Kart ya da kartlar nerede!

Son 3 dış saha maçını kaybeden Fenerbahçe, Eskişehirspor'a da deplasmanda 2-1 yenildi. F.Bahçe, her hattı ile tel tel döküldü, tarihi farkı kaleci Volkan ve rakibin beceriksiz forvetleri önledi. Bugün G.Saray kazanırsa puan farkı 9'a çıkacak. Es-Es, 31. dakikada Bülent Ertuğrul'un golü ile öne geçti. 37 ve 38'de Kamara iki net gol kaçırdı.

45+2'de Alex'in serbest vuruşunda top üst direkte patladı. 55'te Kamara bu kez affetmedi: 2-0. 73'te Caner Erkin, hakem Halis Özkahya ile girdiği diyalog (küfür) nedeniyle direkt kırmızı kart gördü. 75'te Sow, karşılaşmanın skorunu belirledi. Böylece Fenerbahçe, tam 10 sezon sonra deplasmanda dört maç üst üste kaybetmiş oldu.


GÜRCAN BİLGİÇ: Kaybedenler kulübü

Yenilmeyi kabul eden ve rahat hazmeden anlayış, kaybetmenin süreklilik haline gelmesinden daha kötü.Haftalardır sahada saklanan oyuncular olduğunu vurgularken, problemin formsuzluğu aştığını, yerine vazgeçenlerin aldığını belirtmeye çalıştık. Aykut hoca, haftalardır deplasmanda kazanamayan, içerde de sorumluluk almadan oynayıp, seyircinin baskısıyla kıpırdayanları fark etmesine rağmen, kaderine razı takımları sahaya çıkarıyor.

Belli ki o da kabul etmiş artık kaybetmeyi. Çünkü her deplasman sorun yaşadığı 11'ler ve aynı futbolcular ile yine aynı şartları yaşıyor. Einstein'in sonucunu bildiği halde, yine aynı şeyi "belki olur" diye tekrarlayanlar hakkında bir tanımı vardır. Ama burası yeri değil, bu insanlara da bu sıfatlar yakışmaz. Fakat bilgisayarların tıkandığı anlarda yardımımıza koşan "reset (sıfırlama)" düğmesine basılması lazım artık. Belli ki çok yorgunlar ve karar verme, yeniden başlama, ve hedef oluşturma gibi bir yetileri kalmamış artık.

KÜFÜR HİÇ EKSİK OLMADI
Aslında ortamın kendi içinde barındırdığı gereksiz bir gerginlik de vardı. Saha içindeki motivasyondan bahsetmiyorum. Tribünlerde küfürün bini, bir para. VİP tribününde ellerinde biletleri olduğu halde Fenerbahçeli oldukları için karı-koca yana gönderiliyor. Yine ellerinde biletleri olduğu halde taraftarlar şehre sokulmuyor. Tribünler dolu deniyor. Bu arada tribünler hakikaten dolu. O zaman bu biletler hangi koltukların? Umarım taraftarını yolda yürüten, stada getiremeyen yöneticiler, takımlarının maçını izleyemeyenlerin hakkını korumayı başarır. Eskişehir'in santrforsuz ama forvet görevindeki çok oyuncuyla oynaması da Ersun hocanın stratejik seçimi. Bekleyip, mücadele edip, rakibin artık sıradanlaşan oyuncularının basit hatalarının peşine düştü Yanal'ın talebeleri. Ve bu fikri taşıracak kadar da bol gol fırsatı yakaladılar.

Sivas'tan sonra, Eskişehir'de de tarihi farktan kurtuldu F.Bahçe. Artık sadece kendilerinden ve performanslarından şikayet etsin Aykut hoca ve oyuncuları. Madem üstlerine bir misyon aldılar, bari buna inandırsınlar sevenlerini...

AHMET ÇAKAR: Çöküş!..
Dün gece Fenerbahçe takımını tanımasak Eskişehir ile küme düşmemeye uğraşan bir takımın mücadelesi diyeceğiz. İlginçtir F.Bahçe haftalardır deplasmanlarda kaybediyor. Ama daha önemlisi ise futbol adına sahaya hiçbirşey koyamıyorlar. İlk yarıya bakıyoruz son 3 dakikası dışında F.Bahçe perişan halde. İlk gole bakalım; Erkan, Gökhan'dan çok rahat sıyrılıyor, ortasını yapıyor ve defans karşılıyor. Dönen topta ise golü atan Eskişehirli bomboş. Futbolun temel kuralında, bu tür pozisyonlarda orta saha oyuncularının topu takip etmeleri gerekir. İnanılmaz bir disiplinsizlik ve konsantrasyon eksikliği var. Bu yarıda maç 3'e 4'e gidebilirdi ama olmadı.

