Başbakan arayana kadar sürekli ağlıyordu
- Şu an hâlâ tehdit alıyor musunuz?
- Şu an öyle bir şey yok. Eskisi gibi değil, daha sakin. Ben biraz geri çektim kendimi. Gazetelerde kendimi görmekten de sıkıldım. Bir ürün yapınca çıkmak daha anlamlı. Kürtçe müziğin hiç okunmadığı zamanlarda çıktım, Kürtçe okudum. 'Anneme saygım var, annemin dilinde okuyorum,' dedim. Ama birilerinin hoşuna gitmiyor tabii. Herkes orada bir güç var, onu ben kullanayım derdinde. Ben istemiyorum böyle bir şey. Kendim olmak istiyorum. Özellikle TRT-Şeş'ten sonra, gazete ve televizyonlara çıkmak istemedim.
- Kanaat önderi gibi olmaktan rahatsız mısınız?
- Asla değilim. Türkiye'de 35 can gitti yakın zamanda, böyle çok önemli sorunlar varken, gazete sayfalarına herhangi bir şekilde konu olmak istemiyorum. Tamam bana küfür edilmesi de kadına şiddet kapsamına girer ama günlerce bu konuda haber çıkması korkunç. Bu tür konuların uzaması canımı fazlasıyla sıkıyor. O nedenle gazetelerde, televizyonda işimle anılmak istiyorum. Benim hiçbir dahlim olmayan sansasyonel haberlerden rahatsız oluyorum.
- TRT Genel Müdürü'nün sizin için sarfettiği 'aşüfte' lafıyla ilgili olarak hâlâ gergin misiniz?
- O konu kapandı benim için.
- Başbakan Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan bu olaydan sonra sizi aramış. Ne hissettirdi bu telefon görüşmesi size?
- Çok duyarlı bir davranış. Ben Başbakan'ın genel anlamda da bu sorunu çözmek istediğini, tarihte çok iyi anılmak istediğini düşünüyorum. Ama nedense hâlâ bir sürü çözülmemiş şey var; insan ona üzülüyor. Çözülemeyen cinayetler, Hrant Dink cinayeti, faili meçhuller, son olay... Başbakan'ın tarih sayfalarında, Türkiye'nin en büyük yarasını çözen ve en güzel yöntemlerle yapan biri olarak geçmek istediğini düşünüyorum.
- Olur mu sizce?
- Yaşanan olaylar, 35 kişinin ölümü... Siyaset kirli bir şey. Kimler bundan besleniyor? Faili meçhul döneminden bazı insanlar hâlâ elini kolunu sallayarak geziyor, Hrant Dink cinayeti çözülmemiş. Bunlar, hepimizin kafasındaki soru işaretleri. Bakıyorum, böyle başka bir lider gelmedi. Geçmiştekiler gibi derisi kalın, tepkilerini hesap ederek veren biri değil. Bence duyarlı bir tarafı var. Ama bu yaşananları görünce deliriyor insan, çözülmeli artık.
- Başbakan sizi aradığında, 'Yalnız değilmişim,' hissi yaşadınız mı?
- O arayana kadar sürekli ağlıyordum. O aradıktan sonra ağlamayı kestim. Onun benim içinde bulunduğum konumu anladığını düşündüm. O beni çok etkiledi. Arkadaşlarım arayıp, 'Gerçekten aradıysa, ben bu adama oy vereceğim,' dedi. 'İnsanmış,' dediler. Bu önemli bir şey ama sadece benim gözyaşım değil herkesin gözyaşı dinmeli. Açılımı durduran zihniyetle demokrasi olmaz.
Parfüm, markalaşma yolundaki ilk adımım
- Parfüm çıkarma fikri nereden çıktı?
