Dün gece Fenerbahçe için seçenek tekti. "Kazanmak!" Ama kazanmayı gerektiren gerçekler sahaya tam anlamıyla yansıtılmadı. Ve 4'ncü deplasmanda 11 kayıp puan. Görünen o ki, bu takımın sadece kimyası bozulmamış. Fiziksel sorunlar da yaşıyor. Alper Potuk'un yerine Selçuk Şahin'in sahaya sürülmesinin, kazanmak duygusuyla ne kadar ilgisi olduğunu, Ersun Yanal'a soralım.
Bir takım, maça harika bir başlangıç yapıyor da, pozisyonları su gibi harcıyorsa. Bir takım rakip alanda gözdağı veriyor da, savunmasıyla rakibin her bindirmesinde yapraklarını döken ağaçlara dönüşüyorsa. Ve ilerleyen dakikalarda; bütünlük ortadan kalkıyor, savunma ve orta alanda "kalbi durmuş" görüntüler dikkat çekiyorsa. O takımın ruh halini de sorgulamak gerekir. Futbolcularını da.
Fenerbahçe'nin yediği golde, Bekir ve Mehmet Topal'ın yerde oturuyor hali, savunmanın felaket halinin belgesidir. Baroni ikinci yarıya başlarken oyundan alınmalıydı. Çünkü"hiçbir şeydi!" Kuyt'u tanımak zorlaştı. Her deplasmanda sonuca noktayı koyma şansı ayaklarına geldi ama beceriksizlik humması yaşıyor. Kuyt'un orta alandan çıkma hızıyla, rakip kale önünde işi ağırdan alma gerçeği arasındaki fark, gecenin yansımasıydı.
Bir gerçek var ki. Bu ülkede sahada 10 kişi bırakılmanın ödülünü Fenerbahçe'ye verecekler. Karşılığında liderliği alacaklar. Ama bu oyuna yem olmamak da, futbolculara kalıyor.
Dün gece maçın başında, "Fenerbahçe bu maçı almadan gitmez" dedim. Maçın sonunda "Liderliğin başına bela aldı" dedim. Çünkü Fenerbahçe liderliğe borçlandı.
Gürkan KUBİLAY: Tatsızlar
Deplasman fobisini yenmekti amaç, tonla eksik ve sakatlığa rağmen. Hızlı da başladı F.Bahçe, bu sezon ilk kez "4 dakikada 3 pozisyon" bularak. Ama klasik hale gelmeye başlamıştı takımda "iyi oynarken bir anda durmak", 10. dakika sonrası durdular.
Ara vermek Caner'e yaramamıştı, Gökhan'ın önündeki Topuz sadece "yer doldurandı". Baroni, saha kenarında onu sevmediğini düşündüğü koçunun, ihtiyacı olduğunda oynatmasının isteksizliğindeydi. Bir Topal vardı çabalayan, bir de haftalardır ilk kez bu kadar oyunda gördüğüm Volkan. Ama buna rağmen 37 ve 42'de Kuyt ve Emenike atsalar F.Bahçe ilk yarıyı önde kapayacaktı. Sonra ilk yarı biterken 45+1 'de "ava giden avlanır" oldu ve 4 kişinin içinde Onur, ilk yarıda Fenerbahçe'yi "aslında hak etmediği" bir mağlubiyetle tanıştırdı.
Ruhsuz Baroni 2. yarıda da "ekşili çorba" tadında idi oyun. Ta ki Baroni'nin "keskin görüş yetenekli" yardımcı tarafından oyundan attırılmasına kadar. 10 kişi kalmak, hatta "ruhsuz oynayan" Baroni'den kurtulmak yaradı takıma. Maça "1 puan bize yeter" diye başlayan, gol sonrası yaslanan Elazığ'ın üzerine daha bir hızla gittiler. O dakikalarda devreye girmesi gereken Yanal idi. Belki savunmadan 1 adamı çıkarıp, 3'lü defansa geçmek,orta alana 1 "hücuma gitme becerili adam daha" koymak denenebilirdi ama Yanal geç kaldı değişikliklerde, oyunu "oyuncuları kadar" forse edemedi.
