- Türkiye ölçeğinde bakarsanız, ülkenin kızılelmasını ortaya koyan kim?
- Kızılelma sabit bir şey değildir. Hedefe yaklaştıkça daha ileriye hedef koymaktır. Başbakanın '2023 bölgesel güç Türkiye' hedefi, '2071 dünya devleti Türkiye' hedefi de kızılelmadır. Kanal İstanbul projesi yapılırsa Montrö Antlaşması'na by-pass yapmış olursunuz. Bunu yaparsanız 'bir dakika' derler ve her tür istihbarat devreye girer. Türkiye'deki hesapların altında yatan şey Sevr ruhudur. Türkiye dünyanın kalbi gibi ve dünyada metrekare başına en çok ajanın düştüğü yer Türkiye.
İMAM OLARAK KALSAYDIM MARJİNAL BİR İMAM OLURDUM
- Sinema yolculuğunuz Bir Muharririn Ölümü ile başlamıştı. Allah gecinden versin ama bir sinemacı olarak ölürken hayatınız bir film şeridi gibi geçecek gözlerinizin önünden... Muhtemelen bayağı bir film şeridi geçecek ama. (Gülüşmeler)
- Galiba çekemediğim hikayeler geçecek. Çünkü çekemediğim filmleri aslında ben kafamda çekiyorum. Sete çıkıp çekmemiz, insanlar seyretsin diyedir, banta aktarıyoruz yani. Kafamda şu an epeyce var. Hayırlısıyla ölürüz inşallah. Dünya ile çok fazla bir alışverişim yok yani.
- Zaaflarınız nedir?
- Kişisel zaaflarımı söylemeyeyim onlar bana kalsın. Tütün ve acı biber var. Bir de kendimi fazla gaza getiriyorum. Ticari zekamdan çok mutlu değilim. Çok para kazandım ama para tutmayı hiç bilmedim. Daha çok para kazandıracak basit işler benim bünyeden çıkmıyor.
- Sizin köyünüzde geleneksel imamlık varmış ve babadan oğula geçen bu gelenek size gelmeden kaçmışsınız köyden. Köyde imam olarak kalsanız ne olurdu?
- Dedelerden itibaren gelmiş bu gelenek. Bana kalacaktı ama ben sinemacı oldum. Bir arkadaşım o zamanlar 'Eskiden insanlar beş vakit camiye gidiyordu, cami yapmak sevaptı. Şimdi beş vakit sinemaya gidiyorlar, sinema yapalım' derdi. İmam olarak kalsaydım herhalde marjinal bir imam olurdum.
AYKIRI OLMAYI SEVİYORUM, İŞLERİMDE PİK DE VAR DİP DE
- Yarım kalan çok işiniz var televizyonlarda. Bunu başarısızlık olarak mı görmek lazım?
- Biraz aykırı olmayı seviyorum galiba. Sanat zaten aykırı bir şeydir özünde. Mustafa Kutlu da aykırı bir adamdır, kolay lokma değildir. Yeryüzü bize mescit kılındıysa, iki rekat da şurada namaz kılalım yani. Biraz böyle bakıyorum hayata. Unutulmaz 10 diziyi saydığınızda da yedi tanesi benim dizim çıkar. Pik de var, dip de. Hatasız kul olmaz. (Gülüşmeler...)
- Yapımcılık ve yönetmenlik iç içe. Sadece yönetmen olarak kalsanız çok daha farklı bir Osman Sınav çıkmaz mıydı karşımıza?
- Çok isterdim sadece yönetmen olarak kalmayı. Geçen 30 yılda enerjimin yüzde 80'ini yapımcılığın aldığını düşünüyorum. Beni zora ve strese sokan, hesabı-kitabı, personel gideri filan çok yorucu şeyler. Bana bu sektörde en kolay gelen şey film çekmek. Hiç sıkılmam ve yorulmam bundan, enerji verir tam tersine. Ama bu noktadan sonra yapımcılıktan vazgeçmek mümkün değil. Bir yatırım var, markanız oluşmuş. Bu işten ekmek yiyen çok insan var. Hatasız Kul Olmaz dizisinde çalışan sayısı 250'yi bulur, bir o kadar da Kızılelma'da var. Bu kadar insanın ekmek yediği bir şeyi terk etmek zor. Çünkü bu da bir misyon ve vazife.
BEN KENDİMİ DEVRİMCİ BULUYORUM
- Bugüne kadar her röportajda size aksatılmadan eski ülkücü geçmişinize atıf yapan sorular oluyor. İnsanlar sizin isminizin önüne ideolojinizi almakta ısrarcı.
