Dr. Egesel, reflü sinyali veren 13 belirti olduğunun altını çizerek, "Göğse doğru yanma hissi. Ağza acı su gelmesi. Yediklerimizin ağzımıza gelmesi. Yutma zorluğu, ağrılı yutma, geğirme. Göğüs ağrısı, öksürük, astım benzeri şikayetler, kronik bronşit şikayetleri, kronik larenjit-farenjit şikayetleri ağız kokusu, diş çürümesi" dedi. Reflü tanısının, şikayetlerin analizi ve fizik muayene ile hızlıca konulabildiğini söyleyen Egesel, sözlerine şöyle devam etti:
"Bununla birlikte en doğru teşhis için tercih edilen yol endoskopi. Endoskopi ile hem anatomik bir bozukluk olup olmadığı görülebiliyor hem de geri kaçış nedeniyle yemek borusunda tahribat oluşup oluşmadığı belirlenebiliyor. Günümüzde endoskopi hastaya hissettirilmeden, hızlı bir şekilde ve yüksek doğruluk yüzdesiyle yapılabiliyor. Bununla birlikte radyolojik olarak kontrastlı film çekimi, özofageal PH ölçümü, özofageal impedans ve manometrik çalışmalarla da reflü tanısı konulabiliyor. Bunların başında doktor kontrolünde başlanan ilaç tedavisi geliyor. Asit oluşumu ve salgılanmasını engelleyen ilaçlar faydalı kabul ediliyor. Bu temel tedaviye asidi etkisiz hale getirici, midenin boşalmasını hızlandırıcı, mide ve yemek borusunu koruyucu ilaçlarda eklenebiliyor."
Son yıllarda reflüde endoskopik tedavinin sıkça gündeme geldiğini anlatan Egesel, şunları söyledi: "Endoskopi ile uygulanan birçok yöntem olsa da, bu yöntemlerin güvenirlikleri henüz tıbbi olarak kanıtlanmadığından sıkça tercih edilmiyor. Reflü hastalarının uygulaması gereken bir diğer tedavi yöntemi mide asidini kontrol altına almalarına yardımcı diyet ve reflü önerileri. Bu öneriler doktor tarafından belirleniyor ve yaşam biçimini buna göre şekillendirmek gerekiyor.
Son tercih olarak seçilmesi gereken cerrahi yöntemlerse her reflü hastası için uygun bir tedavi yöntemi değildir. Uygun hastalarda başarı şansı yüzde 90 olan cerrahi tedaviye karar vermeden önce hastanın gastroenterolog ve genel cerrah tarafından kontrol edilmesi gerekiyor. Fayda görmeyecek hastalara cerrahi müdahale yapıldığında hasta bundan yarar görmediği gibi bazı şikayetlerinde artış da gözlenebiliyor. Uzun süre ilaç kullanmak istemeyen ve diyet önerilerini uygulayamayan genç hastalar ve mide fıtığı gibi anatomik bir bozukluğu olanlarda, özellikle son yıllarda gelişen laparoskopik cerrahi yöntemi değerlendirilebiliyor."
Egesel, reflüye karşı dikkat edilmesi gerekenleri şöyle sıraladı:
"Narenciye ürünleri gibi asitli meyvelerden uzak durun. Çay, kahve, kola, çikolata gibi kafeinli gıdaları tüketmemeye özen gösterin. Kilo almamaya ve normal kilonuzda kalmaya dikkat edin. Yağlı yiyecekler, soğan, sarımsak, baharat, kızartmalar, domates gibi mide asidinin salınımını artıracak gıdaları tüketmemeye çalışın. Sigara ve alkol kullanmayın. Alkol kullanacaksanız sosyal içicilik sınırlarının dışına çıkmayın. Yemekleri yavaş yiyin. Yemek yedikten sonra bir süre uzanmayın. Gece yatmadan önce 3-4 saat herhangi bir şey yiyip içmeyin. Sık ve dar kıyafetler giymekten kaçının."
Dr. Egesel, tedavi uygulanmadığında ya da başarılı bir tedavi gerçekleşmediğinde reflü komplikasyona neden olabildiğini vurgulayarak sözlerini şöyle tamamladı: "Çok ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen bu komplikasyonlara karşı düzenli takip ve tedavi gerekiyor. Tedavi edilmeyen reflü hastalığı yemek borusunda ülser gelişmesine ve burada kanama gerçekleşmesine, sürekli asit tahrişine bağlı darlık ve yemek borusunda barret adı verilen hücre bozulmasına neden olabiliyor. Bu hücre bozulmaları yemek borusu kanseri açısından ciddi bir tetikleyici. Bu yüzden reflü hastalarının mutlaka doktor kontrolünde tedavi edilmesi ve takiplerinin düzenli bir şekilde yapılması gerekiyor."