- Ayhan Aydan'ı oynamak size ne yaşatıyor?
- Ayhan Aydan yaşasa, oynayamazdım. Kalbim dayanmazdı. Çok mukaddes bir hatıra. O, bir insanlık ayıbının en büyük şahitlerinden...
- Yıpranan her daim kadın oluyor değil mi?
- Seven kadın muhakkak yıpranır, Berrin Menderes yıpranmamış mıdır? Ayhan Aydan tabii ki mahvolmuştur. Ama o yaşananlara bugünün kafasıyla bakınca olmuyor. Aşka çok daha ulvi bir yerinden bakmakta fayda var. Çok unuttuğumuz bir şey bizim maalesef. Biz aşkı doğru öğrenmemişiz; bilmiyormuşuz aşkın ne olduğunu, ben de bilmiyordum. Aşkın nelere kadir olduğu, nasıl güzel meyveler verebileceğini, nasıl yollardan geçtiğini, nasıl olması gerektiğini bilmiyoruz. Ben bunu bu biçimdahkam kesmiyorum. Böyle hissediyorum sadece, beceremeyen bir insan da olabilirim.
- Bunu öğrenmek önemli mi?
- Aşkın gerçekte ne olduğunu bilmek çok kıymetli. Kendi hayatımda da aşkın ne olduğunu sorgulamaya çalışmam, Ayhan Hanım'a başka bir gözle bakmama neden oluyor. Değil el ele tutuşmak, öpüşmek, birbirlerinin gözlerine bakarak konuşan insanlardan söz ediyoruz. O dönemde sokakta yürüyen iki tanınmamış insandan söz etmiyoruz, bir başvekil ve o dönemin en tanınmış, saygı duyulan sanatçılarından biri sözünü ettiğimiz. Görünürde iki ego var ortada ama onlar aynı zamanda çok naifler. Bir aradayken tüm toplumsal kimliklerinden sıyrılmış halde, sadece iki iyi arkadaş oluveriyorlar. Sadece Ayhan ve Adnan.
- Günümüzde nasıl yaşanıyor?
- Günlük yaşantımızda, seninle iki iyi arkadaş olsak birbirimize 'Seni seviyorum' demekten çekinmiyoruz değil mi? Ama kadınlar ve erkekler ilişkileri içinde bunu birbirlerine söylemekten çekinir halde. 'Çok mu erken söyledim? Şimdi bağlanmak anlamına mı geliyor bu?' gibi paranoyalar çıkarılıveriyor küçücük bir sevgi sözünden. O dönemde böyle değilmiş. Muhakkak sıkça söylenmezmiş, ancak söylenen gerçek, hissedilen aşk hesapsızmış. İnsanlar gözleriyle konuşuyormuş, sokak ortasında öpüşecek değiller ya... Bugün, devrin aşkının gerçekliğini sorgularken Ayhan Aydan'ı tanıyorum. Çok güzel bir zamanda geldi bu rol.
Ayhan Aydan çok onurlu bir kadın
- Ayhan Aydan'ın yerinde olsaydınız aşkınıza bu kadar sahip çıkabilir miydiniz?
- Zor soru. O dönemin ruhuyla yapardım. Bu dönemin ruhu daha kaçak güreşiyor. Olmadı mı, yürümedi mi, kurumsal bir şirkette istifasını verir gibi 'Ben böyleyim, ben yokum arkadaş' denebiliyor artık. Ama o dönemin ruhu bambaşka. Ben böyle bir aşk yaşasam, kesinlikle ona sahip çıkardım.
- Sizce Ayhan Aydan, Adnan Menderes'in gücüne mi hayran olmuş?
- Ayhan Aydan, eşi Ferit Anlar'dan dolayı çok mutsuz. Fakat Menderes'in gücü ve mevkiine de ihtiyacı yok. O meşrepte bir kadın değil. Onu sarmalayan aşk, başka bir şey değil. Tüm bunları insana bir tek aşk yaptırabilir. Bebek davasında tüm onuru, gururu bu kadar pornografik ve çirkin biçimde ayaklar altına alınırken, özel hayatı Türkiye'nin radyolarından yayınlanır bir halde didik didik ediliyorken, bu kadar gururlu ve onurlu durmak kolay mı? Bir damla gözyaşı dökmeden ve sıkıntısını hissettirmeden, Yassıada'da bir heykel gibi mahkemeye çıkıyor ve 'Ben onu çok sevdim' diyor ki, o adam hayatının en güçsüz halinde o zaman. Bu gerçek aşktan başka bir şeyle açıklanamaz.
- Diziden sonra Ayhan Aydan'ın ailesinden hiç tepki aldınız mı?
- Biliyorsunuz, sevgili Ege Aydan, Ayhan Hanım'ın yeğeni. Ondan duyduğum kadarıyla ev halkı epey benimsemiş ve 'Ayhan Hanım böyle bir kadındı' demişler. Çok mutlu oldum. Ancak en çok oğlunu oynayan Aydan'ı gördüklerinde, benzerlikten dolayı etkilenmişler.
- Ayhan Aydan'ın inanılmaz bir hikayesi var, bunları yaşayan biri olarak hiç konuşmamış ve yazmamış olması müthiş değil mi?
- Evet, Menderes'le yaşadıkları aşka dair tek kare fotoğraf yok, inanılır gibi değil. Fakat son anına kadar evde Menderes'in fotoğraflarıyla yaşamış, evini mabet haline getirmiş, çok hisli bir kadınmış rahmetli.
Ruhum özgür değilse ilişkim biter
- Aşka dair hâlâ umudunuz var mı?
- Var tabii, neden olmasın. Böyle düşünüyor olmam, umutsuz olduğum anlamına gelmez. Aşk önce insanın içinde. Önce faniye değil zaten, sana bahşedilene, bahşedenden ötürü âşıksın. İlla biriyle birlikte olmak zorunda da değiliz. Yalnız geldik, yalnız gideceğiz.
- Bir birliktelikte neyi yapamıyorsanız, o ilişki yürümez?
- Ruhum özgür olamazsa, tutuklu kalırsa, kendimi dilediğim gibi ifade edemezsem olmaz sanırım.
- 20'li yaşların başındaki halinizle, 20'lerin sonundaki Birce arasında ne gibi farklar var?
- Çok şükür çok şey değişti. Her deneyim sana güzel yaş aldırıyor. Bu yaşları alırken, bu deneyimleri yaşadıkların doğru insanlarsa, başarısız dahi olsan çok güzel kazanımlarla ayrılıyorsun o deneyimden.
- Güzelliğiniz kimden miras?
- Estağfurullah. Annem çok güzel bir kadındır, babam da yakışıklıdır ama ben babaanneme benziyorum. Rahmetlinin eski fotoğraflarıyla aynıyım. Dizide eski kostümlere girince, babaannem Sultan Hanım oluyorum. Almanya'da sağlık görevlisi olarak çalışmış, onun Avrupai tarzı bana Ayhan Hanım'ın stili konusunda çok ilham oldu. Dedemle birlikte eski Türk filmlerinde, eğlencesine figürasyonluk yapmışlıkları dahi var.
- Tescilli bir güzel olmak insanın havasını değiştiriyor mu?
- Hayır değişmiyor. Allah'ın verdiği bir güzellik üzerinden kibirlenemem. Fani olan üzerinden ruhen beslenilir mi hiç? Kişinin kendine bir şey katması gerektiğine inanıyorum. Sadece güzelliğine değil, bileğindekilere güvenmelisin. O nedenle Türkiye üçüncü güzeli seçilince, hayatın anlamını bulmadım.