Yazarlar F.Bahçe-Eskişehir maçını değerlendirdi

Gürcan BİLGİÇ: Sanki hazırlık maçı!

İlk 45'ten sonraki formasyon değişikliği ile Fenerbahçe ısıran görüntüsünü cebine koydu. Nafile dakikalar sonrasında, "Artık bir şeyler yapalım" diyen Eskişehirspor'da vardı bu bölümde sahada. Hücum emri gelmişti kenar adamlarından ve tribün mırıldanmaları karşısında sahadakilerin de daha fedakar olmaktan başka şansları yoktu. Oyunun kritik iki üç oyuncu vardı Fenerbahçe adına... Mert birinci elbette. Ama Meireles ve Alper'in hakkını teslim edelim. Portekizli'nin sahada hep doğru yerde olmayı başarması, gösterişsiz oyununa rağmen, akıl üretmesi vardı. Ve Alper Potuk. Maçı yürümeden oynadı. Bir an bile koşusundan vazgeçmedi ve ön tarafta sürekli olarak forveti tamamlayan isim oldu. Golün gelişi de, Eskişehirspor'un orta sahasındaki açığı değerlendirmesi de maçı yönünün değişmesini sağladı.
Sürekli denemeler, kadronun değişken hale gelmesi, oyun içindeki acemilikleri de beraberinde getiriyor. Tek tek "usta" diyebileceğimiz oyunculara rağmen, basit top kayıplarındaki artışın bir nedeni de bu olabilir. Fenerbahçe sanki hazırlık sezonu maçları oynuyor da, lig 15 gün sonra başlayacakmış havasında. Yanına "ideal" yazacağımız bir sonuç bulamadılar. Sürekli olarak arayışa girilmesi, oyuncu form durumlarının veya hücum bölgesi kombinasyonlarının belirsizlik içinde kalması da bu düşüncemizin bir başka nedeni.

TOPAL DİRENCİ ARTIRIR

Bu takıma Mehmet Topal'ın girmesi orta sahayı daha dirençli kılar. Ama Emenike-Webo-Sow üçlüsünün form tutması, top atıldığında hiç olmazsa 15-20 saniye kaybetmemeyi başarmaları, ofansif güveni geri getirir. Orta sahadan desteklenmeyen hücum girişimlerini, bu yapıyla gole veya pozisyona dönüştürmeleri çok mümkün gözükmüyor. Kazanmak, Arsenal rövanşı öncesinde en azından kafaları rahatlattı, üzerlerindeki baskıyı azalttı. Eskişehirspor'un kaçırdığı penaltı, eğer gol olsaydı; bugün çok farklı yorumlar yapardık. Daha ilk haftalarda bu ortamın neden oluştuğunu Ersun Yanal da yöneticiler de, futbolcular da iyi analiz etmeli.

Metin TEKİN: Farklı bir oyun arayışı

Ligin başı olmasına rağmen psikolojik anlamda çok ihtiyacı olduğu bir galibiyetti bu Fenerbahçe için. İlk lig maçı ve Avrupa kupasındaki oyunlar Ersun Yanal'ı dün akşam farklı bir oyun anlayışına götürdü. Uzun süreli oynadığı 4-2-3-1 formatından kenarda Alper ve Kuyt'ı, önde de Emenike - Webo ikilisiyle elindeki en tempolu oynayacak kadroyu çıkardığı düşüncesi vardı. Ama öyle olmadı. Temposuz bir ilk yarı oynadı F.Bahçe. Pozisyona girmeden bu bölümü bitirdiler. İkinci yarı Ersun Yanal oyuncu değiştirmeden oyun formatına müdahale etti. Alper'i kenardan orta saha ikilisinin önüne aldı, Kuyt, Emenike, Webo'yla da öndeki üçlüyü oluşturdu. İkinci yarının 7-8 dakikalık bölümünde yine belki doğru bir oyun yoktu ama kısa bir süreli de olsa etkili oldular ve golü buldular. Oyun 1-0'a geldikten sonra resmin değişeceği, oyunu Fenerbahçe'nin kontrolü altına alacağını düşündük ama böyle olmadı. Eskişehirspor yine etkili oldu ve 3-4 net pozisyon daha buldu. Sezon başından beri olduğu gibi yine Fenerbahçe'nin yıldızlaşan ismi kalecisi Mert Günok oldu.

