradan sonra bu diziyle bir giriş oldu. Ekrandan uzak kaldığım dönemde de tiyatro yaptım; o benim ilk göz ağrım, her şeyim. İyi bir televizyon izleyicisi değilim ama arkadaşlarım oynuyor diye 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'ı izliyordum. Güzel bir dizi ve zaten çok yüksek seyirci kitlesi varmış. Dizi bu yıl yaz tatiline biraz erken giriyor çünkü akıl almaz işler yapıyorlar ve hakları. Bir İngiliz'e, bir Fransız'a bu tempoda çalıştığımızı söyleseler inanmazlar.
Dizide 'Rüstem Bey' karakterini canlandırıyorsunuz. Projeye nasıl dahil oldunuz?
Başka işler de geliyordu ama tek başıma değil, menajerim Yasemin Özbudun ile birlikte karar veriyoruz. Yapımcı Raci Şaşmaz ile görüştük, öyle başladım. İyi oldu, izleyici tarafından da beğenildi, ben de memnunum; bakalım ilerleyen bölümlerde ne olacak...
'Eşkıya'da yine kötü adamsınız. Sıkılmadınız mı kötü adamı oynamaktan?
Kızım bana hep; "Baba bir kerede fakir adamı oyna" der. Ben de her zaman yapımcı ve yönetmenlere; "Bana fakir rolü verin, onu da çok iyi oynarım" derim ama "Sana nasıl fakir adam verelim?" derler. Bildiğiniz üzere 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz' da mafyayı oynuyorum. Özellikle son dönemde üzerime kötü adam imajı yapıştı ama ben onu sempatik hale getirmeye çalışıyorum.
Kendi karakterinizin belki de tam tersini oynuyor olmak zor mu?
Hayır, daha iyi; daha kolay oynuyorum. İyiyi verirken kötüyü de öğreniyorum. Kötüyü oynamak zor değil çünkü insan kötü doğmaz, kötü olunur.
Devler kadrosu gibi bir projenin içindesiniz. Türkiye'nin en sevdiği oyuncularla çalışmak nasıl bir his?
Evet, dizinin çok geniş bir kadrosu var. Çok iyi oyuncular var, çoğuyla daha önce çalışmadım ama bu projenin içine dahil olduktan sonra onları yakından izliyorum ve çok beğeniyorum.
Tiyatro ustası Reşit Gürzap'ın oğlusunuz ve babanız "Bir aileye bir kurban yeter" diyerek bu işi yapmanızı istememiş. Kurban oldunuz mu?
Babam da, büyükbabam da tiyatro sanatçısıydı ama kendimi kurban olarak görmedim. Çünkü şanslı bir sanatçıyım, zamanında istediklerimi yapabildim.
Devlet Tiyatrosu ve Devlet Konservatuvarı'nın kurulma aşamalarında taşın altına eline koymuş bir sanatçı olarak kendi tiyatronuzu neden kurmadınız?
Bir dönem özelleştim ama iflas ettim. Binlerce lira para kaybettim; hata ortağımdaydı, yani işletmecideydi. 'Lanet olsun' dedim ve tüm borçlarımı ödedim. Çok iş yapmış gibi görünüyorum ama zengin biri değilim.
MATRAK BİRİYİM
Robert De Niro gibi starlar, kariyerleri belli mertebeye geldikten sonra işlerini tiye alıyorlar. Hatta kariyerlerine tezat projelerle seyirciyle buluşuyorlar. Sizde de öyle bir niyet var mı?
İşin gelmesine bağlı ama aslında komedi oynamak istiyorum. Hep ciddi adam olarak görüyorlar, halbuki çok matrak bir herifimdir. Nerede oynayacağım netleşmedi ama üzerinde çalıştığım birkaç tiyatro oyunu var.
Peki, sanatçıların, politik ortamın içinde olmasını ya da siyaset yapmasını doğru buluyor musunuz?
