53. Uluslararası Antalya Film Festivali'nde bu yıl Güneş Tutulması adlı bölümde darbe filmleri gösterilecek. 15 Temmuz darbe girişiminin savuşturulmasından sonra uluslararası bir festivalimizin böylesi bir girişimde bulunması zaten kaçınılmazdı. İyi de oldu. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı ve festival başkanı Menderes Türel de bu bölümü çok önemsiyor. Önümüzdeki yıllarda da 15 Temmuz'la ilgili bir şeyler yapılmasını istiyor. "Çünkü" diyor, "Bu bir darbe girişiminin ötesinde bir işgal provasıydı. Unutturmamalıyız ve unutturmamak için çalışmalıyız." Antalya'da bir araya gelince hem Turkuvaz Medya Grubu'nun ana medya sponsoru olduğu festivalden, hem de çekilmesini istediği belgeselden konuştuk. Konu konuyu açtı ve söz 15 Temmuz gecesine ve FETÖ'ye de geldi. Türel ailesinin darbe mağduriyetini de, o gece yaşadıklarını da, FETÖ'nün yıllar önce kendisine kurduğu kumpası da anlattı.
- 16 Ekim'de başlayacak Antalya Film Festivali'nde filmleri gösterilecek. Bu bölümün açılmasına nasıl karar verildi?
- 15 Temmuz, Türkiye tarihindeki en üzücü olaylardan biri. Böylesine hain bir çetenin işgal girişimini tarih boyunca millete hatırlatmamız lazım. Hatta unutturmamalıyız ve unutturmamak için çalışmalıyız. Çünkü 15 Temmuz bir darbe girişiminin ötesinde, bir işgal provasıdır. Darbeler siyasal iktidarlara karşı yapılır. Ancak bu kalkışma, millete karşı yapıldı. Bu yıl festivali bu olayların akabinde yapıyoruz. Bunun için böylesi bir bölüm koymamız kaçınılmazdı. Ama şahsen, her yıl festivale benzeri bölümler koyarak 15 Temmuz'un unutturmamız gerektiğini düşünüyorum.
- Gelecek yıllarda neler yapmayı planlıyorsunuz?
- Bir belgesel çekilmesini arzuluyorum. Başta dostum Erol Olçok olmak üzere şehitlerin hikayelerinin, hayatlarının anlatıldığı, o gece yaşananların ele alındığı bir belgeselin çekilmesini istiyorum. Bunun için girişimde de bulundum.
- Nasıl bir girişim?
- Bu filmin yapılmasını üstleneceğiz. Sevgili Cevat Olçok ile de bir öngörüşme yaptım. İyi bir belgeseli seneye festivalimizde göstermek üzere hazırlayacağız. Uluslararası alanda da gösterilebilecek bir belgesel olsun istiyorum. Çünkü o gece herkesin yaşadığı bir hikaye var. Şehitlerimiz var, Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın yaşadıkları var. Hainlerin bu işe nasıl kalkıştıkları meselesi var.
AKŞAM YEDİ-SEKİZ GİBİ KONUŞTUK
- Siz o gece neler yaşadınız?
- 16 Temmuz'da Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Samuel Eto'o vakfının düzenlediği bir maç için Antalya'ya gelecekti. Akşam 19.00-20.00 gibi kendisiyle telefon görüşmesi yaptım. Maçla ilgili konuştuk. Akşam eve gittim. Tankların köprüye çıktığını televizyondan öğrendim. Acaba bir kalkışma mı, yoksa bir suikast ihbarı mı alındı soruları içerisindeyken Başbakanımız Binali Yıldırım'ın "Bu bir kalkışma" demesiyle, sonra da Cumhurbaşkanımızın milleti direnmeye çağırmasıyla her şey netleşti.
- İlk anda durumun ciddiyetini anladınız mı?
- Bu kalkışmanın ne kadar etkili olacağını insan çok kestiremiyor. Ama kavradım diyebilirim. Önce eşimi ve çocuklarımı emin bir yere taşıdım. Sonra da sokağa çıktım. Komşularımızın ifadesine göre, sonra askerler gelmiş eve. Cumhurbaşkanımızın yakın çalışma arkadaşları Antalya'daydı o sırada. Onlarla irtibata geçtim. Onları emin bir şekilde bulundukları yerden almamız gerekiyordu. Ben o işle meşgul oldum. Sonra Vali Konağı'nda Antalya valimizle buluşup Antalya'daki çalışmaları takip ettik. Gece 05.00 civarında Cumhurbaşkanımızın yakın çalışma arkadaşlarıyla birlikte İstanbul'a hava yolculuğu gerçekleştirdik. Sabiha Gökçen Havalimanı'na indik. Üç buçuk saatte Cumhurbaşkanımızın yanına, Atatürk Havalimanına ancak gidebildik. Zor bir yolculuktu. Tesadüf, 12 Eylül'de de yollarda kalmıştım.
