Malum, uzun zamandır beklenen film
Sex and the City 2 bu aralar sinemalarımızda gösteriliyor. Haliyle de konuşmalarımızda oldukça yer ediniyor. Ben filme bayılmadım gerçi, ancak işin bu kısmını tartışmayı sinema eleştirmenlerine bırakıyorum. Filmi nasıl bulduğum sorulursa "Oldukça lüks," demekle yetiniyorum. İlgi alanım olduğu için; ama daha önemlisi, filmin 'yeni lükse' ayna tuttuğuna da inandığım için... Zira kriz döneminin gerginliğine dem vuran filmin ana karakterleri, kendilerini lüksün kollarına atıyor. New York'ta tanışılan bir şeyhin davetiyle Abu Dabi'deki (her ne kadar aslen çekimler Fas'ta gerçekleşmiş olsa da) ultra lüks otelde konaklamak üzere yola çıkıyorlar. Bu seçimi çok manidar bulduğumu söylemem lazım. Trend belirleyici bir film olduğu su götürmez. Böyle bir filmde dünyanın herhangi bir noktası değil de Ortadoğu'nun seçilmiş olmasının tesadüf olmadığı kanaatindeyim. Neden mi? Kaynaklar bugünkü oyuncularıyla oluşan lüksün 1800'lü yılların sonunda Avrupa'da kişisel girişimlerle doğduğunu gösteriyor. İşte o zamanlar lükse sadece ürün olarak değil, bir tarih, en üst seviyedeki kalite ve genellikle de şımartılan bir alım süreci olarak bakılırmış. Lüks konusunda yazılmış ender kaynaklardan biri olan ve daha önce de bu sayfalarda sözünü ettiğim, Dana Thomas tarafından kaleme alınmış
Deluxe isimli kitapta şöyle yazar: "Lüks, üst sınıfın doğru kulübe üye olması veya doğru soyadına sahip olması kadar doğal ve beklenilen bir şeydi. Ve çok sınırlı sayıdaki, son derece elit müşterileri için -çoğunlukla sipariş üzerine- az sayıda üretilirdi." Şimdi sektörün bu anlayıştan çok uzak gelişmekte olduğunu söylemek hiç zor değil. Bir kere sektörü artık kişiler değil, milyar dolarlık gruplar ellerinde tutuyor. Bunlar da haliyle firmalarının geleceği için büyümeye odaklanıyor. Ancak pazar, bir süredir lüksün ana yurdu Avrupa'da değil Doğu'da büyüyor. Zaten rakamlar 2010 yılında en büyük büyümenin yüzde 15'lik oran ile Çin'den beklendiğini gözler önüne seriyor. Uluslararası danışmanlık şirketi Bain & Co. tarafından yapılan araştırma Çin'i, yakın zamana kadar beklenenin aksine, Brezilya ya da Hindistan'ın değil, Ortadoğu'nun takip edeceğini gösteriyor. Haziran ayı başında Paris'te gerçekleşen 'Reuters Küresel Lüks Zirvesi'nde de en çok konuşulan konulardan biriydi bu. Reuters muhabiri Astrid Wendlandt'ın yazıları, lüks üreticilerinin bu bölgede nasıl konuşlanacağını tartıştığını gösteriyor. Wendlandt analistlerin lüks üreticileri bölgenin göz bebeği Dubai konusunda uyardıklarından söz ediyor mesela. Vergi cenneti şehrin lükse doyması ihtimaliyle üreticilerinin komşu ülkelere göz kırpmaları salık verilmiş. Rota olarak gösterilen yer ise, Abu Dabi! Wendlandt'ın yazılarından (2 Haziran- Reuters) Louis Vuitton, Hermes, Valentino, Van Cleef & Arpels ve lüks kozmetik üreticisi La Prairie'nin Ortadoğu'yu, Çin'den sonra en önem verdikleri pazar olarak gören gruplardan olduğunu öğreniyoruz. Ortadoğu lüks pazarının yıllık 7 milyar avroya ulaşarak, global pazarın yüzde 4.5'ini oluşturduğunu da... Örneğin ünlü mücevherci Van Cleef & Arpels satışlarının 5'te 1'ini Ortadoğu'da gerçekleştiriyormuş. Beş yıl önce burada mağaza açan firma bu yıl Kuveyt, Katar ve Abu Dabi'de mağaza açma hazırlığı içindeymiş. Aynı zirvede Hermes'den de bu yönde bir açıklama geldiğini belirtiyor Wendlandt. Temmuzda Beyrut'ta bir mağaza açacağını duyuran firma, seneye Kuveyt'te ve Abu Dabi'de mağaza açacağını belirtmiş. Bu kadar örnek bile, batı merkezli firmaların, lükse doymuş Avrupa pazarında hizmet kalitesini artırmakla yetinirken, Ortadoğu'da birbiri ardına mağaza imtina etmediklerini gösteriyor. Geriye,
Sex and the City'nin yine bir akımı önceden fark edip perdeye yansıtmış olması karşısında duyduğum hayranlık kalıyor. Her ne kadar filmde gördüğüm lüks anlayışı gözümü korkutsa da...
Lüks pazarı bu yıl yüzde 4 büyüyecek
Halihazırda küresel lüks pazarının büyüklüğü 158 milyar sterline erişti. Her ne kadar büyüme rakamları 2007'ye ulaşmadıysa da, bu yıl tekrardan artıya geçileceği öngörülüyor. Uluslararası danışmanlık şirketi Bain & Co. 2009'da, tarihin en hızlı çöküşüyle, yüzde 8 daralan pazarın bu yıl yüzde 4'lük bir büyüme gerçekleştireceği tahminini yürütüyor.