Nedim Celkan (70) ömrünü sanata ve denize adamış bir isim. İstanbul Erenköylü. 15 yaşında film afişleri çizmeye başlamış. Ardından sinemalar bir bir kapanmaya başlayınca afiş çizimini bırakıp çizgi roman dünyasına dalmış. Dalış ki o dalış! Zamanın önemli üç gazetesinde yarattığı karakterler yayımlanmaya başladıktan sonra Cağaloğlu'nda hem matbaa ressamlığını hem de yağlı boya ressamlığını sürdürmüş. Her ikisini sürdürmekte zorlanınca matbaa ressamlığını bırakmış. 60'lı yıllarda İstanbul'un sahilleri de adeta ondan sorulurmuş. Bu uğurda birçok kez ölüm tehlikesi atlatsa dahi o denizin eşsiz dünyasına duyduğu aşk ile yolundan dönmeyi bir an bile düşünmemiş. Sonunda nefesinin kuvveti ile deniz altındaki dünyaya duyduğu sevdasını balık avcılığıyla da sürdürmüş. O dönem çeşitli balıkların ve deniz kabuklarının koleksiyonunu da yapan Celkan, çizim yeteneğini yağlı boya resimlere evirdikten sonra fark yaratma isteği onu yeni arayışlara götürmüş. Yalova Çınarcık'taki atölyesinde çalışmalarını sürdürürken bir dalışı esnasında "Denizin gizemli dünyasındaki malzemelerle resimler yapmalıyım!" düşüncesi ortaya çıkmış. Avcılık da bunun yanına eklenince fikri derinleştikçe derinleşmiş. Celkan o günleri şöyle anlatıyor: "60'lardan beri deniz kabuklarını ve balıkları kurutarak koleksiyon yapıyordum. Ressamlığımdan, dalgıçlığımdan ve koleksiyonumdan yola çıkarak mitolojik temalı resimleri balıklarla var etmeye başladım. Baktım yağlı boyayı herkes yapıyor. 'Özgün eserler yapmalıyım' dedim. Çalıştım. Bu sanatı ortaya çıkardım." diyor.
HİÇ USTAM OLMADI
Akademi kökenli olmaması bazı sanat galerilerinde sergilerinin açılmamasına neden olsa da o pes etmemiş. Özgün yapıtlarını sergilemeyi böylece başarmış zaten. İlk sergisini 1989'da Emlak Bankası Sanat Galerisi'nde Su Ürünlerinden Sanatsal Yapıtlar adıyla açmış. 40 yıllık sanat hayatında 300'den fazla tabloya ve heykele imza atan Celkan, İstanbul, Marmaris, Bodrum ve Datça başta olmak üzere Türkiye genelinde 87 sergi açtı. Sanatçı "Hiç ustam olmadı benim! Eserlerimin dünyada eşi benzeri yok." diyor. Onun eserlerini görenler de şaşkınlıklarını gizleyemiyor. Resim ve heykelleri yıllandıkça tarihi eser görünümüne büründüğü için satışa çıkardığı eserlerini görenlerin önyargı yaşadığını gülerek anlatıyor: "Resimlerimi görenler tarihi eser sanıp yanına bile yaklaşmakta çekiniyor."
İSİM BABASI OLUN
O Datça'da vurgun yedikten sonra dalmayı bırakmış ama yıllar içinde oluşturduğu deniz ürünleri arşivinden yararlanarak resimlerini yapmaya devam ediyor: "Denizin altı o kadar zengin ki karadan daha fazlası denizin altında var. Âşığım denize. Ama vurgun yedim, ölümden döndüm. O gün bugündür dalamıyorum. Zamanında deniz ürünleri arşivi oluşturduğum için resim ve heykellerimde arşivimde yer alan, ilaçlanmış balıkları kullanıyorum. Resimlerimde Ege'nin Akdeniz'in Marmara'nın balıkları yer alıyor. Boya kullanmıyorum. Balıkların derileri renkli ve resimlerimdeki renklillik üç-beş yıl sonra kayboluyor. Böylece antika havasına bürünüyor. Bakır, demir, tahta ve pirinç heykeller var ama balıklardan yapılmış heykel yok. Heykellerim mitolojik karakterlerden oluşuyor. 1.92 metrelik bir heykelim de var" diyor. Nedim Celkan'ın en büyük hayali dünyada tek olan özgün eserlerini bir müzede sergileyebilmek. Beşiktaş Deniz Müzesi'nde eserleri bulunan Celkan sanatını su ürünleri sanatı olarak tanımlasa da daha güzel bir tanımlama yapacaklara sesleniyor: "Sanatımın kıymetinin bilinmesini istiyorum. Eğer sponsor çıkarsa yurtdışında da sergi açmak isterim. Sanatıma su ürünleri sanatı adını verdim. Ama biri daha güzel bir tanımlama bulursa ve sanatımın isim babası olmak isteyen varsa Datça'ya buyursun gelsin!"
ÖZEL BİR FORMÜLLE İLAÇLAYIP KURUTUYOR
Nedim Celkan denizde avladığı balıkları, yengeçleri, topladığı yosunları, deniz kabuklarını geliştirdiği özel bir formülle ilaçladıktan sonra kurutuyor. Sanatçı resimlerini ortalama üç ya da altı ayda bitiriyor.