Emenike'nin 3 antrenmanla çıkması, Kuyt'ın ortaya çıkan yorgunluğu, oyuna giren Raul'un meyve verememesine rağmen bir kenar ortası, Kadlec'in"istemeden attığı kafa pası" ile Topal'ın golü, F.Bahçe'ye, "tadımız yok " ama en azından "deplasmanda artık yenilmiyoruz " psikolojisi verdi.
Mert AYDIN: 1 puan iyi
Maçtan önce Fenerbahçeli futbolculara ya da taraftarlara sorsanız Elazığspor deplasmanında 1 puana 'evet' demezdi. Ama oyun içinde öyle şeyler yaşandı ki maç sonunda Mehmet Topal'ın beraberlik golü belki de takımın moral motivasyonu açısından sevindiriciydi onlar adına. Maça hızlı başlayan ve golleri kaçıran Fenerbahçe, yavaş yavaş üzerine gelen Elazığspor karşısında bu üstünlüğü kaybetti. Çünkü sarı-lacivertliler ikinci yarı başından bu yana bir türlü ideal kadrosunda oynayamıyor ve Ersun Yanal da yedekleri tam anlamıyla hazır tutamadığı için işler bozuluyor.
Fenerbahçe kırılgan. Artık en küçük bir hata, en küçük tartışmalı bir hakem kararıyla bile dengeleri bozulabiliyor. İlk yarının sonunda yenen golde Bekir'in yediği çalımın açıklaması ve özrü yok milli futbolcu adına. Topal'ın harika futbolu, yenilen golde istemeden yaptığı katkıya rağmen, Fenerbahçe'nin maç boyu ayakta kalmasını sağladı. Emenike tek kaldı İkinci yarıda oyun üstünlüğünü alsa da Fenerbahçe'nin istediği futbolu oynadığını söyleyemeyiz. Ne Cristian ne de Alper, Yanal'ın hayal ettiği penetreleri yapamadılar rakip ceza alanına. Emenike ileride tek kaldı ve bu durumla baş edemedi. Bir de üstüne Cristian atıldı. Elazığspor'un moral olarak çökmüş ve sinirlenen Fenerbahçe karşısında oyunu bitirme şansı vardı. Ama onlar bunu yapamamanın cezasını beraberlik golüyle çekti.
F.Bahçe, ligin ikinci yarısında deplasman sıkıntısını sürdürüyor. Sezon başında yerli bir hücumcu alınsa ya da Semih'le anlaşılsa şimdi sıkıntı yaşanmazdı.
Emre BOL: 19. takım!
Hakemler ligin 19. takımı olmuşlar sanki… Tek rakipleri de Fenerbahçe! Her maç verilmeyen penaltılar, verilen saçma sapan kartlar… Şuna emin ol sevgili okur; ligin şampiyonunu MHK tayin edecek! Artık ince ince doğramayı bıraktılar, kalın kalın doğruyorlar! Bu kadar baskı altında oynamak gerçekten kolay değil. Hüseyin Göçek'in Cristian'a gösterdiği kırmızı kart tam bir komedi. F.Bahçeli oyunculara rahatlıkla gösterebildiği kartları her nedense rakibe gösteremiyor.
Devre arası kampında Ersun Yanal'la konuşurken, "G.Birliği maçına kadar kaybetmezsek açık ara şampiyon oluruz" demişti. Bugün Yanal'ın planlarının tutmadığı net bir şekilde görülüyor. Takımda sakat ve cezalı oyuncular vardı. Özellikle sakat oyuncuların sorumlusu bence Ersun hocadır. Yaşlı takıma yapılan ağır salon yüklemeleri, adale sakatlıklarına yol açıyor.
Topal çok iyi oynadı
Dün Fenerbahçe'nin kulübesinde sonradan oyuna girerek skoru değiştirecek bir oyuncu dahi yoktu. Elazığ karşısında takımın en iyisi hiç şüphesiz Mehmet Topal'dı. Hem orta sahadaki görevini yaptı hem de beklerin açıklarını kapattı. Her yerdeydi Topal… Elazığlı oyuncuların attığı şutlara vücudunu siper etti ve attığı golle beraberliği kurtardı.
