Türkiye'de ciddi bir siyasi tıkanma yaşanmaktadır. Erken seçimde AK Parti'nin oylarını artırarak tek başına iktidara gelme ihtimali olmakla birlikte seçim sonucunda meclisteki dört partili yapının devam etmesi daha muhtemeldir. Bu durumda AK Parti tek başına iktidar olma şansı bulsa bile, meclisteki ağırlığının yeterli olmaması sebebiyle siyasi iktidara sahip olmaktan kaynaklanan gücü tekrar elde etmesi kolay olmayacaktır. Yine, muhalefet partilerinin de bu yeni durumda bir blok oluşturarak koalisyon kurmaları mevcut görüntüde pek mümkün gözükmemektedir. Son kertede bu tıkanıklıktan çıkış yukarıda da belirtildiği gibi yeni bir "birleştirici" durumun ortaya çıkmasına ve bu durumun kurumsallaşmasına bağlıdır. Muhalefet partilerinin yapıcı bir siyaset sun(a) maması göz önüne alındığında, AK Parti'nin tek başına iktidarı elde etmesi durumunda doğru adımlar atarak eski siyasi gücünü kazanması ve yarım kalan yapısalkurumsal dönüşümlerin tamamlanması kritik bir önem arz etmektedir.
Prof. Dr. Birol AKGÜN / STRATEJİK DÜŞÜNC E ENSTİTÜSÜ (SDE) Başkanı
Post-vesayet döneminde koalisyon arayışları
Seçimlerin üzerinden iki ay geçmesine rağmen Türkiye hâlâ koalisyon olasılıklarını istikşaf etmeye çalışıyor. Doğrusu 13 yıldır güçlü tek parti iktidarına alışmış olan Türkiye seçmeni bu durumu biraz da eğlenceli ve heyecan verici bir siyasi tiyatro oyunu gibi izliyor. Yalnız, rejisörün bu oyunu eninde sonunda bir tek parti iktidarıyla bitireceği beklentisi de seçmeni rahatlatıyor. Öte yandan tüm partiler seçim öncesine göre, diğer partilerle ilişkilerini nezaket ortamında yürütüyor. Belki de bunun tek istisnası MHP ve HDP arasında yaşanan "şerefsiz" polemiği.
1990'lı yıllara göre 2015 Türkiye'sinde koalisyon olasılıklarını ve koalisyon görüşmelerini ayırabilecek en önemli fark, bugünkü siyasetin vesayetçi kurumların gölgesi, etkisi ve yönlendirmesi olmadan kendi doğal seyrinde işlemesidir. 2002'de AK Parti'yi iktidara getiren anti vesayetçi söylem ve politikalar halkın aktif desteği ile demokrasinin toplumsal, hukuki ve siyasi zeminini sağlamlaştırmıştır. O nedenle, 7 Haziran seçimi sonrasında ortaya çıkan parlamento yapısında kaçınılmaz olarak gündeme gelen koalisyon hükümeti kurulması olasılığı sıradan insanları korkutmadığı gibi; siyasi aktörler de son derece olgun bir tavırla karşılıklı diyaloga girmekten kaçınmamışlardır. Bugün için siyaset üzerinde hala gölgesi bulunan tek siyaset harici aktör ise HDP gibi 80 milletvekili kazanan partinin iradesini silah gücüyle rehin almaya çalışan PKK'dır. Çözüm sürecine rağmen ülke dışında konuşlanmayan PKK ve diğer bazı Kürt siyasi aktörleri Türkiye'de demokrasinin derinleşmesine izin vermemekte ve hatta çatışmacı bir zemin yaratarak dolaylı yoldan eski vesayetçi kurumların önünü açacak hamleler yapmaktadırlar.
AK Parti ve CHP heyetleri arasındaki koalisyon görüşmeleri sona erdi. Koalisyon ihtimali giderek zayıflıyor. Zira kamuoyu yoklamaları her iki partinin tabanının da ortak hükümete sıcak bakmadığını ortaya koyuyor. Gerçekçi olmak gerekirse, Ankara'daki tüm göstergeler AK Parti ile MHP'nin işbirliğine işaret ediyor. Ancak bu işbirliğini ortak bir Bakanlar Kurulu oluşturulması anlamında bir koalisyon kurulması şeklinde görmemek gerekir. Muhtemelen Bahçeli buna sıcak bakmayacaktır. En muhtemel senaryo, AK Parti'nin kuracağı bir azınlık hükümetine MHP'nin dışarıdan destek vermesidir. Bu da resmi bir protokole dayanmaktan çok, TBMM'de güvenoyu oylamasına katılmamak gibi pratik adımlarla da olabilir. Tek şart meclis kararıyla uygun bir tarihte erken seçim takviminin belirlenmesidir. Her halükarda, yeni yapılacak seçim sonrasında yine bugünkü tablo çıkarsa gerçek ve kalıcı işbirliği o zaman gerçekleşir.