Rıdvan DİLMEN: Önemli olan kazanmaktı

Öncelikle şunu söyleyeyim; Hafta içindeki genel yazımda şunu belirttim: Herkesin 33 maçı, Fener'in ise 2 maçı var. Üst üste içerde oynayacağı maçları kazanmalı ki, geriye kalan 31 maçın anlamı olsun. Çünkü takım iki Salzburg, G.Saray, Konya ve Arsenal maçlarında çok demorilize olmuştu.
Sadece skor açısından kötü sonuçlar alınmadı, oyuncuların moral ve motivasyonu sezonun çok başında bozuldu.
Dün Ersun Yanal, hem fiziksel hem de rotasyon açısından istasyon yapmak zorunda hissetti kendisini. Bu doğruydu. Rotasyonu süpriz kadronun dışında, taktiksel anlamda da 4-4-2 oynayarak yaptı. Bu değişiklikler oyuna yansımadı doğru. Ancak dün için en önemli şey kazanmaktı. İlk yarıda hiç pozisyona giremedi F.Bahçe. Rakibi Eskişehir'in ise bir pozisyonu vardı. İkinci yarıda ise tek pozisyona girdi sarı-lacivertliler. Onda da klasik Kuyt golüyle öne geçtiler. Aslında F.Bahçe koştu ama iyi oynamadı. Üst üste mağlubiyetlerden kötü oyunları normal karşılamamız lazım.

BİR KALECİ BU KADAR OYNAR
F.Bahçe adına iki oyuncu çok iyi performans sergiledi. Biri Kuyt, skoru değiştirdi. Tabii ki diğeri de Mert... O da F.Bahçe'nin kazanmasını sağladı. Bir kaleci bu kadar oynar. Cepheden atılan şutlarda başarılı, yan toplarda başarılı. Konsantrasyonu yüksek... Çatala giden topu çıkarıyor, yerden direğin dibine giden topu çıkarıyor. Karşı karşıya pozisyonda ayakta kalarak Erkan'ın topunu çıkarıyor. Üzerine bir de penaltı kurtarıyor. Bravo sana Mert, sadece F.Bahçe için değil, Türk futbolu için de önemli bir sezon başlangıcı yaptı. Tabii ki kaleci antrenörü Murat Öztürk'ü de tebrik etmek lazım. Göreve geldiği günden bu yana F.Bahçe kaleci problemi yaşamıyor. F.Bahçe psikolojik açıdan çok önemli bir galibiyet elde etti.
Eskişehir yürekli takım, yürekli bir hocaları var. Ama iyi bir santrfora ihtiyaç duydukları kesin. Necati'nin form tutması gerekiyor. Erkan gecen yılki formunu devam ettiriyor. Hakeme gelince... İlker Meral maçı iyi yönetmesine rağmen yanlış bir penaltı kararı çaldı.

