SERKAN KORKMAZ: Kolonya verin
Bence artık her şey çok zor. Çünkü; Galatasaray'ın 7 numarası olmak, Kopenhag'ı yenmekten daha kolay... Hem de; Galatasaray'ın kalecisi olmanın, Şampiyonlar Ligi'nde gruptan çıkmaktan daha kolay olduğu kadar.
Bu maçlık bir iki gol kurtaran Eray (hatta Muslera) ve bir iki pas veren Aydın'ı bu kadar eleştirmişken Semih'i de unutmayalım. Semih'i hiçbir zaman ne Şampiyonlar Ligi'ne, ne Milli Takım'a, ne de Galatasaray'a hazır bulmadım.
Burak'ın ofsayda düşmemesi ve hatta ofsayt değilken bulduğu fırsatı gole çevirmesi Real'i Madrid'de, Juve'yi İstanbul'da yenmek kadar zor. Mancini'nin bu takımı, bu mantıkla bu gruptan çıkarması; en az Fenerbahçe'yi Kadıköy'de yenmesi kadar zor. Bir ezberi bozmak adına; Sneijder'in Mancini'li performansını konuşanlara, Selçuk'un Terimli performansını hatırlatmak gerekiyor sıklıkla. Sneijder'i tek idmanla sahaya sürülecek kadar vazgeçilmez bir yük canlısı gibi davranılınca, iki kritik maç öncesi iflas etmesi, Mancini için son derece acı bir tecrübe oldu doğrusu.
TERİM Mİ OLMAK GEREKİYOR!
Hadi Melo kendine oynuyor ve onun sahip olduğu türden bir karakteri kendi haline bırakmak özellikle Avrupa Arenası'nda çok bir şey kaybettirmiyor; peki ya Selçuk... Selçuk'tan verim almak ya da, Kopenhag'ta maç kazanmak için illa Terim mi olmak gerekiyor? Saha dışı faktörleri geçtim, en azından Selçuk ile Melo'nun orta alandaki rollerini değiştirerek verilecek küçük bir ayar bile bu maçı Galatasaray lehine çevirebilirdi. Ama Mancini Selçuk'u bu maç için kazanmak gerekçesiyle biz Amrabat beklerken Ceyhun'u oyuna soktu.
İtiraf edeyim ki; kulağını tersten gösteren İtalyan'ın bu hamlesine sevinecek bir şey bulabilmek adına çok uğraştım. Ama; Mancini, hemen sonrasında Semih- Umut değişikliğiyle yenikken stoper değiştiren ilk teknik direktör olarak tarihe geçince fazla cömert davrandığıma kanaat getirdim. Keza; Selçuk'u ileri sürmek adına oyuna alınan Ceyhun artık stoperdi.
Dün gece bi'ara "birisi Mancini'ye kolonya falan götürsün, adam bi' şey yaşıyor" diye tivit atarken buldum kendimi... Pes
LEVENT TÜZEMEN: Drogba kaybolunca
G.Saray'ın hiçbir Avrupa maçında bir rakibe karşı üstelik deplasmanda tek kale oynadığını ve yoğun baskı kurduğunu görmedim. Bu baskıyı 6. dakikada golü bulan Kopenhag yarattı. Ancak gol üretme konusunda Galatasaraylı oyuncular yeterince hem becerili değildi hem de rakip ceza alanı içinde organize olamadı.
Çünkü Galatasaraylı oyuncular zihinsel olarak maçı kazanmaya motive değildi. Kopenhag golü attı üstüne yattı. Özellikle Kopenhag takım olarak ikinci yarı "Kompakt" futbolun dışına çıkıp adeta kalesine yapıştı. Öyle ki: Mancini, Kopenhag Galatasaray'ın üzerine gelmediği için Semih'i bile savunmadan çıkarıp, Umut'u soktu.
METRE KAREYLE SAVUNMA
Kopenhag takımının metrekare hesabıyla yaptığı savunma duvarını aşmak ve golü atmak için G.Saraylı oyuncular bir strateji üretemedi. Çünkü Kopenhag kilidini açmak için bir çilingir yaratmak yerine herkes çilingirliğe soyununca gol de gelmedi. Rakibin katı savunmasının tuzağına düşüp rakip kaleye yüklendiler ama düzenlenen ataklar akıl devre dışı bırakıldığı için gol tesadüfe kaldı. Kenarlardan Eboue, Riera, Drogba, Bruma, Selçuk Kopenhag kalesini orta bombardımanına tuttu.
Kopenhag savunması topları çeldikçe direnç kazandı. Kopenhag seyircisi maç boyu susmadı, oyuncular da gol yememek için direnirken sahada adeta "Cesur yürek" resitali yaptı.
G.Saraylı futbolcuların temel sorunu saha içinde konuşmuyorlar, pas alış-verişini ezbere yapacaklarına önce görmeyi tercih ediyorlar. Bu da çabuk oynamayı engelliyor ve zaman kaybı yaratıyor.
ARENA'DA JUVE İLE FİNAL
Sneijder'in yokluğunda maça damgasını vurması gereken Drogba mücadele anlamında Parken'de kayıptı. Zeminde kaydığı için iki kez ayakkabı değiştirdi. Türk futbolcusunun en büyük eksiği pozisyon almasını bilmiyor. Aydın ve Burak ilk yarıda rakip savunma arkasına doğru koşuları yapamadı. İstanbul'da Kopenhag'ı Bruma-Eboue ikilisi kanattan çökertmişti. Mancini, Bruma ile Aydın'ın yerini dama taşı değiştirerek verimsiz yaptı. Eboue varsa Bruma sağda oynamalı.. G.Saray fırsat tepti. Ancak ufukta Arena'da Juventus'la final görünüyor. Not: Mazeret değil ama Atkinson kalitesindeki bir hakemin iki kez elle topla oynanmasına penaltıyı vermemesi büyük hataydı. Aydın'a yapılan hareket de fauldü.
