- En büyük korkunuz nedir?
- N. H: Kalbi kirlenmiş, vicdansız insanlarla muhatap olmak. İftiradan korkarım.
- Egonuzdan kurtulabildiniz mi?
- Hiçkimsenin kurtulması mümkün değil, ama inşallah azaltıyorum. Bir şey olmadığımı biliyorum. Elimizde ne varsa, hepsi Allah'ın lütfudur. Belki benden daha iyi yapacak olanlar vardır. Ama bize bu işi Allah verdi ve bizi bununla imtihan ediyor. Ayağımızı denk almalıyız. Günün birinde Hz. Azrail gelecek ve 'Zamanın doldu,' diyecek. Bunu unutmuyorum.
- Önemli bir karar vermeden önce kime danışırsınız?
- Çok konuyu önce hanıma danışmışımdır. "Allah'ım hayırlı kıl benim için," dedikten sonra da verdiğim kararı bir daha tartışmam. Tartışılması da hoşuma gitmez. Hanım her programımı izler. Kıyafet seçimlerimeyardımcı olur.
- Eşiniz teyze kızınız. Korkmadınız mı 'Ya çocuklarımız engelli doğarsa?' diye?
- Eşim, teyze kızım. Peygamber, kendi kızını amcasının oğluna vermiş, problem yok bizim için. Hz. Peygamber yaptıysa, İslam eğer bir şeye müsaade etmişse... İşin bilimsel yönünü dayıma sordum. Kendisi Dicle Üniversitesi eski rektörü. Hem asker kökenli bir albay hem de tıpçı. O da 'İçiniz rahat olsun,' dedi.
- Oğullarınız sizin yolunuzdan mı gidiyor?
- Üçü de dini hassasiyeti olan çocuklar. İleride meslekleri ne olur bilemiyorum, ama beş vakit namazında, Kur'an-ı okurlar. Hz. Peygamber'in yolunda olurlar, severler. Çocuklara baskı uygulamam. Sadece namaz konusunda toleransım yok. Benim hassasiyetimi biliyorlar, ama ondan daha önemlisi, seviyorlar bu işi. Bizde gördükleri için bazen cemaatli kılarız, bazen kendi kendilerine kılarlar. Ders kitabından daha çok dini kitaplar okurlar. 10 saat dini kitap okuduklarını bilirim.
- Gelecekte eşlerinin başı örtülü mü olmalı?
- Evlilik sadece iki kişinin kararı değil, bir neslin kararıdır. Gelecek neslin kararını belirlerken oğullarımın uygun olan kişilerle evlenmelerini isterim. Benim hareket noktam Allah'tır, Peygamber'dir. Eşleri örtülü olmalı. Tercih yaparken eşlerine 'Biz tesettürü istiyoruz,' demeleri gerekir.
- Örtünmeyen hanımlar büyük günah mı işliyor?
- Örtü emirdir, farzdır, tıpkı namaz kılmak gibi.
- Örtünmediğim için cehenneme mi gideceğim?
- Onu Allah bilir, ama iyi kalpli olmanız örtünmenize engel değildir. Yani Allah ile bir anlaşmamız var, Allah bizden bir şey istiyor. Allah'ın emirlerinin esas gayesi, kulun imtihan edilmesi ve sınanmasıdır. Ve kula, yani bize deklare edilmesidir. Mesela domuz eti haram. Ama binlerce et helal. Allah 'Ben size bin tane eti helal kıldım, ama bu hayvanı haram kıldım. Benim için bu hayvandan vazgeçin,' diyor. Orada bir egonun, bir kural tanımamanın dizginlenmesi vardır.
DİNDARLIK, KADINA ŞİDDETİ AZALTIR
- Saç?
- Kadın için örtü, saç meselesi değil. Kadın için ölçüleri konmuş olan bir örtü, bir imtihan vesilesidir. Allah, kadını böyle görmek istemiştir, bizim Allah'ı sorgulamamız mümkün değildir. Bu mesele saç, boyun meselesi değildir. Ama 'Bunu yapmayan Müslüman değildir,' denmez. Onun hesabını Allah'a verir. Önemli olan bunu inkar etmemek. Yoksa bunu uygulamayan yüz binlerce izleyicim var benim. Söylemek zorundayım onu, ama uygular, uygulamaz, kendi bileceği şey.
- Kur'an-ı Kerim erkeklere 'Kadını koru, esirge,' diyor. Bu Müslüman toplumda, 2002-2012 arasında kadın cinayetleri yüzde 1400 arttı. Bunu yapan erkek ne kadar Müslüman?
- Elbette büyük günahlardandır. Bir insanı öldüren, bütün insanlığı öldürmüş gibidir. Kur'an 'Bir insanı haksızca katleden ebediyen ateştedir,' diyor. İslam'ın kadına şiddeti onaylaması mümkün değil. Hatta yazımda 'Kadına uzanan el Kabe'ye uzanan el gibidir,' diye yazdım. Ha Kabe'yi yıkmışsın, ha kadın dövmüşsün. Bunun dinle bağlantısı yok, yanlış geleneklerle bağlantısı var. Kadına şiddet de zaman içinde azalacak, ama bizim öncelikle kavgacılıktan, kabadayılıktan kurtulmamız lazım. Yani kabadayılık, erkeklik değil. Programlarımda bunu gündeme getiriyorum: 'Kadın senin esirin değil, eşin senin ortağındır. Sen hangi hakka sahipsen, o da aynı hakkı sahiptir.'