Sanat zaten politikadır. Tiyatro insan demektir. Zaten sahnede bir olay anlatıyorsam; o olayın içinde devlet de vardır, hükümet de... Ana gıda olan ekmek ve su dediğiniz anda politikaya girersiniz. Sanatçı siyasete atılmak isterse atılabilir; bunun örnekleri hem ülkemizde, hem de yurt dışında var. Ama bence sanatçı bizzat siyasete girmemelidir. Benim için önemli olan emek ve ahlaktır. 35 yıldır tüm röportajlarımda; "Türkiye işini gücünü, her şeyini bırakıp eğitime yönelmelidir" dedim. Bu da iyi eğitmenlerle olabilecek bir durum. Versinler bana, iki senede eğitim sistemini düzelteyim.
ESKİ EŞİME HÂLÂ FİKRİNİ SORARIM
Eğitimciliğinizde disiplinin önemini birçok öğrencinizden duymuştum. Sert bir öğretmen misiniz?
Disiplin önemlidir ama eğitimde en tehlikeli şey sertliktir. Hele hele oyunculukta öğrenci hemen öğrenmeye kapatır kendini. Onun için çok yumuşak gitmek gerekir, yapamıyorsa bir daha anlatırım. Yine yapamıyorsa rolü yanlış vermişimdir; önce hatayı kendimde ararım. Dizilerdeki rollerimden dolayı gerçekte de beni sert sanıp korkuyorlar ama öyle değilim. Selçuk Yöntem, Zuhal Olcay, Derya Alabora, Tarık Ünlüoğlu gibi talebeler yetiştirdik. Aynı camiada olduğumuz için yine 'Hoca' diyorlar ama artık arkadaş oluyoruz ve gırgır yapıyoruz.
MEDENİ YAŞIYORUZ
Arsen Gürzap ile 20 yıllık evliliğiniz boşanarak sonlanmıştı. Ancak okulunuz Dialog'u birlikte kurduğunuz için yollarınız pek ayrılmadı... Evet, bizimkisi sadece iş arkadaşlığı. Ayrılalı 15 sene oldu. Çocuklarımız ve torun olduğu için bir arada olmak zor olmuyor. Medeni bir şekilde yaşıyoruz.
Hâlâ birbirinizde müdahale ettiğiniz şeyler olur mu? Arsen'e fikrini sorarım; kullanırım, kullanmam ayrı.
FAZLA YETENEK ÇOK TEHLİKELİDİR
Siz konservatuvardan gelen, tiyatro kökenli bir oyuncusunuz. Yeni nesilde hiç oyunculuk okumadan başarıyı yakalayanlar da var. Onları nasıl buluyorsunuz?
Çok doğru söylüyorsun. Konservatuvarları her zaman savundum; hatta İstanbul Devlet Tiyatrosu kurucu müdürüydüm ve İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümünün de kurucusuydum. Yeni nesilde başarı yakalayanların da kalıcı olacağını düşünüyorum. 'Medcezir' dizisinde oynarken, oyunculuk dışında eğitim alan güzel kızlar ve yakışıklı erkeklerin de çok yetenekli olabileceklerini gördüm. Onlara "Sen ne okudun?" diyordum; kimisi uluslararası ilişkiler, kimisi de mühendislik mezunu çıkıyordu. Gayet iyi eğitim görmüşler ve zekiler. Evet, ben konservatuvar okudum. Bizde konservatuvar beş yıldır. Bu süre oyunculuk için çok uzun. İngiltere ve Amerika'da araştırmalar yaptım, oyunculuk için üç yıl eğitim yeterli aslında. Mutlaka bir üniversite okuyup insanı ve toplumu konu alan branşlar seçip yani felsefe, sosyoloji, psikoloji, antropoloji gibi bölümlerin üzerine oyunculuk eğitimi alınırsa çok iyi oyuncular çıkar. Mektepli ya da alaylı diye oyuncuları ikiye ayırırlar ama aslında iyi ya da kötü oyuncu vardır. Zaten bana kalırsa fazla yetenek çok tehlikelidir.
EMEKLİLİK ÖLÜMÜ BEKLEMEKTİR
Doktor ya da mühendis olunca emekli olabiliyorsunuz ama bu işten emekli olmaya niyetiniz yok sanırım...
Allah korusun. Emeklilik, ölümü beklemektir. Oyunculuk hem mesleğim, hem hobim; onsuz yaşayamam. Bir yandan da üçüncü kitabımı yazıyorum.