MAÇIN ADAMI: JOHAN WİLAND
RIDVAN DİLMEN: Şuursuzluk!
Bu sonuç hiç hesapta yoktu... Oysa dün kazanılacak 3 puan hemen hemen işi bitirecekti. Grupta ilk 3 hesaplanırken, ikincilik şansı matematik olarak vardı şimdi dördüncü olma durumu da doğdu. Gruptan çıkmak için en ciddi rakibiniz Juventus, Real Madrid'den bir puan almış ve İtalyanlar, Arena'ya gelecek. Ama Galatasaray dün ilk 15 dakikalık Kopenhag baskısına dayanamadı. Golü yedi, pozisyon verdi, sonra 75 dakika ceza sahasının önünde bekleyen Kopenhag karşısında golü bulamadı. Sistem değişti, oyuncular değişti ama değişmeyen bir tek şey şuursuzluktu. Bilinçli ataklardan yoksun ve en önemlisi kapanan takımları açma konusunda iki ana silahı kullanamadı; kanatlardan gelmek ve ceza sahasına yakın bölgelerde şut atmak. Bu bölgede kısa kısa paslar ya da Drogba'ya doğru merkezden şişirilen toplar. Buradaki maçı düşündüğümüz zaman hep kenarlardan gelip golleri bulan Galatasaray, oyun devam ettikçe oyuncu ve sistem değişikliği yaparak kanatlardan oynama şansını kaybetti. 1-0 mağlupken oyunu Ceyhun, Melo ve Selçuk'la bitirmek zaten ceza sahasına gömülen ve merkezi koruyan rakip için biçilmez kaftandı. Yetmedi Bruma da içeri girdi. İkinci bölgede 16-17 oyuncu karma karışık bir mücadele içine girdiler.
FİNAL JUVENTUS'LA
Yapması gereken en önemli şey rakibin savunma dengesini bozmaktı. Bu denge çizgilere inip kanatlara çıkmak yani oyunu açmaktı. Kopenhag oyunu sıkıştırmak, kalabalığa sokmak isterken Mancini de yardımcı oldu. Kendi oyuncularını da o kalabalığa soktu. "Ya bu gol de kaçar mı" diyeceğimiz pozisyon bulamadık. Önce gruptan çıkmayı garantilemiş Madrid'e gidilecek ardından Juventus'la oynanacak. Büyük ihtimalle Juventus buraya 6 puanla gelecek. Madrid'deki her sonuca rağmen final Arena'da oynanacak. Hakem çok iyi maç yönetti.
MAÇIN ADAMI: OLOF MELBERG
AHMET ÇAKAR: Son vuruşlar!
G.Saray, yakaladığı pozisyonlara atsa, rahat kazanacağı bir maçı kaybetti. G.Saray'ın yediği golden çok kaçırdıklarını incelemek lazım. Mesela Bruma pas şiddetini iyi ayarlasa, Burak golü bulabilirdi. Yine Burak kafaları iyi vursa gol gelebilirdi. Drogba çaprazdan son vuruşu iyi yapsa da gol gelebilirdi. Melo'nun vurduğu top direkten dönmese G.Saray pekala beraberliği yakalardı. İlk devre atılacak bir gol maçı farka götürebilecekken şimdi G.Saray grubunda tekrar puan hesapları yapmaya başladı.
G.Saray'ın yediği golde Aydın'ın hatası var. Geriye koşusunu kesti. Oysa kesmeyip Kopenhag'ın sağ kanat oyuncusunu takip etmesi lazımdı. Top içeri kesildiğinde de stoperlerin kendi kalesine çok yakın olduğunu ve yerleşim hatası yaptıklarını gördük. Aslında bu gol G.Saray'ı silkelendirir mi diye düşünüyorduk ki akabinde Kopenhag'in direkten dönen topu geldi. İlk 20 dakikadan sonra G.Saray toparlandı, art arda çok önemli goller kaçırdı. Oyun inisiyatifi G.Saray'da olmasına rağmen o çok kritik beraberlik golü gelmedi ve ilk devrenin son dakikasında da buna karşın Kopenhag mutlak bir golden yararlanamadı.
İkinci yarı G.Saray baskılıydı. Top sürekli sarı-kırmızılılardaydı. Fakat bu tür maçlarda gol geciktikçe rakibin direnci çok artıyor. İkinci yarıda da aynen böyle oldu. G.Saray önemli bir baskı kurdu ama rakip iyi gömüldü, iyi adam paylaştı ve kazandı.
G.Saray için grupta da tehlike çanları çalıyor. İkincilik için mutlak Juventus'u yenmek lazım. Hele hele Kopenhag bundan sonra da puan alırsa her şey karma karışık olur.
HAKEM KUSURSUZDU
Gelelim hakeme... Bence İngiliz Atkinson mükemmele yakın maç yönetti. İki kritik pozisyon var. G.Saray'ın penaltı beklediği el pozisyonu. Kopenhaglı oyuncunun kolu açık olsa da, top yakın mesafeden kola çarpıyor. Burada elle oynama yok. Diğer kritik pozisyon ise Aydın'ın penaltı beklediği hareket. Aydın ilerleyip gideceğine rakip atladı diye kendini yere bırakıyor. Burada da karar doğru.
MAÇIN ADAMI: JACOBSEN