Ahmet ÇAKAR: Mert'in gecesi

Dün gece son yıllarda seyrettiğim en kötü F.Bahçe vardı. Bir golle kazandılar ama tek gol pozisyonları yok!
Üstelik dün gece bence Türk futbolu çok büyük bir kaleci kazandı. Mert her şeyiyle "Ben büyük kaleciyim" diyor. Dün gece F.Bahçe'yi ipten almasının yanında hem Ersun Yanal'ı kurtardı hem de camia içinde doğabilecek birçok sorunu şimdilik engelledi.
Aslında dün gecenin başlığı: Mert: 1 - Eskişehirspor: 0 olmalıydı.
Fenerbahçe'de inanılmaz bir güvensizlik var. Oyuncuların ayakları titriyor. Kimse sorumluluk alamıyor.
Emenike eski Emenike değil. Zaten ayakları çok iyi değil. Fiziği ve süratiyle oynarken şimdi sıradan bir futbolcu görünümü sergiliyor. Oysa ki F.Bahçe onu büyük umutlarla geri aldı.
Uzun bir zamandan sonra Ersun Yanal F.Bahçe'yi 4-4-2 oynattı. Ama bu sistem doğrudur deyip sistemi yanlış oyuncular ve bazı oyuncuları yanlış yerlerde kullanarak oynatırsa üretkenlik olamaz. Tıpkı dün geceki gibi. Emre yoktu, Cristian da yoktu. Peki bu takım ileriye bitik Meireles ve topla kavga eden Selçuk'la mı gidecek. Tabii ki gidemezdi ve öyle de oldu. Maça bakıyoruz, Eskişehir'in net 3-4 pozisyonu var. Dün gece puan kaybının da baş sorumlusu Necati'ymiş gibi görünüyor.
Önce penaltıyı kaçırdı ardından da penaltı kadar rahat bir pozisyonda topu auta attı.

PENALTIYLA ALAKASI YOK
Dedik ya dün gece F.Bahçe'yi önce ilahlar sonra da genç kalecisi ve Türk futbolunun yeni yıldızı Mert kurtardı. Ama Fenerbahçe'de sorunlar çok büyük. Hem oyun stratejisi problemli hem de oyuncular mental olarak çok stresteler.
Üzüldüğüm kişi Ertuğrul Sağlam. Pekala puan alabileceği hatta galip gelebileceği bir maçtan boynu bükük ayrılıyor. Ama işte futbol böyle ilginç bir olay.
Hakem İlker Meral geçen sene iyi maçlar yönetti ama dün gece öyle bir penaltı verdi ki anlaşılır gibi değil.
Kuyt'la Eskişehir forveti önlü arkalı kafaya yükseliyorlar. Kafaya yükselen oyuncunun da normal olarak biraz elleri yukarıda ve yanda oluyor.
Eskişehir forveti kafayı vurduğunda Kuyt'ın arkası dönük ve top koluna çarpıyor. Oysa ki Kuyt ne topu görüyor ne de kasten topla oynuyor.

Hakkı YALÇIN: Kaosu "Mert çocuk" önledi

Dün gece Fenerbahçe için kaostan uzaklaşmak adına önemli bir galibiyet sayılabilir. Ama takımdaki doğrularla yanlışları sorgulamak da, galibiyet kadar önemlidir. Çünkü 3 puana rağmen, futbol olarak bir şeyler hala net değil. Bulanık sistem, daha çok
şeylere gebe.
Fenerbahçe adına lige sıfırdan başlamak gibiydi de, iki maçlık esaretin Eskişehir karşısında cesarete dönüşmesi için ikinci yarıyı beklemek zorunda kaldık. Çok adamlı ilk teşebbüs golü de beraberinde getirdi. Kuyt'un attığı golde, Eskişehir cezaalanı içinde, Fenerbahçeli futbolcu sayısı ilk kez Eskişehir'den çoktu. Kazanmak için gösterilen enerjinin, iyi futbol için gösterilmediğini söylemek haksızlık olmaz. O yüzden dün geceki sonuçtan sonra, hayalleri dik tutsak da, gerçekleri inkar etmemek gerek.