- O zaman nasıl bir olay olmuştu?
- Dayımın oğlu Kayseri'de askerdi. 11 Eylül'de asker ziyaretine gitmiştik. Komandoydu, birliğe tatbikat var diye erken döndü. Biz darbe olacağını bilmiyorduk ama o hazırlıklardan sezinlemiş. Biz dayımla Kayseri'den Antalya'ya kara yoluyla gitmeye çalışırken darbe oldu. Isparta'da yakalandık darbeye. İki saatlik yolu 12 saatte alabilmiştik.
- Peki 15 Temmuz'da FETÖ'cülerin bu kadar ileri gidilebileceğini tahmin ediyor muydunuz?
- Darbe dönemlerinde her an her şey olabilir. Çünkü bu işleri göze alanlar, bir hukuk devletinde akıbetlerinin ne olacağını bilirler. Bu gibi hadiseler, her türlü kötü olaya gebedir. Ama köprüye giden vatandaşlarımıza haince ateş açacak, uçaklardan, helikopterlerden insanlara kurşun sıkacak kadar kötü olacaklarını düşünmemiştim.
ELTON JOHN'LARIN SAYISINI ARTIRMALIYIZ
- Antalya'ya gelen Elton John, Lara Fabian gibi sanatçılar yurt dışındaki olumsuz algıları terse çevirebiliyorlar. Ama bazı sanatçılar da gelmiyor. Ne düşünüyorsunuz?
- Açıkçası Elton John'u gidip tebrik ettim. Hem Türkiye'ye gelmeden hem de sahneden verdiği mesaj nedeniyle teşekkür ettim. "Ben yapılması gerekeni yaptım" dedi. Şimdi bizim söylediklerimiz yurt dışında, bir yere kadar kabul görüyor ama bir yabancının bizimle ilgili söylediği olumlu mesaj çok daha farklı algılanıyor. Dolayısıyla bizim Elton John'ların sayısını artırmamız gerek. Çünkü Antalya'ya gelip buraya âşık olmadan gideni görmedim. Bu yıl Gerard Depardieu gelecek, dünya sinemasının en önemli oyuncularından. Yani gelen geliyor!
OĞLUM "BABA NİYE BİZİ ÖLDÜRMEYE GELİYORLAR?" DİYE SORDU
- 15 Temmuz gecesi, 12 Eylül'de yaşadığınız tecrübenin faydası oldu mu?
- Biz bütün darbelerin acısını yaşamış bir aileyiz. Sadece 12 Eylül değil. 1960 darbesini, babamlar çok büyük sıkıntılar çekerek atlatmış. Ben daha dünyada yoktum ama anlatılanlardan çok güçlük çektiklerini biliyorum. Hatta babam bana demokrasi şehidi Menderes'in, ablama da eşi Berin Hanım'ın adını vermiş. 12 Mart'ta yine sıkıntılar çekilmiş. 12 Eylül'de, 16 yaşındaydım ve aklım eriyordu. Neler yaşandığını biliyorum. Dolayısıyla darbelerle ilgili dramları yaşayan bir aileden gelen biri olarak, darbenin ne demek olduğunu gayet iyi biliyorum. 15 Temmuz'da adeta bir intihar saldırısı düzenlendi. İnsanlıktan çıkmıştı bunu yapanlar.
- Çocuklarınız yaşananları kavrayabildi mi?
- Küçük altı yaşında o hiç anlamadı ama büyük 11 yaşında "Baba niye bizi öldürmeye geliyorlar?" diye sordu. Ama o da çok net kavramadı olayı.
O RÖPORTAJLAR ÇOK İSABETLİ OLDU
- Yurt dışına çok gidip geliyorsunuz Türkiye ile ilgili tam olarak ne düşünüyorlar?