Bünyamin BEZCİ / Siyaset Bilimci, Sakarya Üniversitesi
Eğer ekonomi halkın birincil sorunu olsaydı AK Parti-CHP koalisyonu siyasetin stabilizasyonu için imkan yaratabilirdi
Koalisyonun ontolojisi halkın kararsızlığıdır, praksisi ise iktidarın kararsızlığıdır. Koalisyonların mümkünlüğü uzlaşılamayacak hususların karara kavuşmadan ertelenmesini gerektirmektedir. Eğer taraflar arasında uzlaşılması gereken önemli bir konuda üstünlük ve aciliyet oluşursa diğer konular ertelenerek koalisyonu oluşturmak olanaklı hale gelir. MHP ve AK Parti arasında PKK terörü karşıtlığı bu tür aciliyet hususudur. CHP ve AK Parti arasındaki üst çıkar anlatısı ekonomi üzerinden kurulmaya çalışılmaktadır. İş çevrelerinin ve çıkar gruplarının bu koalisyonu desteklemesi boşuna değildir. CHP, MHP ve HDP arasındaki olası koalisyonun üst anlatısı olarak AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığının ne kadar irrasyonel olduğu seçimden sonra geçen kısa iki ay içerisinde anlaşılmıştır. Koalisyonlar üst anlatılar olmadan kurulamaz ve bu üst anlatının gerekleri dışında ancak iktidarın bürokratik rutinini yürütebilir. Politik iktidara rengini kazandıran siyasi kararlar koalisyonların bir sonraki seçime ertelediği konuları oluşturmaktadır.
Hangi sorunun halkın önceliği olduğuna bakarak koalisyonların mümkünlüğünü ölçebiliriz. Eğer ekonomi halkın birincil sorunu olsaydı AK Parti-CHP koalisyonu siyasetin stabilizasyonu için imkanlar yaratabilirdi. Terör öncelikli bir sorunsa AK Parti- MHP koalisyonu ilk akla gelen senaryodur. Bu senaryonun sıkıntısı ise iki tarafın terör sorununun çözümü konusunda anlaşmakta zorlanmasıdır. Kısa dönemde güvenlik odağı bağlamında yakınlaşan politikaların uzun dönemli özgürlük bağlamlarının farklılığı aşikardır. Bu nedenle bir AK Parti-MHP koalisyonu ancak seçim tarihi belirlenmiş kısa vade için mümkündür. İçinde HDP ve MHP'nin bulunduğu bir koalisyonun motivasyonu artık iki ay önceki kadar güçlü değildir. Koalisyon hükümetlerinin motivasyonları dışındaki konularda bakanlıklar arasındaki koordinasyonun bozulacağını tahmin etmek geçmiş tecrübelerden dolayı hiç de zor değildir. Dahası her bakanlığın kaynaklarının bir sonraki seçime hazırlık için ilgili siyasi parti tarafından sonuna kadar partizanca tüketilmesine şaşırmayacağız.
Mehmet Zahid SOBACI / Siyaset Bilimci, Uludağ Üniversitesi
AK Parti-CHP koalisyonundan Türkiye'nin kronikleşmiş sorunlarının çözümüne yönelik büyük projeler beklemek aşırı iyimserlik olacaktır
Bugün itibariyle Türkiye'deki tek koalisyon seçeneği AK Parti-CHP koalisyonu gibi görünmektedir. Koalisyonun doğası uzlaşı ve işbirliğine dayalıdır. Bu zıt kutupların birleşmesinden oluşan koalisyonun kurulabilmesi, ömrü ve Türkiye'yi nasıl bir gündemin beklediği iki partinin potansiyel çatışma alanlarında uzlaşıyı inşa edebilme kabiliyetlerine bağlıdır.
Muhtemel AK Parti-CHP koalisyonunda, dış politika, eğitim, adalet gibi temel politika alanlarına ve Cumhurbaşkanı'nın pozisyonu ve paralel yapı ile mücadele gibi bugünün sıcak meselelerine ilişkin fikir ayrılıklarının çok derin olması, koalisyon ortaklarının birbirlerine karşı güven tesis etmelerini zorlaştırmaktadır. Ayrıca, her iki parti açısından da bu çatışma alanlarında atılacak büyük geri adımlar, partilerin kendilerini inkâr ettiği şeklinde algılanabilir. Bunun yanı sıra, iki parti arasında yaşanacak gerginlikler ve her iki partinin tabanının da birbirleriyle koalisyona büyük oranda sıcak bakmamaları, olası AK Parti-CHP koalisyonunun ömrünü kısaltabilir. Bu durum, siyasal ve ekonomik açıdan bir istikrarsızlığı Türkiye'nin gündemine getirebilir. Dolayısıyla, bu koalisyon hükümetinden Türkiye'nin kronikleşmiş siyasal ve toplumsal sorunlarının çözümüne yönelik büyük projeleri gündeme taşımasını beklemek aşırı iyimser bir beklenti olacaktır. Bu koalisyon sadece teknik birtakım meseleleri çözmeye çalışan bir işbirliği zemini üzerine yükselebilir.