Gecenin tek yıldızı vardı. Galibiyetin tek sebebi. Mert Günok. .. Olmayan penaltıyı harika çıkardı. Olası kaosu da o önledi. Onda bir kalecide olması gereken her şey var. Cesaret, zeka, yer tutma ve içgüdü. Ve muhteşem bir fizik. Üstelik genç ve ahlaklı. Bir kez olsun haddini aşan bir gösterinin içinde görülmedi. Türkiye'nin en kaliteli kalecisi dersem, kimseye haksızlık etmem. Milli takımın güvenle teslim edileceği en önemli isim dersem de, haddimi aşmam. Üç direk arasında kaleci gibi duran başka birini göremiyorum. Kesinlikle alternatif kaleci değil. İlk tercih!

Fenerbahçe ilk yarıda çok dağınıktı. Hatlar arızalı, pozisyon üretimi kesintide. Orta alanda oyunu yönlendirecek kimse yok. Enine paslardaki zenginlik,
dikine paslarda mevcut değildi.

Fenerbahçe'nin en büyük sorunu, hücuma az adamlı çıkıp, hücuma destek vermesi gerekenlerin aldıkları "arka koltuk pozisyonu!" Takım sistemsiz oynuyor. Bu da takımda güvensizliği körükleyen en önemli neden. Orta alanda akıl ayaklı adam yoksulluğu, çok şeyin sebebi. Eskişehir'deki Erkan gibi mesela. Bir adam bir takımın karşısında nedir sorusunun, dün geceki en iyi cevaplarından biriydi Erkan. Webo'nun Sow'a tercih edilmesindeki yanlışlığın, sahaya yansımasını bir kez daha gördük. Emenike'nin gerçek santrfor pozisyonunun aksine, kenar oyuncu pozisyonu da tartışılılmalı. Üstelik gerçek santrfor pozisyonu boş dururken. Bir teknik adamın, doğrulara yanlış davranmaktan ne zaman vazgeçeceğini merak ediyorum.

Sonuç olarak... Fiyasko maçları sevince çevirmenin en güçlü yöntemi, bir maçı kazanmaktır. Ama bir maçlık kazanç, "Çekilin yolumuzdan, başka bir yolculuğa uzanıyoruz" demek midir? Onu gelecek haftalarda göreceğiz.

Gürkan KUBİLAY: İte kaka

Doğruyu bulmuştu Yanal taktik dizilişde. 4-4-2 oynamakla. Ama bu sefer de orta saha soluna Alper, arkaya Caner ve önde de Sow yerine Webo ile başlamakla 3 adamı yanlış monte etmişti. Dolayısı ile, doğru taktikyanlış adam seçimi Fener'e hücumda yine iş yaptırmıyordu. "Yanal takımları"ndan beklenen tempo yoktu, Fenerbahçe'nin gücü eksikti. Öyle ki 40. Dakikada savunmadan kaptığı topla çıkan Caner, rakip alana geçtiğinde orada 5 Fener'li vardı, arkasındakiler ise tam 50 metre geride idiler. Takım olağanüstü yavaş da top çeviriyor, Webo ve Emenike'nin de ikide bir yere düşmeleri, eğer yanlış krampondan değilse, nedeni ile kafamı karıştırıyordu. Takım, orta yapanı, savunma arkası pas atanı ve adam eksilten adamı olmayınca üretemiyordu.

Takımı ayakta Mert tuttu
Fener 2. yarıya 4-2-3-1 ile başladı, Emenike sola geçti, Alper hücumun arkasına geldi. Aslında yine ortada büyük boşluklar vardı ama Kuyt'ın zekası ile gelen gol sürpriz oldu. Gol sonrası, Es-Es, Necati ile çift santrfora döndü, pozisyonları bulan, penaltıyı ve golleri Necati ile kaçıran yine Eskişehir'di. Değişikliler gecikti. Emenike'de güçsüzdü. Takımı ayakta tutan ve süper oynayan Mert kurtarıcıydı. Fener ite kaka götürdüğü maçtan en azında 3 puan çıkararak pansuman yaptı ama bu takıma pansuman yetmeyeceği, sıkı bir operasyon gerekeceği aşikardı.

