İnönü Stadı'nda ilginç bir derbi oynandı. Fenerbahçe öne geçti, ardından Beşiktaş öne geçti, beraberlik ve uzatma dakikalarında Beşiktaş galibiyete ulaştı.
Van'da benim bir arkadaşım var. Onun oğlu, Beşiktaş maçını seyretmek istemiş ve beni aradılar, 'Bilet bulabilir misin?' diye... Ben de Erol Kaynar'dan rica ettim, uğraş didin bir bilet buldular.
Her pazar sabahı bizim Salomanje'de kahvaltı yapıyoruz, Yunus da katıldı. Trabzon'da Karadeniz Üniversitesi'nde okuyor. Beşiktaş formasını da giymiş. Hatta ben "Beşiktaşlı olduğunu bilsem, sana bilet buldurmazdım" diye de şaka yaptım Yunus'a...
Erol bileti verdi ve "Hayatta bulduğum en zor bilet bu" dedi ki Erol, Beşiktaş'ta çok saygın bir yeri olan, yöneticilik yapmış, şimdiki başkan Fikret Orman'ın yakın dostu, ahbabı bir kişi... "Şu anda biletler karaborsada 2 bin liraya falan gidiyor" dedi. Saat 2'ye doğru, haber geldi, 5 bin liraya bilet arayanlar varmış.
Yunus'a "Bu 5 bin liraya al, maçı gel bizde seyret. Aynı heyecan, keyif bizde de var. Ondan sonra bu parayı bir güzel yersin, 5 bin liraya Beyoğlu'nda harika bir gece yaşarsın" dedim. Yunus düşünmedi bile... "Yok ağabey ben maça gideceğim" dedi ve tercihinde ne kadar haklı olduğu da ortaya çıktı.
Pek az maçta olabilecek unsurlar, bu maçta üst üste toplanmıştı. Neler neler oldu başından sonuna... 'Polis biber gazı sıkıyor' diye maç 10 dakika geç başladı.
Bir yerde dışarıdaki taraftarlar paraşütle meşale atıyor, sahaya düşürüyorlar, bir yer de taraftarları biber gazı ile dağıtıyor, o biber gazı yüzünden maç geç başlıyor. Acaba diyorum; Beşiktaş'a da ceza gelecek mi, polisin biber gazı sıkmasına sebep olan taraftarları yüzünden!.. Maçın içinde olanları zaten bütün Türkiye konuşuyor.
Çok konuşulacak, çok da tartışılacak bir maç bu... Sadece oynayanları değil, oynamayan Galatasaray'ı da ilgilendiriyordu. Ercan Güven yazdı, "Bu maçın galibi Galatasaray" diye... En doğru tahmin oydu... Çünkü maç hangi sonuçla biterse bitsin, beraberlik dahil, Galatasaray'ın işine yarayacaktı. Fener de kazansa Galatasaray kazanacaktı, Beşiktaş da kazansa Galatasaray kazanacaktı. Böyle de ilginç bir şey...
Maç içinde git geller vardı. Fenerbahçe iyi başladı, öne de geçti ama Beşiktaş bırakmadı ve finalde de yine Beşiktaş vardı. Bu anlık değişimleri neye bağlıyorsunuz?
Maçta git geli yaratan Aykut Kocaman... Haftalardan beri Aykut'u büyütmeye uğraşıyorlar. Ben de kötü adam oluyorum. "Bedava maçları kazanıyor, fikstürün denk gelmesi sayesinde beleş maçları kazanıyor. Adama büyük muamelesi yapmayın" dedim diye... Aykut'un ruhunda bir korkaklık var. Kim ne oynarsa oynasın, takım öne geçer geçmez hemen taktik olarak savunma önlemleri almaya başlıyor. İkinci yarıdan itibaren de oyuncu değişikliklerini savunmaya yönelik almaya başlıyor.
Fenerbahçe'nin 1-0 önde olduğu dakikalarda ekrana topla oynama oranları yansıdı. Fenerbahçe yüzde 67, Beşiktaş yüzde 33... Beşiktaş'ın iki misli topla oynayan takım Fenerbahçe... Maç bittiğinde topla oynama oranları ne; Beşiktaş yüzde 52, Fenerbahçe yüzde 48... Yani golü atana kadar Beşiktaş'ı resmen ezen, gözle görüyorduk ama istatistik, rakam olarak da ortaya çıktı. Fenerbahçe golü attıktan sonra oyunu Beşiktaş'a bırakmış. Yüzde 67'den yüzde 48'e nasıl düşülür başka!..
'Efendim hakem Fenerbahçe'nin bir golünü vermemiş, 2-0 olacakmış' da... Hayır olmazdı 2-0. 1-0 olduğu andan itibaren Aykut, Fenerbahçe'nin o oyununu şimşek gibi kesti. Takım geriye yaslandı, o ana kadar çıkmaya niyeti bile olmayan Beşiktaş'ı üzerine çekti ki Fenerbahçe'nin yapacağı en büyük hatadır bu... "Fenerbahçe'nin en kötü yeri savunması... Fenerbahçe'nin en kötü yeri savunması... Onun üstüne oynayan her takım kazanır" demekten dilimde tüy bitti. İşte buyur...
Samet Aybaba'nın Fenerbahçe'nin üstüne gitme niyeti yokken golü atarak Beşiktaş'ı yenmeye mecbur etti. Beşiktaş gelirken de kendi çekildi. Kapanan Beşiktaş'a mı gol atmak kolay, kapanan Beşiktaş'a mı gol atmak kolay? Senin elinde Kuyt gibi, Sow gibi adamlar varken...
1-1 oldu. İkinci yarıda baktık 1-1'e de razı... Hücuma dönük adamları çıkarıp, savunmaya dönük adamlar almaya başladı. Son dakikadaki golden iki dakika evvel yaptığı değişiklik bile öyle... Emre'yi çıkarıp, Mehmet Topuz'u almanın anlamı ne? 'Aman Emre yoruldu, biraz daha koşan adam alayım.' Emre'nin de öyle yorgun bir hali yoktu.
Hayır Emre'yi çıkarırsın da yerine hızlı bir adam koyarsın, tamam... Yerine girecek hızlı adamı, Stoch'u da kadroya dahi almamış! İki tane santrfor oynarken, Semih'i de sahaya sürecek hali yok.
Baştan sona tedbir düşünerek hareket ediyor. Galatasaray iki puan kaybetmiş, hangi tedbir ya!
Kazanması gereken bir karşılaşmaydı. 7 puan geriye düştü.
Farkı 4'e indirebilirdi. Üstelik kendi sahasında da Galatasaray ile maçı var. Bu farkı 4'e indirdiğin zaman 'Şampiyonluğa ortaksın' demek.