- 15 Temmuz'dan önce beş ülkede, Antalya'nın tanıtımına yönelik bir faaliyette bulunduk. Faliyetimiz tamamen dış basına yönelikti. Ziyaretlerde, açık konuşayım dehşete düştüm. Türkiye ile ilgili inanılmaz kötü bir algı vardı. Türkiye'yi neredeyse IŞİD'in ortağı olmakla suçlayandan tutun, Türkiye'nin demokratik bir ülke olmadığına kadar korkunç bir algı zafiyeti oluşmuş durumda. Medyalarında dehşet bir dezenformasyon var. Bunu görünce mutlaka bir algı yönetimini, yurt dışında yapmamız gerektiğini Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın yakınlarıyla paylaştım. Darbe girişimi sabahı da bunu kendi aramızda değerlendirdik. Cumhurbaşkanımızın her gün farklı bir yabancı kanala çıkması, biraz da buna yönelikti diye düşünüyorum. Ki çok doğru bir adımdı. Ama bu FETÖ'cü medyanın da uluslararası ayağı her şeye rağmen adından söz ettirebilecek düzeyde. Onlar da darbe girişiminden sonra çok ciddi bir dezenformasyona başladılar. Cumhurbaşkanımızın röportajları bu anlamda çok isabetli oldu. Ama yurt dışındaki bu algıya karşı savaşı, sürdürülebilir bir şekilde yürütmemiz gerekiyor. Yoksa ipin ucunu bırakınca kaçıyor. Çünkü Türkiye ilgili yanlış bilgilenmeye hazır insanlar var.
BENİ ÖLÜMLE TEHDİT ETTİLER, OYUNU CUMHURBAŞKANI BOZDU
- Siz milletvekilliği, Ak Parti Genel Başkan Yardımcılığı yaptınız. FETÖ yapılanmasını ilk ne zaman fark ettiniz?
- Açıkçası dershane gerginliğine kadar bunların, böylesi bir hain çete olabileceklerini öngörmüyordum. Ama bu çete, Antalya'da daha dersane gerginliği yaşanmadan şahsıma bir operasyon yaptı. - Nasıl bir operasyon yaptılar? - Siyasette beni itibarsızlaştırma adına ailemi de işin içine katarak bir iftira operasyonu yürüttüler. 2013 Eylül ayıydı. Benim aklıma önce bu operasyonun bu hain çetenin işi olabileceği gelmedi. Sonradan bu operasyonun neden yapıldığını anladım. O dönem ben milletvekiliyim, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı'ydım. Aşağı yukarı yedi-sekiz ay sonra da belediye başkanlığı seçimleri olacaktı. Menderes Türel'in muhtemel bir adaylığıyla Antalya'da Ak Parti seçimi kazanabilir diye beni siyaseten itibarsızlaştırmak istiyorlarmış. Çünkü Ak Parti'nin Antalya'da seçimi kazanmasını istemiyorlardı. Bu operasyon, kumpas bizzat, o zaman Başbakan olan Cumhurbaşkanımızın direkt müdahalesiyle bozuldu. Şimdi o iftira kampanyasını yürütenler içerde, tutuklular.
- Tam olarak nasıl bir kumpas kurdular?
- Bir yerel gazete ve yerel internet sitesini kullanarak, 2009 seçimlerinden önce bize karşı yapılmış iftiraları, gazetecilik deyimiyle takla attırıp tekrar gündeme getirdiler. Zaten siyasi geçmişimizde onların kullanacağı bir şey yok Allah'a şükür. O dönem Antalya'da 100 bin gazete basıp dağıttılar. Sonra da beni ölümle tehdit ettiler. Bu tehdit sonrası savcılığa suç duyurusunda bulundum. Polis gazeteye baskın yaptı. Polis tutanağında "Hiç bilgisayara rastlanılmamıştır" diye tespit var. Ama sonra kendi gazetelerinde "Polis geldi ama havasını aldı" manşeti attılar. Kullandıkları fotoğrafta ise altı tane bilgisayar gözüküyordu. Yani inanılmayacak şeyler yaşadım. Bu olayla da ilk defa FETÖ'yü tanımış oldum. Aklım başıma geldi. Dersahe gerginliği yaşanırken de bu yapının büyük fotoğrafını çektim diyebilirim.
- Ne gördünüz o büyük fotoğrafta?
- O dönem bu örgütün mensupları "Mabetlerimizi kapatmayın" diye tweet atıyordu. Mabet, Allah'ın evidir, mabet dershane değildir. Bunlar dershanelerini Alllah'a şirk koşacak kadar mabet diye nitelendirebilecek düzeyde, dinden diyanetten uzak adamlar. Bunların Allah'la, dinle alakası olmadığını, bambaşka hedefleri olduğunu o zaman anlamıştık.