Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BÜLENT TİMURLENK

Affet bizi Keylor Navas

Brezilya'daki Dünya Kupası'nın panterlerinden biriydi o. Real Madrid kalesinde harikalar yaratırken yerine İspanyol kaleci getirmek isteyen başkanı, sonunda ondan özür dilemek zorunda kaldı. Kosta Rikalı Keylor Navas'ın hikayesi...

2014 Dünya Kupası'ndan aklında ne kaldı diye sorsanız, altı yıl kupaları domine eden İspanyolların erken vedası, Almanların ev sahibi Brezilya'ya attığı yedi gol ve muhteşem kaleci performansları derim öncelikle. Sonuncusundan devam edelim çünkü futbol dünyasında düşük profilli bir kahraman bu sezon harikalar yaratmaya devam ediyor. Şampiyon Almanya'nın libero-kalecisi Manuel Neuer zaten kupaya gelirken de tartışmasız dünyanın en iyi kalecisiydi. Nijerya kalesinde Vincent Enyama gönülleri fethetti ama kariyerinin büyük bir kısmını İsrail'de geçiren Enyama 33 yaşına geldiğinden kimse ondan bir gelecek beklemedi. Tim Howard, ABD kalesinde Belçika maçında yaptığı rekor kurtarışla kariyerinin sonbaharında, 40'ına yaklaşan kalecilere selam yolladı. Rais M.Bolhi'nin kalesini koruduğu Cezayir, turnuvanın rengiydi... Bolhi şimdi Antalyaspor forması giyiyor. David Ospina, Kolombiya'dan hep iyi kaleciler çıkar geleneğinin temsilcisiydi, yaz aylarında adı Fenerbahçe ile anıldı ama Cech, Arsenal'e gelmesine rağmen takımdan ayrılmadı. Meksika kalesinde harikalar yaratan Ochoa ise kulüp kalesine geçtiği zaman kova kaleci olmayı sürdürdü.

ÇİRKİN BU ADAM, FORMASI SATMAZ
Alman Neuer ile birlikte önümüzdeki 10 yıla damgasını vurması beklenen iki kaleci var Avrupa'da. Chelsea, pişmesi için Atletico Madrid'e gönderdiği Thibaut Courtois'yı geri aldı ve Manchester United'ın Atletico Madrid'den genç yaşta transfer ettiği David De Gea'nın karşısına koydu. 2014'ün iz bırakan kalecilerinden birinin kaderi De Gea ile bu yaz aylarında kesişti. Real Madrid, bırakın altyapıdan yetişen, İspanyol oyuncuların azlığından şikayet eden Madrid spor gazetelerinin baskısı altındaydı. Mourinho döneminde düşüşe geçen Iker Casillas, bir zamanlar önce Hierro-Redondo ardından ikinci döneminde Guti ve Raul'u gönderen Başkan Florentino Perez'in yeni hedefiydi. Los Galacticos projesinin babası vakti zamanında "Çirkin bu adam, forması satmaz deyip" Ronaldinho yerine yakışıklı Beckham'ı almış, futbolun ikon çocuğu en iyi zamanında "Karım ne derse o olur" deyip Victoria'nın peşinden Los Angeles'in yolunu tutmuştu. Iker Casillas gidecekti ama nazik olmak zorundaydılar çünkü Real Madrid kaptanı, şehrin iki büyük spor gazetesini yönetenlerin kulüpteki favori adamıydı. Dünya Kupası'ndaki kurtarışlarıyla kendini Levante'den 10 milyon Euro karşılığında Real Madrid'e atan Keylor Navas iyi kaleciydi ama Başkan Perez'in gözü De Gea'daydı. Iker Casillas, Porto'ya giderken maaşının büyük bir kısmını Real Madrid üstlendi. De Gea için Manchster United ile amansız pazarlık da sürüyordu. İngilizler bir yıl sözleşmesi kalan kalecilerini 35 milyondan aşağı vermemeye kararlıydılar. Kaderin böylesi, De Gea gelecek derken ikinci kaleciyi de Kiko Casilla olarak belirlediler. Iker olan aralarındaki tek fark bir 's' harfi değildi elbette. Espanyol'dan gelen kaleci, Santiago Bernabeu tribünleri için ufak adamdı. Ronaldo, Bale, James Rodriguez'in forma giydiği Real Madrid için Keylor Navas çok renkli futbolcular arasında gri bir adamdı. Transferin son günü olan oldu, kesin bitti denilen De Gea transferi, Real Madrid'e göre Manchester United evrakları kasıtlı olarak onaylamadığı için Galatasaray-Grosskreutz hikayesi gibi acıklı sonla bitti.

GURURU İNCİNDİ AMA

Başkan Florentino Perez için artık tek ihtimal vardı. De Gea transferinde kurbanlık koyun gibi Manchester United'a göndereceği Keylor Navas'ı kulübe çağırıp özür diledi ve bunu resmen de açıkladı. Kosta Rika'lı kaleci o günlerde sessiz kalmış ama kabul edelim gururu incinmişti. Yapabileceği tek şey vardı: Real Madrid kalesinde devleşip, taraftarın güvenini kazanmak. Öyle de oldu, "Forması satmaz, röportajı okunmaz" Keylor Navas, Santiago Bernabeu'ya gelen 80 bin taraftarın bir numaralı adamı olmayı başardı iki ayda. Beş yaşında futbolcu babası Freddy Navas ile doğduğu Perez Zeledon'da izlemeye gittiği minikler maçında kalecinin yaptığı bir kurtarış, onun hayatının en unutulmaz karesi oldu. Keylor babasına kaleci olmak istediğini söyledi, ülkenin muteber takımlarından Deportivo Saprissa'nın kalesine iki bin dolar karşılığında geçtiğinde 19 yaşındaydı. Kosta Rika'dan Avrupa'ya futbol oynamaya gelmek kolay değildi ama ülkenin efsane kalecisi Luis Gabelo Conejo imdadına yetişti. Navas gibi bir Dünya Kupası'nda (1990) harikalar yaratan ve milli takımın gruptan çıkartan Conejo, İspanya'da Albacete'de forma giymiş ve kulüple irtibatını hiç kesmemişti. Navas'ı "Refleskleri bana Casillas'ı, ayaklarını çok iyi kullanması Valdes'i hatırlatıyor" diye tarif eden Conejo, vatandaşını Albacete'ye yolladı. Oradan soluğu Levante'de alan Keylor Navas, büyük takımlar karşısında harikalar yaratınca iki yıl önce ligin en iyi üç kalecisinden biri seçildi ve Real Madrid'in yolunu tuttu. İstatistikler bu sezon daha az gol yiyen Real Madrid'in (7 maçta 2 gol) takım defansının aslında gelişmediğini ortaya koyuyor. Çünkü rakipler kalede Iker Casillas varken girdikleri gol pozisyonu kadar pozisyonu Keylor Navas karşısında da yakaladılar. Aradaki ufak (!) fark mı? Navas, Casillas'ın kurtardığının üç katını kurtarıyor. Geçen hafta Atletico Madrid ile oynadıkları Madrid derbisinde olduğu gibi... Griezmann'ın penaltısını, son dakikalarda Jackson Martinez'in köşeye giden şutunu tokatlayan Keylor Navas, penaltı yaptıran kaptanı Sergio Ramos'u, ikinci yarıda kalenin önüne otobüs çeken hocası Rafael Benitez'i de kurtardı. Kahramanlar zaten bu işe yaramaz mı?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA