İş hayatı değişiyor. Artık X kuşağının boşalttığı koltuklarda Y kuşağı işverenler oturuyor. Patronluk dünyasına dair kalıplaşmış tüm bildiklerimiz de yerini yeni anlayışlara bırakıyor. Anlayacağınız, Türk filmlerinden alıştığımız gaddar, işçisini düşünmeyen hatta ezen, hep kendi cebini doldurma peşinde olan fabrikatör babalar out, çalışkanlarıyla arkadaş olan, onları dinleyen, aynı ofiste karşı karşıya çalışan, dertlerini dinleyen ve kazandığını onlarla paylaşan yeni nesil yönetici tarzı in. Yeni nesil patronların en büyük özelliği ise yardımsever ve paylaşımcı olmayı istemeleri ve bunun için çeşitli eğitimler almaları. "Bunun eğitimi mi olurmuş, bu yürekten gelmeli" diyebilirsiniz. Ama iş hayatında gönüllülük konusunda kendilerine örnek olabilecek pek fazla patronla karşılaşmamış olan yeni nesil, içlerindeki iyiliği iş hayatına nasıl aktarabilecekleri konusunda da kararsız kalmış. Peki, işverenlere gönüllük eğitimini kim verebilir, nasıl yardımsever ve hayırsever olunabileceğini kim anlatabilir? Bu sorunun cevabını biz de merak ettik ve yöneticilere gönüllülük eğitimi veren İnal Aydınoğlu'nun kapısını çaldık. Aydınoğlu 74 yaşında, üniversitelerin lisans ve yüksek lisans programlarında gönüllülük, sosyal yardımlaşma konularında dersler veriyor. Aynı zamanda da bir iş adamı. Eğitimlere daha çok bankacılar ve iletişim sektöründeki yöneticilerin katıldıklarını belirtiyor. Eğitimden sonra ise yöneticiliklerinde sert bir profil çizen bu insanların daha anlayışlı olmaya başladıklarını, çalışanlarından gerçek sevgi ve saygıyı artık görebildiklerini söylüyor.
- İş dünyası değişti mi Aydın Bey?
- İnsan hep aynıdır ama dünya koşulları değişir. Şu an bütün Ortadoğu yanıyor. Petrol hala bir değer ve o değere sahip olmak istiyorlar. Çıkar için insan öldürüp, savaş çıkarılabiliyorlar. Bu savaşları çıkaranlar büyük şirketler. Eğer tüccar ruhsal değerlerinden vazgeçip, sevgi, şefkat ve merhameti hayatından eksik ederse ne dünya ne de kendi mutlu olur.
- İnsan olmak öğrenilebilen bir şey mi?
- İnsan olmanın iki yolu vardır. Birincisi dünyasal görevlerimiz; bu dünyanın gelişmesi, ilerlemesi ve bizden sonrakilerin de yararlanabilmesi için yapmamız gerekenler. Ancak tüm bunları yaparken kendi iç dünyamızı bir kenara bırakamayız. Yoksa mutlu olamayız. Mutlu olabilmek için ruhsal değerlerimizin aydınlığı altında yürümemiz gerekir. Sevgi, saygı, merhamet, hak, hukuk, erdem, adalet gibi ruhsal değerler üzerinden yürümek lazım. Bu bizi büyük bir iç zenginliğine ulaştırır. Allah'la dostluğunuz gelişir. Gitmeniz gereken yollar açılır, gitmemeniz gerekenler de kapanır. Çünkü hakka hukuka uygun yaşayan insan kavga etmez, kimseyle çekişmez.
- İş adamları nasıl gönüllülük yapar?
- İş adamı iki türlü gönüllülük yapar. Birincisi kendi şirketinin sosyal sorumluluk projeleri. O şirketin toplum nezdinde saygı, sevgi ve mallarının ilgi görebilmesi için sosyal sorumluluk projeleri çok önemlidir. Büyük saygınlık kazandırır ama bu sadece işle ilgili yapılıyorsa bu ticaretin bir parçasıdır. Promosyon vereceğine kendini daha prestijli gösterecek bu işi yapıyor. Bu bir iyilik değil, sorumluluk. İkincisi insan olarak, kendi içinden gelen bu benim görevimdir diye yapılan işler vardır. Bu da o kişinin insanlığının ölçüsüdür. Einstein, demiştir ki "Düşünün ki, hayatınızın tek amacı sizin mutluluğunuz ve isteklerinizin yerine gelmesi olsun. O zaman yaşam ne kadar acımasız olurdu düşündünüz mü? Oysaki insan o kadar acımasız değil."