İkinci yarı birinci yarıdan farksız. Yine tuhaf işler yapan F.Bahçeli oyuncular var sahada. Topu kaptırıyorlar, Eskişehirli oyuncu, Volkan'ın üzerine vuruyor. Ama o da gol oluyor. Bir de bunlara Caner'in sorumsuzluğu eklenince F.Bahçe'nin kazanması imkansız oldu.

İNANÇLARINI KAYBETMİŞLER
İstatistiklere bakalım. F.Bahçe kaç şut atmış, kaç orta yapmış, daha da önemlisi kaç faul yapmış? Devre arasında Sow gibi önemli bir oyuncu almışlar ama onu pozisyona sokabilecek hiçbir organizasyon yok. Attığı gol de kişisel becerisi. Aslında beceri bile diyemeyiz. Vurdu ve gol oldu. F.Bahçe gün be gün, şampiyonluktan uzaklaşıyor. Ama en önemlisi inançlarını kaybetmek üzereler.
Hakem Halis Özkahya bazı şeyleri öğrenememiş. Özellikle Eskişehirspor'un tempoyu düşürmek için yaptığı taktik faullere sadece düdük çaldı. Kart ya da kartlar nerede! İlk yarıda elle oynamayı göremedi. Ama ceza alanı dışında olmayan serbest vuruşu verdi. Caner'i küfürden attığını düşünüyoruz. Tabii ki burada tüm hata sorumsuzluk yapan Caner'de.
Gelelim en önemli hatasına. İlk yarının hemen başında Stoch'un omzundan çekilerek cezaalanı içinde düşürülmesi var. Bu pozisyonda Stoch kesinlikle kendini yere atmıyor. Çekme O'nu bozuyor ve düşüyor. Karar penaltı olmalıydı.

SELÇUK YULA: Olmadı Aykut (FOTOMAÇ)

Fenerbahçe son aylarda hiç görmediği kadrosunu gördü ve ilk defa sakatsız, cezasız ilk 11'iyle sahaya çıktı.
Ama ne yaptı? Hiçbir şey.
İlk 45 dakikada tek bir pozisyon bile bulamadı. Ve de kalesinde gol gördü.
Haaa buna karşılık teknik direktör Ersun Yanal ne yaptı?
O da hiçbir şey yapmadı.
Futbol adına çok kötü bir ilk devre seyrederken Bülent'in güzel vuruşuyla 1-0'lık üstünlük yakalandı.
Hepsi o kadar.
İkinci yarıda da değişen birşey yoktu. Ama 1-0'lık galibiyetin verdiği moralle Eskişehir çok iyi oynamaya başladı.
2-0'ı bulduktan sonra yapılan adam değişikliklerini Kocaman'a hiç yakıştıramadım.

Görevini yap hoca!
Yahu yanında Dia var.
Takım 2-0 mağlup Selçuk'u oyuna alıyorsun.
Hiçbir şeye yaramayan Cristian'ı al dışarı Dia'yı sür sahaya. (6 yabancı hakkı nedeniyle onu düşündüm!) Takımın gole ihtiyacı var, Stoch dışarı çıkıyor! Sevgili Aykut, senin yerinde olsam ne yapardım biliyor musun?
Elimdeki bütün forvetleri içeri alırdım. Sen ne yaptın?
O defansif Selçuk'u oyuna alıp "3 olmasın" diye mi düşündün?
Yapma Aykut! Yanlış yoldasın.
Eğer bu kulüpte bedava çalışıyorsan, helâl olsun ama paranı alıyorsan görevini yap.
Eskişehir'i kutluyorum.
Ersun Yanal şu ana kadar takımını hiçbir şekilde tolere edememişti ama F.Bahçe'ye karşı iyi hazırlamış.
Ona da helâl olsun.