- Bu benim kadın merkezi açma fikrimle ilgili. Kadınların her şeyiyle ilgili. Psikolojilerinden gelişimlerine, kütüphanelerinden giyimlerine kadar her şeyiyle ilgili bir yer olsun istiyorum. Bu benim hayalim. İnsanlar parfüme başka türlü baktıkları için bu hayalimi açıklamak zorunda kalıyorum. Kadınların ezilmişlikten dolayı, yanlış çocuk yetiştirmelerine, yanlış ilişki kurma biçimlerine dair çözümler üretmek istiyorum. Şiddet görenler için çare olacak bir yer kurmak istiyorum. İnsanın tüyleri diken diken oluyor. Kadınlarla ilgili bir şey yapmak istiyorum ama bunu ancak güçlü olursan yapabilirsin. Birilerinin kapısını çalıp sponsor olmaya ikna etmek, yardım istemek istemiyorum. Ben kendi gücümle bunu yapmak istiyorum.
- Markalaşmak istiyorsunuz...
- Evet. Dünyadaki isimlere bakın, Britney Spears'a bakın, başka sanatçılara bakın... Kimilerinin üç yıllık kariyerleri var, parfüm çıkarıyorlar. Ben 1998 yılından beri piyasanın içindeyim. Bazı faşist zihniyetler bunu hazmetmeyebilir, 'Ezik Kürt kadını' tanımlamaları yapabilir. Ben hayatımın hiçbir döneminde ezik davranmadım. Yaşam beni, tercihim olmadığı halde, bir sembol haline getirdi. Öyle bir durum oldu ki, yüzlerce çocuğun adı Rojin konuyor. Markalaşmak benim hakkım. Benim ana dilim, gücün dili olmayabilir, gariban bir dil olabilir. İngilizce gibi emperyalist bir gücün dili değil.
- Kime tasarlattınız kokuyu?
- Selüz ve Fon Kozmetik birlikte yaptı. Bu kokuyu tasarlayanlar dan biri Karadenizli, Rizeli, diğeri Siverekli. Onlara 'halhor' diyorum, horon-halay tepip, bu kokuyu ürettiler. Uzun zamandır karanlık odada bekleyen bir kokuydu. Çok uzun süredir bunu tasarlıyorduk. Bir koku bir anda üretilemez ki. Chanel'in, Dior'un içindeki maddelerin kalitesi neyse, içindeki ürünler neyse, bunun kalitesi de o düzeyde. Satışları da o yönde olacak. Şimdilik sadece albümle birlikte hediye ediyoruz PR için. Beş-altı ay sonra üretime geçip, dünyadaki marketlere de girmek istiyoruz. Pamuk tarlasından, derin bir yoksulluktan buraya geldiysem, buradan sonrası benim için çok zor değil. Kadınlar adına çok iyi şeyler yapacağımı düşünüyorum.
- Parfümle başladınız, devamı var mı?
- Haute-couture'e de gireceğim. Ortadoğulu kadınlara hitap edeceğim.
- Kadın merkezini Türkiye'de mi açmayı düşünüyorsunuz?
- Erbil'de. Ortadoğu'daki kadınları kapsayacak bir yer olacak. İranlı, Suriyeli, Türkiyeli tüm kadınlar için.
Hem Kürt hem yalnız diye saldırıyorlar
- TRT-Şeş'te program yapmaya başladınız, tepki aldınız. Hayatınızı TRT-Şeş'ten öncesi ve sonrası diye ayırıyor musunuz?
- Ondan önce de tehlikeler geçirmiştim Kürtçe müzik yaptığım için. Devletten büyük baskılar gördüm. Burnum hâlâ kırıktır yediğim dayaktan. Ondan önce de badireler atlatmıştım. Hakaretti, küfürdü... Benim için çok bir şey değişmedi. Küfredenler değişti. Ben anlam veremiyorum. Demokratik Toplum Kongreleri yapıyorlar, başka partilerden HAK-Par'dan insanları alıyorlar aralarına ama bu düşmanlık, kin ve öfke bitemiyor.
- Üç yıl önceki bir röportajınızda, 'Kendi hikayemden sıkıldım,' demişsiniz. Şimdi durumunuz ne?