- Eğitimden sonra neler değişiyor?
- İşlerindeki hayırseverlik duygusu ortaya çıkıyor. Bir arkadaşımın çocuğu yoktu. Varlığının tamamını bir vâkıfa bağışladı. Çünkü varlığının kendinden sonra bir şey ifade etmesi için bir bilinç kazandı. İkincisi, zenginliğin verdikçe bitmediğini görüyorlar. Sen ne kadar verirsen Allah da o kadar verir. Asıl vermemekten kork.
DENGE İÇİNDE YAŞAYIN
- Çalışanlarına karşı tavırları değişiyor mu?
- Çalışanın teri kurumadan hakkı verilmeli. Hakkı hukuku bilen insan denge içinde yaşar. Dengeli insanın dengesi zor bozulur. Hırsı aklının önüne geçmez. Böylece kimsenin hakkını yemez.
- Yeni patronlarda farklılık görüyor musunuz eskiye göre?
- Bunlar çok gençlikte olmaz. Hayatın iki dönemi var. Bir, toplama diğeri dağıtma dönemi. Önemli olan hayatının tamamını toplamakla geçirmemek. Yoksa gençken toplamak herkesin hakkı. Gönüllü olabilecek kadar maddi manevi olanaklara sahip olmak lazım. Mesela akrabanda muhtaç olan biri varsa önce onu halletmelisiniz. Sonra dışarıya. Toplama döneminde aklınızı sadece toplamaya verdiyseniz hayatınız boyunca sadece toplarsınız. Önemli olan bu dönemde de insan gibi yaşamak. Hem sosyal hayatın hem de yardım ettiğin insanlar olacak. 50 yaşına kadar sadece toplarsan zaten ölmüşsün demektir. Amerika'da yüksek lisans eğitiminde kişinin başkasını ne kadar düşündüğüne ne kadar gönüllü işler yaptığına bakılır. En yüksek puan da buna verilir. Çünkü sadece kendini düşünen adamdan hiçbir şey olmaz.
İYİ İNSANIN EN BÜYÜK ORTAĞI ALLAH'TIR
"Bir gün bana üç genç geldi. Kat karşılığı arsa istediler. Bizim grubun bir arsası vardı. Temiz çocuklar olduğunu görünce verdim. Sözleşmeyi imzaladıktan sonra dedim ki: "Gençler bu binaları yaparken sizden daire alacakların 35-40 yaş civarı olduğunu, bu insanların 120 aylarını ipotek edeceklerini, borçlarını ödeyebilmek için yıllarca çalışacaklarını ve bu yükün altına sadece mutlu olabilmek için girdiklerini düşünürseniz, bu insanlara rahat edecekleri bir ortam sağlar, makul karlarla işinizi bitirirseniz yanınıza bir dördüncü ortak gelir" dedim. Çok şaşırdılar sevinerek, "İnal Bey sen mi bize ortak olacaksın?" dediler. "Yok, daha büyüğü gelir, Allah sizinle olur" dedim. Bu bir gerçektir. İyi duygular içinde işini yapanların en büyük ortağı Allah'tır. Kötü düşünmekten kork. Kötü düşüncen daha karşı tarafa ulaşmadan sen çoktan yanmaya başlamışsındır. İyi düşünce içinde hayat hep güzeldir."
FETÖ HAYIRSEVERLİK DUYGUSUNA ZARAR VERDİ!