- Benim ülkücü geçmişimle ilgili bir itirazım yok. Bana o gün için onu seçtiren şeyler hâlâ kutsal ve hâlâ değerli. Sadece aktif siyasi bir takım tutmuyorum. İdeolojiyi beni sınırlayan bir kalıp olarak görüyorum. Sanatın ideolojiye değil, ideolojinin sanata ihtiyacı vardır. İnsanlar bir gömlek giydirip 'Osman Sınav budur' deyip paketlemek istiyor. Ben paketlenmem yani.
- Böyle bir algı yaptığınız devletçi- milliyetçi işlere de bağlı ama...
- Ben kendimi devrimci buluyorum. (Gülüyor) Müslüman, her türlü fikre açık olması gereken kişidir.
- Bu Allah'ın çizdiği bir sınır...
- Tabii tabii. Yaradan'ın da bizden beklediği de cüz'i irademizle külli iradeyi kavramak değil mi?
- Külli iradeyi anlama noktasında en yaklaştığınız proje hangisi?
- Dizilerden Ekmek Teknesi, sinemada da Uzun Hikâye filmidir. Ben Uzun Hikâye'ye hicret filmi diyorum. Bulgaryalı Ali'nin sürekli yer değiştirmesi hicrettir.
- Uzun Hikâye, gişe anlamında sizi hayal kırıklığına uğrattı mı?
- Evet. Daha başarılı olmasını bekliyordum, olmadı. Filmden beş gün önce Kenan İmirzalıoğlu'nun aynı dönemde geçen Karadayı dizisinin başlaması, çekimlerinden tanıtıma zaman ayıramaması, yapımcının bizim fragmana benzer tanıtım filmi kullanması bize ciddi bir darbe oldu. Ama Uzun Hikâye sinema tarihine kalacak kült bir film.
- Sinema yazarları ve eleştirmenlerin tavrı mesafeli oldu filme.
- Türkiye'deki sinema yazarları da bildiğini okudu. Mesela Atilla Dorsay'ın çıkıp da "Mustafa Kutlu'yu okumadım, okuma gereği de duymuyorum" diye yazması çok ciddi bir ayıptır. Çok cahilce ve çok talihsizdir. Sen bir sinema yazarısın, bir uyarlama yapılmışsa o kitabı okumadan yorum yapmaya, aşağılamaya çalışmaya ne hakkın var senin? Türkiye'de sinema yazarlarının algısı sıkıntılı. Sadece kendilerinin beğendiği filmlere herkes gitsin istiyorlar, ama hiç kimse gitmiyor nedense. Türk sinemasını tarihe gömüyorlar. Strazburg'da devrimci bir arkadaşım filmi izledikten sonra "Biz devrimciler yıllardan beri güleryüzlü, sosyalist bir karakter çizemedik. Ne enteresandır ki bu sana nasip oldu" dedi.
- Bu kadar güzel bir filmin ardından çektiğiniz Aşk Kırmızı'dan pişman mısınız? (Gülüşmeler)
- Açık söyleyeyim değilim. Orada, alt metinde söylemeye çalıştığım insani bir şey var. Türk basını bazen bir şeylerin üstünü öyle örtüyor ki örtünün altını gösteremiyorsunuz. Nurgül'ün jartiyerleri her şeyi örttü. Sanata böyle abartarak bakılmaz ki!
- Aynı şey başınıza Kılıç Günü dizisinde geldi. Bir gey çifti ekrana taşıdınız ve büyük tartışma çıktı.
- Ertesi gün 26 gazeteciden röportaj ve televizyondan sekiz canlı yayın daveti aldım. Ama hiçbiri diziyi izlememişti. Şu soruların cevabı verilmeden o sahne eleştirilemez: Peygamber ve vahiy hangi şartlarda gelir? Allah peygamberini niye firavunun sarayında büyütür? Lut kavmi Kur'an'da var ise, bu hâlâ geçerlidir. Bizi gizli bir el Katolik yapmış. Batı Rönesansı'nı yapmış, Katoliklikten kurtulmuş ama bizi böyle kalıplarda bırakmış. Kur'an'ı açıp okuyun, 'Hiç akletmez misiniz?' der sürekli. Akletmeyi bırakmışız. Müslümanız ama Katoliğiz yani. Derinlikli olarak anlaşılamadığımı düşünüyorum.
- "Gayleri sevmem, irrite olurum" açıklamanıza da acayip tepki geldi. Homofobi suçlamasına maruz kalmanıza ne diyorsunuz?
- İlk cümle benim değil. Üstelik bu muhabbette konuştuğumuz bir şeydi. Bana homofobik diyenler fobik bence. (Gülüşmeler) Sevmek zorunda değilim, illa seviyorum mu diyeyim?
- Sanki onu bekliyorlar. Bir gay lobisi var mıdır sizce?
- Yahudi lobisinden daha güçlü bir lobi gay lobisi.
H.Salih ZENGİN