- Tutuculukla kadına şiddet arasında bir bağ kuruyor musunuz?
- Tam aksine hiçbir bağ olamaz. Dindarlık, kadına şiddeti azaltır. Çünkü dindara söyleyecek sözünüz var, okuyacağınız ayetiniz var. Ama hiçbir inancı olmayıp da tamamen kendisini bağımsız hisseden adama söyleyecek bir sözünüz olmaz. Bunun dinle bağlantısı yok, yanlış geleneklerle bağlantısı var. Bu yüzden bizim televizyonlarda daha iyi saatlerde insanlara ulaşmamız lazım. RTÜK keşke 'Bütün TV'lerde saat 23.00'ten itibaren kültürel, manevi ağırlığı olan yayınlar yapılmalıdır,' dese. Her televizyon da bunu yapsa, kıyamet mi kopar?
Önderlik iddiam yok, siyasete de uzağım
- İslam en yeni din olarak geldi, ancak Müslüman toplumlarda savaşlar bir türlü bitmiyor. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
- Müslümanların bir kısmı tetikçilik yapıyor. Tetiği çektirenler, finansmanını yapanlar, silah sattıranlar başka. Çok şey sorgulanmalı. Son bir yılda Müslümanlığı ve kendimizi sorgulayan ağır yazılar yazdım. Bu, ancak Müslümanların müthiş bir mekanizma, konsensüs oluşturması, bir araya gelmeleriyle çözülür. Ekonomimiz, askerimiz, parasal gücümüz ve aklımız fazla ise dinimiz etkin ve etken olur. Siz dininizi çok iyi anlatabilirsiniz. Ama bu özellikleriniz olmadığı zaman, siz dininizi bile anlatamazsınız. Başka kültürlerin uydusu haline gelirsiniz. İslam âleminde para çok, ama o paralar bankalarda başka amaçlarda kullanılıyor. Müslüman ülkeler geri bırakıldı ve geri kaldılar, ama bu çarkın değişeceğine inanıyorum.
- İslam'ın reforma ihtiyacı var mı?
- Dinin reforma ihtiyacı yoktur. Dinin bütün öz kaynaklarında bütün problemlerin çözümü var. Ama Müslümanların ve Müslüman iradecilerin bakış tarzının değişmesi lazım. Halkın da, iradecilerin de ıslah olması gerekir. Kur'an, Hz. Peygamber referans olacak. Bu iki temelden uzaklaşmazsak, doğruyu bulacağız. Türkiye'yi ayrı tutuyorum. Türkiye'nin bugünkü hareketini beğeniyorum.
- Siyasete girme teklifi aldınız mı?
- Elbette, ama istemedim. Önderlik iddiam yok. Siyasete uzağım. Herkes beni dinlesin, ama beni bir dini lider olarak görmesin.
Nihat Hoca ile aramızda telepati var
- Nihat Hatipoğlu'nun evdeki hali nasıldır?
- E. H: Evimizin her yanı kitaptır. Bazen kızıyorum 'Biraz toparlasan, çok dağınık tutuyorsun,' diye. Sehpalar, masalar, her yerin üzeri kitapla doludur.
- Sizinle ne kadar ilgilidir?
- Evde olduğu zaman ilgilenir sağ olsun. Ailemizde çocuklar her zaman önde gelir. Çocuklar şu an babalarını az görüyor. Üç çocuğumun idolü babaları. Aile birliği bizde önemlidir.
- Torun sahibi olmaya hazır mısınız?
- Büyük oğlum daha 24 yaşında. Erkek çocuk, biraz geç olgunlaşıyor. Evlendiğimizde hoca 30 yaşındaydı, ben 21. Güzel bir yaştı. Ben her zaman çocuklarıma da söylüyorum, çünkü bayanlar erken çöküyor. Eşlerin arasında mutlaka beş-altı yaş olmalı.
- Teyze çocuklarıymışsınız...
-Hocayı ilk 15 yaşımda gördüm. Kayınpederim müftü olduğu olduğu için il il dolaşmışlar. Diyarbakır'a uğramıştı. Bize ziyarete gelmişti. Altı sene sonra 21 yaşıma geldiğimde, görücü usulüyle evlendik.
- Eşiniz romantik midir? Sürprizler yapmayı sever mi size?
- Kendisini ilk gördüğüm günden bu yana hayranım, çok seviyorum. 27 senelik evliyiz. Biz yeni evlendiğimiz zaman birbirimizi daha tanımıyorduk. Zevklerimiz birbirine benzer. Aramızda bir telepati bile oluştu. Bazen arayayım diye tam elime telefonu alırım, o sırada beni kendisi arar. İşinin dışındaki tüm vakti, evinde kitaplarının arasında geçirir.
- Hiç mutfağa girer mi?
- Girer, sağ olsun yardım eder. Eskiden daha çok yardım ederdi. Balığı kızartır, ben hazırlarım. Güzel de kızartır. İki sene Mısır'da yaşadı, Arapça öğrendi. Bu yüzden bazen gecenin bir yarısı kalkıp menemen yaptığı olur. Çok güzel menemen yapar.
- Birbirinizden ne öğrendiniz?
- Ben ondan çok şey öğrendim; o benim her şeyim. Bizim evimiz tanınan bir ev. Her gün mutlaka birkaç kişi gelir. Yardım edebildiğimiz kadar ediyoruz. Evlendiğim günden bu yana bu böyle. Gerçek ihtiyaç sahipleri gelir. Elhamdülillah kötü niyetlilerle karşılaşmadık.