- Hayatımı sonra film yapmayı düşünüyorum. Madonna'nın, Edith Piaf'ın hayat hikayelerini izledim. Tamam ilginç hikayeler... Ama benim hayatımın hikayesinde, Türkiye tarihi işin içinde. 12 Eylül, ailem, yaşadıklarım, Rojin olmak. Rojin adının Türkçede Tuğçe, Buse gibi bir isim haline gelmesi, bir sembol haline gelmesi. Yaşadımlarım, ismim, farklı bir tarzda Kürtçe söylemem beni farkına varmadan bir simge haline getirdi. Bir dağ haline geldim. Şimdi dağın iki tarafında da taşlanıyorum.
- Belli bir kesime değil, her kesime hitap ettiğinizi düşünüyor musunuz?
- Tabii ki. Beni çok farklı kesimlerin dinlediğini bil iyorum. Türkiye'de, sadece Kürtlerin dinlediği bir isim olmadığımın farkındayım. Karadenizli o kadar çok dinleyicim var ki.
- Bir şeyin öncüsü olmanın pişmanlığı var mı?
- Yoo pişman değilim. Yanlış bir şey yaptığımı düşünmüyorum. Benden sonra TRT-Şeş'e gidenlerin hiçbirine ses çıkarılmıyor, ona şaşırıyorum. Hiçkimseye bir şey denmiyor.
- Her dönem bir erkek zihniyet sizinle ilgili bir şey söylüyor ortalık karışıyor. Serdar Turgut, en son TRT Genel Müdürü...
- Bu da sembol olmakla ilgili. 'Kürtlere nasıl küfrederim? Göz önünde bir kadın var, dik duran bir kadın bu, sahip çıkan kimse de yok, hiçbir partinin malı da değil. Zaten zavallı... Ona sallarım, hepsine de küfretmiş olurum. 'Hem Kürt hem yalnız,' diye düşünüyorlar.
- Aileniz etkileniyor mu durumdan?
- Annem çok etkileniyor. Gazetelerin bazı şeyleri başlık yapma tarzı, hakaretler, küfürler... Bunları duyunca çok üzülüyor. Feodal bir annem var, çok dindar bir kadın. Bunları kaldıramıyor. 'Benim kızım 10 erkeğe bedel,' deyip duruyor. 10 erkeğe bedel ne demekse artık? (Gülüyor). 'Kadın değil yani,' mi demek istiyor acaba? (Gülüyor.)
HAYMATLOS ROJİN DİYORUM KENDİME
- Konser turneleriniz oluyor mu?
En son İsviçre'ye gittim, adamcağız beni sahneye çıkarabilmek için bayağı bir mücadele etti. 'İlla Rojin gelecek,' dedi.
- Neden mücadele etmesi gerekti?
- Teklif geliyor, ama adamcağızlar ne yapsın... Teklif edenler bazen tehdit edilebiliyor. Bu bana çok dokunuyor. Ama konser vermeyi seviyorum ve gelen teklifleri de değerlendiriyorum.
- Kendinizi ortada kalmış hissetmiyorsunuz yani??
- Haymatlos Rojin diyorum kendime, vatansız Rojin. Çok yalnız hissettiğim zamanlar oldu. Ama doğru yaptığıma inanıyorum. Kimsenin adamı olmamak, sürüye ait olmamak, insanlar her şeye Türk filmlerindeki karakterler gibi bakıyor; 'Bu kötüdür, bu iyidir.' Öyle değil ama her şey tamamıyla kötü ya da iyi değil, herkesin eksikleri, doğruları var. Onları söylemek lazım, doğrunun yanında olmak lazım. Yoksa vicdan sadece akustik bir kelime olarak kalır.
- Albüm ve konserlerin yanısıra başka faaliyetiniz de var mı?
- Müzik piyasasında çok konser veren insan da yok zaten. Ben TRT-Şeş öncesi, Hollanda'da beş konser verip, burada düğüne çıkıyordum. Şimdi parfüm ve giysi gibi yeni projelerim var. Bunlarda da sonuç alacağıma inanıyorum. Ama ticari işler riskli. Buna rağmen projelerimi gerçekleştirme konusunda kararlıyım.