"Şu anda öyle bir acı yaşıyoruz ki, belki birçok insan yıllarca hayır duygusu içinde gidip Feto'yu destekledi. Bu olay hayırseverlik duygusuna çok zarar verecek. İnsanlar bir yere bir şey verirken korkacaklar, bunun arkasında acaba ne var, diye düşünecekler. Bundan daha büyük bir günah, insanlığa bundan daha büyük bir tecavüz düşünemiyorum. Herkes korku içinde. Bir hikâye vardır, çölde biri bekliyormuş, atıyla giden başka biri ona yardım etmek için durmuş. 'Bana şuradan bir su verir misin demiş? O suya yönelince atını alıp kaçmış. Geride kalan da demiş ki, atımın gittiğine üzülmüyorum, içimdeki hayırseverlik duygusuna zarar verdi. Bu korkuyla başka kime yardım edebilirim? FETÖ'nün Türkiye'ye zararları çok büyük ama hayırseverlik, gönüllülük, yardımseverlik tarafından baktığımızda insanların kalbine müthiş bir korku saldı. Yapılan bağışlar tetkik ediliyor. Türkiye'nin insanlığına bile zarar verdiler. Ancak Türkiye çok aktif yaşayan bir ülke. Her şeyin gerçeğini görür. O gerçeği görmeseydik demokrasimizi koruyamazdık. Demokrasiyi devlet büyükleriyle birlikte o inanç ve halk korudu."
EĞİTİM ALAN YÖNETİCİLER ANLATIYOR
BOĞAZİÇİ VIP YÖNETİM KURULU BAŞKANI BÜLENT ÖZKALAN
BİLDİKLERİMİ PAYLAŞIYORUM
"Gönüllülük eğitimi, içimdeki hayırseverlik, adalet, yardımseverlik gibi duyguları dışarıya doğru şekilde yansıtmama yardımcı oldu. Hepimiz bu duyguları içimizde taşıyoruz ancak bunu iş dünyasında nasıl yansıtacağımızı bilmiyoruz. Ne yazık ki yöneticilik, emreden, hükmeden bir profil olarak algılanıyor. Artık iş dünyası bu profilden yavaş yavaş uzaklaşmaya başladı. Çünkü başarının anahtarı, çalışanlarınızla, ekip arkadaşlarınızla nasıl bir iletişim kurduğunuzdan geçiyor. Herkesin hayatına dokunmaya, bildiklerimi paylaşmaya çalışıyorum. Bu beni mutlu ediyor."
SELİN YANTUR MİMARL IK YÖNETİM KURULU BAŞKANI YÜKSEK İÇ MİMAR SELİN YANTUR
ÖNCELİĞİM DİNLEMEK
"Hayatımı iş ve kişisel yaşam olarak ikiye ayırmadan devam ettiğim bir yaşantım var. Günlük hayatımda şantiyelerimdeki çalışanlarımdan tutun ofisimdeki ekip arkadaşlarıma kadar herkesle ortak bir dil kurmayı öğrendim. Önceliğim dinlemek, anlamak, sakin olmak ve egolarımdan arınmak. Disiplinli bir işveren olmanın samimiyetten geçtiğini bir kere daha özümsemiş oldum. Farklı diller kullanan insanlarla aynı niyette ortak payda da buluşabilmek hissinin verdiği keyif tarif edilemez. Çalışanlarımın beni sıcak, samimi, deli dolu, tezcanlı, başarı odaklı, eğlenceli, gerçek bir patron ve ailelerinden biri gibi görmeleri en büyük temennilerimdendir."
MST MARİNA EKİPM ANLARI ŞİRKET KURUCUSU İSMAİL MISTIK
ARTIK ULAŞILMAZ BİRİ DEĞİLİM
"Sürekli hayatın ne kadar zor olduğundan bahsediyoruz ancak hayatı zor ve karmaşık duruma getiren bizleriz. Çünkü egolarımızı ön planda tutuyoruz, birbirimizi dinlemiyoruz, sevmiyoruz, saymıyoruz, en önemlisi de karşımızdakine yardım eli uzatmıyoruz. Birbirimize artık "Merhaba, günaydın" gibi iletişimin temel kelimelerini söylemeye bile çekinir hale gelmişiz. Gönüllülük eğitimlerinden sonra çalışanlarımın gözündeki ulaşılamaz konumumu değiştirdim. Her zaman rahat iletişim kurabilecekleri bir kişi oldum."