Galatasaray adına, Manisaspor sınavına seçilen kadro, Hagi'nin tercihlerini de belli ediyor. Onun da bizim de yeni yeni tanımaya başladığımız bu takımın kurgusunu henüz tam keşfetmek mümkün değil. 4-2-3-1 dizilişi oyun sırasında 4-1-4-1'e de dönüyor, herkesin her yerde olduğu 'ortaya karışığa' da...
Niyet, ilerideki 4 hızlı adamla atak bir futbol oynamak. Bu anlaşılıyor. Ama göbek ve defans bunu
(sezonun başından beri olduğu gibi) alabildiğine baltalıyor. Manisa'ya gelince. Onların futbolu langırta benzeyen bir görünüme sahip: Disiplinli ama kesinlikle yaratıcı değil. Maçın karşılıklı olarak 'tartıldığı' ilk 10 dakikalık bölümde, Manisaspor sahasından hiç çıkmayacak, Galatasaray maçın mutlak hakimi olacak gibi bir tablo çıkıyor ortaya. Ama tıpkı dünkü 'hava durumu' gibi 'yalancı bahar' bu da...
POZİSYONU BİLE YOK
Zira 1-2 uzaktan şut ve yine o kadar
'mahsuscuktan' pozisyon dışında G.Saray
'ben buraların aslanıyım' hissini vermiyor hiçbir şekilde. Bu nedenle Manisaspor, hiç geçmediği yarı sahasını 20'den itibaren bırakmakta, ufak ufak rakip sahaya sızmakta bir sakınca görmüyor. Aldığı 'risk' belki ama, en azından akıllıca. Zira 32'de Murat Erdoğan'ın asistiyle, Makukula'nın ayağından
(üstelik Servet'e rağmen!) golü getiriyor. İkinci yarı, Manisaspor kapandıkça Galatasaray'da nefes darlığı başlıyor. En ufak bir çarenin üretilemediği kısır futbol, Hagi'yi çıldırtıyor. İşin tuzu-biberi 76'da Cana'nın Isaac'i düşürmesiyle verilen ve Simpson'un ağlara yolladığı penaltı golü oluyor. İşin kötüsü bu sonuca isyan etmeyen, sonucu değiştirmek için çırpınan bir Galatasaraylı futbolcu da yoktu sahada!