HAKKI YALÇIN: İntihar şöleni (FOTOMAÇ)


Fenerbahçe, deplasmanlarda yenilmeye eğimli halini dün de terk etmedi.
Aykut Kocaman'ın bu intihar şölenleri sürdükçe, uzun süre deplasmanlarda kazanamaz.

* * *
Yine klasik başlangıç.
Solda Stoch aracılığıyla rakip takımın arkasına sarkmak.
Ama Stoch'un geri çekilmesine yönelik yanlış eylem Eskişehir'i çağırmanın ta kendisi.
İlk yarıda bütün pozisyonlar Fenerbahçe kalesi önünde.

* * *
Fenerbahçe'de orta alan içler acısı yine. Emre yokları oynuyor. Mehmet Topuz yerde pozisyon bulsa eğilip alamayacak kadar bitmiş.
Cristian kötü futbol enfeksiyonu ile mücadele ediyor, rakiple değil.
İlk yarının bendeki tanımı. İşçi tulumu giyenler, uyku tulumu giyenlere karşı önde.

* * *
İkinci yarıda Fenerbahçe çok kişiyle saldırıyor ama pozisyon zenginliği sıfır.
Buna karşılık Eskişehirspor bindirmelerinde yelpaze gibi açılan Fenerbahçe savunması.
Bu demektir ki giden dönmüyor. Bu demektir ki, her yönüyle galibiyete örgütlenen takımın adı Eskişehir.
Dün gece Fenerbahçe'nin yenilmesini gerektirecek bütün şartları, maçtan önce Aykut Kocaman üretmişti, futbolcu kardeşleri de ona eşlik etti.

* * *
Fenerbahçe'nin bu sezon oynadığı futbol ortada.
Deplasman korkaklığı da.
Bu demektir ki, Aykut Kocaman, maya tutmayan gölün kenarındaki balıkçı.
Elinde olta, tatlı su balıkları arıyor.
Sazanları ve hakkında destan yazanları bol olsun.

GÜRKAN KUBİLAY: Fenerbahçe dayak yiyor

1- Ersun Yanal ile G.Birliği'nin başında iken Avrupalı rakiplerin analizini zevk için yapar ve en çok da ''Ribaunt '' dediğim, savunmadan dönen toplara vurgu yapardım. Hoca da takımı özel olarak ribaunt çalıştırırdı. Dün Fener'in yediği ilk gol böyle bir ribauntun neticesi idi ve eminim Yanal bunları çalıştırıyordu.
2- Gole kadar tatsız tuzsuz du her şey. Sow eğer bu şekilde "KULLANILMAYACAK ADAMSA'' neden alındı diye sorduruyordu insana?
3- Bence Fener için en önemli sorun orta alandan gol pası atacak adam eksikliği idi ama Aykut hoca öyle düşünmüyordu.
4- F.Bahçe golü yemeden önce korner atarken kalesinde pozisyon yiyen, oyuncular çok kolay çalımlanan, konsantrasyonları kaybolmuş, amaçları azalmış bir takım görüntüsünde idi.
5- Golden sonra ise takımın zaten bozulmuş dengesi alt üst oldu. Araya öyle paslar yediler ki acemi işi idi.
6- Takımın otoritesinin sadece rakipler üzerinde değil, hakemler üzerinde de olduğunun en net göstergesi, sahalarda yüzlercesini gördüğümüz Caner'in hareketine kolayca çekilen kırmızı karttı.
7- Öne oynayamayan Emre ve Baroni birbirlerinden kopuk Yobo-Bekir, kolay çalım yiyen Gökhan-Ziegler, hayatının en kötü dönemindeki Alex, ''Ben kanat adamı falan değilim'' diye bağıran Topuz, kötü düzene uyan Stoch ve artık uzaktan da kolay geçilen Volkan, bir de ''takımın tempo ve isteği olmayınca, ''dayak yiye yiye ' Fener'in deplasman kabusunu devam ettiriyordu.
8- Dört deplasmanı kaybetmiş Fener'de Kocaman'ın şapkasını önüne koyup ciddi taktik ve strateji değişiklikleri ve motivasyon çalışmaları yapması gerektiği de açıktı. Eskişehir ise ilk kez Yanal'ın felsefesi doğrultusunda oynayıp haklı 3 puan aldı.