10 kişi kalan takımın böylesine direnç göstermesinin tek nedeni "haksızlığa uğramışlık" duygusuydu aslında… Hep yazıyoruz; Fenerbahçe şampiyonluk yolunda sadece rakibi değil hakemleri de yenmeli diye… Dün hakemi yenemedi belki ama savaşarak berabere kaldı! Arada hala puan farkı var. Yanal ve öğrencileri daha sakin olmalı. Saha içinde kurulan tuzaklara düşmemeli.
Gürcan BİLGİÇ: Değişmek zorunda...
NOT: İlk dakikalardaki pozisyonlar gol olsa, tabela farklı olurdu. Ama bu zaaflar ve yaptığımız bu tespitler yine de değişmezdi.
Ömer ÜRÜNDÜL: Yanlışlara devam
Sonuçta F.Bahçe iki önemli puan daha kaybetti. Ama görünen bir şey var ki takım ligin ikinci yarısında hiç iyi futbol oynamıyor. Üstelik de tek kulvarda yarıştığı halde. Ligin ilk yarısındaki fizik kondisyonda da büyük düşüş var. Ersun Yanal'ın da yanlışları devam ediyor. Bence en önemlisi Aykut Kocaman döneminde kontrol futboluna alışmış takımı sürekli tempolu ve çabuk oyuna zorluyor. Elazığspor bence çok önemli 2 puan kaybetti. Aslında ilk yarıdaki çok önemli kurtarışlarıyla İvesa takımına ciddi bir galibiyet ortamı hazırlamıştı. F.Bahçe'nin takım presi yetersiz kaldı. Maç eksiği Bekir-Kadlec yetersizdi Elazığspor bence dün Fenerbahçe karşısında çok önemli iki puan kaybetti...
Ahmet ÇAKAR: Cristian'ın kartı doğru
Sadece ilk yarıda Cristian kaleci ile çaprazdan karşı karşıya kaldığı pozisyonda topa vurmadan önce geriden gelen F.Bahçeli, ceza alanının hemen dışında rakibi tarafından itiliyor. Kitabi olarak baktığımızda bu pozisyon faul ama fiiliyatta böyle faulleri hakemler pek vermiyor.
Erman TOROĞLU: Zayıf alınca hep hocadan!
Elazığ tahminimden iyi mücadele etti, oynadı. Ama rakibi 10 kişi yakalamışken işini bitiremezsen dün geceki gibi 1 puana razı olursun. F.Bahçeli oyuncular 10 kişi kaldıktan sonra daha iyi mücadele etmeye başladılar. Elazığspor bir kişi eksik rakibinden faydalanamıyorsa bu onun acemiliği, başka bir şey değil.
DOĞRU KARARLA DEVAM DEDİ
Baroni'nin atıldığı pozisyon tam evlere şenlik. Yahu kardeşim sana faul yapılıyor tamam. Hakem zaten sarı kartı verecek. Ve bence çok doğru bir kararla maçı devam ettiriyor, F.Bahçeliler kaçırıyor. Ne gerek var yerdeki rakibine o hareketi yapmana. O harekete sert diyebilirsin, yumuşak diyebilirsin ama ne olursa olsun yapmayacaksın.. Hani talebe vardır "Kaç aldın oğlum" dersin "Baba hoca bana 2 vermiş" der. Veya sorarsın "Oğlum kaç aldın" cevap "Baba 9 aldım" der. Zayıf alırken hocadan iyi alırken senden. Aynı F.Bahçeli futbolcuların gördüğü kartlar gibi. Aslında F.Bahçe G.Saray ile Beşiktaş'a "Yahu kardeşim gelin peşimden, hep beraber heyecan yapalım" diyor. Ama ne G.Saray'da ne Beşiktaş'ta bir hal, heves yok. Onlar da diyorlar ki "kardeşim bizi uğraştırma, yürü git işine." Durum aynen böyle.
Rıdvan DİLMEN: Belki de bu 1 puan şampiyon yapacak