Mert AYDIN: Sadece kazandı

Ersun Yanal, Fenerbahçe tüzüğünde yazmadığı anlaşılan 4-3-3'ten vazgeçmiş 4-4-2'ye dönmüştü. Ama sahada değişen birşey yoktu. Rakibi zorlayamayan, baskı altına alamayan, pozisyon üretemeyen bir oyun. Halbuki Eskişehirspor, Ertuğrul Sağlam geleneğinin aksine orta sahanın kolay geçilmesine izin veriyordu. Maçın ilk yarısında Dirk Kuyt'ın gayreti ve Eskişehirspor'da Erkan'ın kişisel performansı haricinde futbol niyetine bir şey gördüğümüzü iddia edersek yalan söylemiş oluruz. Pozisyon yokluğunu iyi savunmalara bağlamak da en büyük yalan olur.
Mert'in hüneriyle İkinci
yarıya 4-2-3-1 ile başladı Fenerbahçe. Oyun kalitesinde değilse de maçın temposunda bir artış vardı. Kolay geçilen orta sahalar hücumları basketbol maçı kıvamında 24 saniyede bitiriyordu. Bir türlü üç yıl önceki Emenike'yi göremedik diye hayıflananlar en azından onun asistini alkışladılar. Sola geçen Nijeryalının ortasında Fenerbahçe'nin en iyisi Kuyt golü attı. Attı atmasına da skor üstünlüğü Fenerbahçe için maçı daha kolaylaştırmadı. Geçen hafta kurtardığı penaltı bir işe yaramayan Mert bu kez belki de sonu yenilgiyle bitecek bir maçı takımının lehine çevirdi. Sonrası karşılıklı ataklar, kopuk kopuk güzel hareketler ve Fenerbahçe galibiyeti. Kısacası futbolun Avrupa'daki gibi oynanmadığı ama kazanan F.Bahçe'nin belkide daha ikinci haftada hoca krizi yaşamasını engelleyen bir maç.

Emre BOL: Maçı kim aldı

Penaltı pozisyonundan başlayalım. İlker Meral ve yardımcıları yanlış bir karar verdi. Pozisyonun penaltıyla uzaktan yakından bir ilgisi yok. Kadıköy'de, Fenerbahçe taraftarının önünde, olmayan bir penaltıyı veren hakemde kötü niyet ararım! Eskişehirspor'u Ersun Yanal'dan daha iyi tanıyan bir teknik direktör var mıdır acaba? Eski talebelerinin ne yapabileceğini en iyi o biliyordu. Ya da biz öyle sanıyorduk! 4-4-2 taktiğiyle sahaya çıkınca açıkçası bende, "Ersun hocanın bir bildiği vardır" diye düşündüm. Nerdee! Eğer Eskişehir ekibi korkmadan ve kalabalık bir şekilde Fenerbahçe'nin üzerine gelebilse maç çok farklı olabilirdi.

Mert ve taraftar...
Tabii bir de Mert'e de... Bir takımın kalecisi, "haftanın kalecisi" oluyorsa sıkıntı var demektir. Sow'un morali çok bozuk. Bir forvet oyuncusu kanatta oynamak ya da sonradan oyuna girmek zorunda bırakılırsa ondan ne beklersiniz? Fenerbahçe'den bile daha iyi tanıdığı bir takıma karşı oynadı Yanal! Ama onu sahaya çıkardığı takım değil, Mert kurtardı! Deneme-yanılma yöntemiyle takım idare edilmez. Her hafta farklı bir kadrodan, kazanması beklenmez! F.Bahçe'nin kondisyonu iyi değil. Fenerbahçe, Kadıköy'de her maça 1-0 önde başlar. Bu skorun üzerini teknik direktör ve futbolcular yapar. Dün gece maçı Fenerbahçeli taraftarlar kazandı. Ama bu şekilde nereye kadar?