Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MERYEM GAYBERİ

Batı’ya ‘merhameti’ öğretmek zorundayız

Dün, İtalya eski Başbakanı Romano Prodi'nin Roma'da Cizvit Mülteci Servisi'nde yaptığı açıklamalar, Batı'nın bilinçaltını yansıtması açısından ilginçti. Prodi, Türkiye'nin elindeki mültecilerin, adeta bir atom bombası gibi olduğunu belirterek, "Türkiye ne zaman isterse bunları üstümüze atabilir" demiş.
Suriye ve Irak'ta savaştan kaçan milyonlarca mültecinin Türkiye'ye sığınmış olması Avrupa'yı müthiş korkutuyor.
Mesela Prodi, mülteci meselesinin çözümünü de bulmuş. Diyor ki, "Suriye'de çok az şey yapılabilir, Amerika ve Rusya arasında bir anlaşma gerekir. Türkiye ile bunu konuşmak da gereksizdir."
Neymiş? Bugün bu noktaya getirdikleri Suriye krizini Suriye ile 911 kilometre sınırı olan Türkiye'yi dışlayarak ABD ve Rusya kendi arasında çözebilirmiş.

***

Zaten Cenevre'de toplanan, Suriye'de 'ateşkes sağladık' diyen ABD ve Rusya değil mi?

Ve sözde ateşkesin ilan edildiği günden bu yana ne DAİŞ, ne Esed, ne PYD ne de Rusya sivillere yönelik saldırılarına ara vermedi. Buna rağmen çözümün adresi olarak ABD ve Rusya'yı gösterip Türkiye'yi dışlamayı gösteriyorlar.
Daha düne kadar Türkiye'ye tepeden bakan ve hatta AB ile ilişkiler konusunda Türkiye'yi aşağılayan bir dil kullanan çoğu AB ülkesi lideri son bir yıldır Türkiye'ye keyfinden yanaşmıyor.
Daha önce vize muafiyeti konusunu Türkiye'nin aklından bile geçirmemesini söyleyen AB ülkeleri, şimdi vize muafiyetinin yaz aylarında sağlanabileceğini vurguluyor.

***

Suriye'de ABD ve Rusya'nın 'Anlaştık' dediği sözde ateşkesten bu yana yaklaşık iki aylık süreçte Esed rejimi güçlerinin saldırılarında 614 sivil hayatını kaybetti.
BM kararı ile 27 Şubat'ta yürürlüğe giren 'ateşkes', ilk gününden bu yana rejim güçleri tarafından ihlal ediliyor. Önceki gün ateşkesin ilanından bu yana en kanlı gün yaşandı. Esed'e bağlı savaş uçakları İdlib'de Pazar yerini vurarak 63 sivili katletti. Tüm bunlar BM ile birlikte ABD ve Rusya'nın ilan ettiği "ateşkes"te yaşandı.

***

Biliyorsunuz, geçen hafta İslam İşbirliği Zirvesi İstanbul'da yapıldı. Türkiye üç yıllığına dönem başkanlığını devraldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Benim dinim Şiilik ve Sünnilik değil sadece İslam'dır" sözleri zirveye damga vurdu.
Ancak Batı'dan önce içimizdeki batıcılar içinde İslam geçen her cümleye karşı oldukları için bu zirveye de Türkiye'nin teşkilatta inisiyatif almasına da şiddetle karşı çıktı.
Halbuki Batı'nın çözeceğim diyerek el attığı İslam dünyasındaki her kriz bölgesinde daha sonra yaşananları hepimiz biliyoruz.
Afganistan, Irak, Libya işte şimdi Suriye'nin hali perişan.
Türkiye gibi demokratik bir hukuk devletinin İslam dünyasındaki kriz alanlarına rasyonel çözümler üretmesi, var olan bu potansiyelini kullanması niye batıdan daha batıcı olan içimizdeki batıcıları sinirlendirir ki?
İslam ülkelerinin yeniden bir çekim merkezi olması için de demokrasiden başka şansı yok. Ama Mısır örneğinde görüldüğü gibi Müslümanlara demokrasiyi de layık görmüyorlar.

***
Yeniden çekim merkezi haline dönüşmeli İslam ülkeleri.
Bugün Akdeniz kitleler halinde Batı'ya kaçmak için boğulan insanların mezarlığı haline gelmişse kabahatin büyüğü İslam dünyasındadır. Birlik olamamasında, her krizini batının gelip çözmesini beklemesindedir.
Batıya, Avrupa'ya, Amerika'ya merhameti öğretmemiz gerekiyor. Onların değerler skalasında merhamet diye bir kavram ya yok ya da çok alt sıralarda.
Yüzyıllardır sömürdükleri insanlar Akdeniz'in sularına gömülürken onlar keyif yapıyor.
Sadece Batı'yı eleştirmek yerine İİT gibi 56 İslam ülkesini temsil eden bu potansiyeli harekete geçirerek inisiyatif alma zamanı…

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA