Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FERHAT ÜNLÜ

Bir Ankara polisiyesi

"Bundan dört yıl önce, 25 Şubat 2009'da Ankara Dikmen'de karlı bir gece bir el silah sesi duyuldu. Silahtan çıkan mermi, hayatı boyunca birkaç yüz sandık mermi yaktığı için silah sesine alışkın olan özel harekâtçı polis şefinin sağ şakağından girip arkadan çıktı. Karlara saçılan kanların, doku parçalarının ve bilumum delilin, CSI (Crime Scene Investigation) dizisinde gördüğümüz türden titiz bir olay mahalli incelemesine konu olmadığı yönünde şüpheler var."

Yukarıdaki satırlar, 'İntihar eden maktul: Behçet Oktay' başlıklı 12 Mayıs 2013 tarihli yazımdan. O yazıda 'Bir Ankara polisiyesi' olarak nitelendirdiğim kuşkulu ölüm olayıyla ilgili güncel, önemli gelişmeler var. Bu hafta Üç Boyutlu Portre'de bu gelişmeleri ele alacağız.

Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Harun Kodalak'ın talimatıyla Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosu'nda görevli Savcı Serdar Coşkun tarafından yeni bir soruşturma açıldı. Şüpheli ölüm olayında Gülen Örgütü'nün parmağı olup olmadığı konusuna odaklanan bir soruşturma bu. Gülen Örgütü'nü olağan şüpheli haline getiren faktörlerden biri, belki de birincisi Behçet Oktay'ın, ölümünden sadece 6 gün önce Hizbullah örgütüne üye olduğu iddiasıyla teknik takibe alınmış olması. Norveç, İsveç gibi ülkelerde 'yılın bombası' seviyesinde haber değeri taşıyan bu önemli bilgi, Türkiye'de -hele de içinde bulunduğumuz yoğun gündem hesaba katılırsa- köpeğin insanı ısırması gibi olağan bir ayrıntı. Behçet Oktay 19 Şubat 2009'da Hizbullah örgütüne üye olduğu gerekçesiyle dinlemeye alınıyor. Dinleme karar sayısı 1177. Oktay, Abdurrahman Doğru sahte ismi ile dinlemeye alınmış. Aynı gün, Ankara'da aynı mahkeme hâkiminden Emniyet eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun için de yine Hizbullah örgütüne üye olduğu gerekçesiyle dinleme kararı çıkarılıyor. 1176 karar sayısı ile… Emniyet İstihbarat Dairesi'ne 25 metre mesafedeki lojmanda oturan Emniyet Özel Harekât Daire Başkanı Hizbullah'tan dinleniyor. Tıpkı Emniyet eski İstihbarat Daire Başkanı gibi…

Oktay'ın, İstanbul merkezli olarak yürüyen meşhur Ergenekon Davası'nda sanık yapılmak istendiği yönünde bilgiler de var. Oktay'ı sanık yapmak isteyen Gülenist Savcı kim? Geçtiğimiz hafta firar eden Cihan Kansız.

DİNLEME KAYITLARI SAKLANDI
İşin daha enteresan tarafı Ankara'daki dinleme kayıtları Oktay'ın ölümünden sonra yargıdan saklanıyor. Normal bir işleyişte bu kayıtların Oktay'ın gizemli ölümünü aydınlatabileceği için olayla ilgili soruşturmayı yürüten savcılığa polis tarafından intikal ettirilmesi lazım. Ama Gülen Örgütü bunu saklıyor. Çünkü bu ifşa olduğu zaman yaptıkları kanunsuz işler, hatta belki Oktay'ın şüpheli ölümündeki rolleri ortaya çıkacak. Sabri Uzun, telefon dinleme skandalıyla ilgili davada Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ne 8 Aralık 2015'te ifade verdi. Ve yasadışı telefon dinleme ile ilgili tüm ayrıntıların araştırılmasını istedi.

Behçet Oktay'ın şüpheli ölümünde araştırılması gereken başka hususlar da var. Bunlardan biri Oktay'ın bileklerindeki metal kelepçe izinin varlığı. Bu izler Oktay'ın, ölümünden önce işkenceyle sorgulandığı anlamına geliyor. Bunu kim, neden yapmış olabilir sorusunun cevabı muamma.
Ayrıca svap, yani atış artığı/barut kalıntısı alma işleminde olay sırasında Oktay'ın yanında bulunan Halil Kesici'nin her iki avucunda da barut izine rastlandı. Bu, elbette Kesici'nin Oktay'ı vurduğu anlamına gelmez. Mesela Oktay'ın intiharını önlemek için tetiği çekmeden önce elini onun silahına atmış olabilir. Ancak Kesici'nin "Kendini vurduğunu görmedim, görsem silahı elinden alırdım" mealindeki açıklaması hesaba katıldığında avuçtaki barut izi kuşku yaratacak cinsten. Kesici'nin önceki yargılama sonucunda beraat ettiğini de not düşelim.

Bir başka önemli ayrıntı, Behçet Oktay'ın kaburgalarında 14 kırık tespit edilmiş olması. Kimileri bu kırıkların, Oktay'ı kurtarmak üzere yapılan kalp masajından kaynaklandığını ileri sürüyor. Ancak kalp masajı -ayakla yapılmadığına göre- kaburgalarda bu derece bir tahribatın ortaya çıkması mantığa aykırı. Bir diğer ayrıntı, Oktay'ın kanında çıkan kokainle ilgili. Otopsi raporuna göre Oktay'ın kanında 268.96 mg/tdl alkol ve 104 nanogram/milimetre kokain var. Ancak burnunda herhangi bir kokain artığı yok. Bu da büyük bir ihtimalle kokainin, Oktay'ın vücuduna, kendi iradesi dışında (mesela içkisine karıştırılarak) girdiğini gösteren ve dolayısıyla cinayet şüphesi doğuran bir başka bulgu. Bir diğer bulgu ise bitişik atışla intihar ettiği söylenen Oktay'ın svap incelemesinde avucunda değil, el üstünde atış artığı bulunmuş olması. Oktay solaktı, öyleyse silahı nasıl sağ şakağına dayamıştı sorusu cinayet kuşkusunu besleyen bir diğer soru. Oktay'ı, ölümünden önce defalarca arayan 0506 908 .. .. numaralı telefonun kime ait olduğu da henüz tespit edilmiş değil.

Eski soruşturmada bunların hiçbiri araştırılmamış. Yeni soruşturmayı yürüten savcılık, araştırmaya eski soruşturmadaki eksik noktaları tespit etmekle başlarsa iyi olur. Tıpkı bir diğer Ankara polisiyesi Necip Hablemitoğlu cinayeti soruşturmasında Savcı Necip Cem İşçimen'in yaptığı gibi... Behçet Oktay'ın sır dolu ölümünü aydınlatmanın en iyi yolu bu.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA