28 ŞUBAT PERŞEMBE
GQ BAR, PATRONLAR KULÜBÜ/YENİ ŞAMDAN OLUR MU?
Önce "Masa'ya oturdu, Borsa'ya talip oldu" haberi: Siftahı Nusr-Et'le edip en son Doors Grubu'nu alan Ferit Şahenk (Doğuş/D.ream), şimdi de Rasim Özkanca'yla görüşüyormuş. Sele İstanbul Restaurant Group Yönetim Kurulu Başkanı. Bu şu demek: Borsa restoranları + İstinye Park'taki Masa + Şişhane'deki İKSV'nin üstündeki X. Rasim Özkanca "Şu an satış yok," demiş ama 'kurmaylar'la yemek yeniyorsa, bir yola girilmiş demektir. Akabinde "En zengin Türk" haberi: Forbes Türkiye'nin 'En Zengin 100 Türk' sıralamasında bir numara, Ferit Şahenk'miş. Geçen yıl dört numarayken, bu sene birinciliğe yerleşmiş. Bu haberleri okurken, bir yandan da akşamki GQ Bar açılışına davetliyiz. GQ, Conde Nast Grubu'nun erkek dergisi, Türkiye'de lisans sahibi Doğuş Yayın Grubu. Yayın yönetmeni, smokini çektiğinde Oscar törenlerinde George Clooney ile Ben Affleck'in arasına otursa hiç sırıtmayacak olan Mirgün Cabas. Güzel dergi yapıyorlar ama benim kişisel tarihimde Esquire ile boy ölçüşemez GQ. 25 yaşımdayken orada çalışıyordum, orada âşık oldum, o adamla evlendim. Hilmi Yavuz'dan Oruç Aruoba'ya, Cengiz Çandar'dan İsmet Berkan'a, Ayşe Kulin'den Leyla İpekçi'ye kimler kimler yazdı o zamanki Esquire'a. Neyse, GQ da gayet şık dergi. Jilet gibi. Yazı işleri müdürü, tanıyanların bu pozisyonda tereddütsüz tek geçecekleri Begüm Soydemir. Şimdi Ferit Şahenk'in yeme içme ve eğlence sektöründeki yatırım ayağı demek olan D.ream (Doğuş Restaurant Entertainment and Management) dergiyle aynı ismi taşıyan fiyakalı bir bar açtı Etiler Nispetiye Caddesi'nin tam ortasında. Eski TGI Fridays. Hem "Derginin sunduğu şık, şehirli, stil sahibi yaşam tarzının artık barda da hayat bulacağına" dair bülten iddiaları, hem de Şahenk faktörü, burası yeni bir Şamdan olur mu acaba? Patronlar kulübü? Beyaz Türklerin canı? İki adım ilerideki Nusr-Et'teki gibi bir toplu delirmeye sebep olur mu acaba? Gittik, baktık: İki kat. Dünya mutfağı. Zengin şarap kavı. Alengirli kokteyller. Yaşı 35+. Eski, ağırcana dekorasyon. Puro mekanı. Erkek. İş yemeği. Misafir ağırlama. Bazı geceler kulüp. Aaa! DJ Claude Challe. Arkadaşımız! Zira haftada iki görüşüyoruz! Hafta içinde Cahide'deki Bülent Ersoy gecesinde de müşteri olarak vardı derlemeleriyle bildiğimiz Claude Challe. Salih Saka'yla birlikte, leopar şapkasıyla gelmişti. Bu defa müziği yapmak için burada. Orhan Gencebay & Sevim Emre... Meryem Uzerli & Can Ateş... Zeynep & Metin Fadıllıoğlu... Erdil Yaşaroğlu & Begüm Kütük... Karnındaki potansiyel haşarı oğluna Sarelle yetiştiremediği reklamdaki gibi hamile değil Begüm Kütük, hayır, incecik ve çok güzel...
1 MART CUMA
YEMEK VE HAYAT/ CESARET ÜSTÜNE FİLMLER, HELE BU ÜÇÜ...
Yemek ve sinema nasıl bir araya gelir? Sinema öncesi/sonrası mükellef bir sofradan fazlası, Pera Müzesi'nde bu hafta sonu başlayan çok hoş bir programda: 'Tadı Damağında: Yemek ve Sinema'. Pera Film, 2-17 Mart tarihlerinde Fransız Kültür Merkezi işbirliğiyle yemek ve sinema ilişkisi üstüne kolay rastlanmayacak bir film seçkisi sunuyor. İki tema var: 'Yemek ve Hayat', 'Yemek ve Cesaret'. Sizin bu satırları gördüğünüz 3 Mart Pazar günü saat 15:00'te Monsanto'nun Dünyası/ The World According to Monsanto gösteriliyor mesela. Monsanto, GDO'ların dünya lideri, endüstri tarihinin en tartışmalı şirketlerinden biri. Piyasanın en toksik ürünlerinden bazılarını üretmişliği var. Geçmişi kirli. Gizli anlaşmalar, yolsuzluk teşebbüsleri, baskı taktikleri... Ama bugün kendini bir 'yaşam bilimleri' şirketi olarak sunuyor. Temiz, yeşil imaj yapıyor. 'Soylu' niyetleri var; çevreyi koruma, açlığa çözüm getirme iddiasında. Ama bunu yutmayan, esas derdinin genetiği değiştirilmiş tohumlardaki liderliğini korumak, dünya tohum piyasasındaki yerini sağlamlaştırmak olduğunu düşünen çok. Film, tanıklıklarla, belgelerle, titiz sondajla, şirketin şaibeli geçmişiyle vaatkar geleceğini bir araya getiriyor. 'Yemek ve Hayat'ta böyle daha ciddi, aktivist filmler var. Beni esas tavlayanlarsa 'Yemek ve Cesaret' bölümündeki üç film: BİR: Bras'lar Arasında / Entre les Bras 2009 yılında, Fransa'nın Aubrac bölgesindeki üç Michelin'li Fransız şef Michel Bras, işini oğluna devretmeye karar verir. Ama adeta bir sanat olarak icra edilen o iş, etik, aile bağları, güç dengesi, baba-oğul ilişkisi... Nasıl olacaktır?.. İKİ: Pierre Gagnaire / Inventing Cuisine: Pierre Gagnaire Pierre Gagnaire için dünyada haute cuisine'in en kıdemli şeflerinden deniyor. Paris'te kendi adını taşıyan restoranı, anlık ortaya çıkan menü ve tariflerle bir efsane... Yaratıcılık ile zarafetin şahikası kendisi. Bu film de mutfağa nasıl sanat olarak yaklaştığının belgeseli. ÜÇ: Sarayın Tadları / Haute Cuisine François Mitterand'ın özel aşçısının enteresan hikayesine dayanarak yapılan filmde, Fransa Cumhurbaşkanı, Elysee Sarayı'nın bütün yemek sorumluluğunu Perigord'lu ünlü şef Hortense Laborie'ye verir ve mayın döşeli iktidar yolunda yürümeye başlarız... Haftaya kaldığımız yerden devam edelim...