Gel gelelim UEFA'nın uşağı Portekizli hakeme... Dün Arsenal önünde Beşiktaşlı futbolcuların sahada alın terini çaldın. Yani hırsızlık yaptın. Eğer biz Türk medyası olarak Türk ulusu olarak Avrupa'da kulis yapamadığımız müddetçe böyle UEFA uşağı hakemler hem golümüzü hem penaltımızı vermeyerek elenmemize neden oluyorlar.
AH BILIC EFENDİ AH
Son sözüm ise Bilic efendiye. Eğer sen kenarda olsaydın, son 20 dakikada iletişimle oyuna müdahalen ile maçı kazanabilirdik. En az hakem kadar sen de suçlusun Bilic efendi.. Bir teknik adam son saniyelerdeki kritik anlarda hamleleriyle işi bitirebilir. Beşiktaş'a yazık oldu demiyorum, oynadığı futbolla helal olsun diyorum. Ama gol atmasını da bileceksin. Yoksa mı hep böyle eleneceğiz...
Oktay Derelioğlu: Yazık oldu!
Beşiktaş İstanbul'daki ilk maç gibi Emirates'te de oyuna başabaş başladı. Orta sahada iki takım da topa sahip olmaya çalıştı. Sahada form tutmuş bir Beşiktaş vardı Arsenal'i çok zorladı. Hata tura daha yakın olan taraf Beşiktaş'tı.. Her iki karşılaşmada da hemen hemen aynı dakikalarda 10 kişi kalan Arsenal karşısında golü ne pahasına olursa olsun bulmalıydık.. Ama maalesef olmadı. Beşiktaş bence UEFA Avrupa Ligi'nde bu form grafiğiyle ve tecrübesiyle başarılı olacaktır. Yeter ki UEFA Avrupa Ligi'ni küçümsemesinler ve iyi konsantre olsunlar..
BAL GİBİ PENALTIYDI
Feyenoord ve Arsenal maçlarında rakibine üstün oyun oynayan ancak Şampiyonlar Ligi'nin kapısından giremeyen Beşiktaş'a yazık oldu. Portekiz hakem resmen vermediği iki net penaltıyla emeğimizi çaldı. Pektemek'in ilk pozisyonu net penaltıydı. İkinci yarıda Motta'ya yapılan faul de penaltıydı. Ki Arsenal'li futbolu maçtan sonra itiraz etti ve 'evet Motta'ya müdahalem oldu' dedi. Şampiyonlar Ligi'ni hak edecek bir futbol oynadı. Beşiktaş Şampiyonlar Ligi'nde olmalıydı. Bu kadar olumsuzluklara rağmen oynadığı 2 eleme maçlarında da üstün olan Beşiktaş Şampiyonlar Ligi'nde taraftarıyla renk katacaktı.. Şimdi Beşiktaş hemen lige konsantre olmalı. Erken form tutan Beşiktaş bunun dezavantajını yaşamamak için temposunu iyi ayarlamalı ve bütün sezona yaymalı.. Hem ligde hem Avrupa Ligi'nde mücadelesini sonuna kadar sürmeli..
Turgay Demir: Helal olsun size
Kura çekildiği gün Beşiktaş kalesine 5 gol atanlar, hiç şans tanımayanlar, tur için hayal bile değil diyenler gırla geziyordu ortalıkta… Biliç tüm bunlara karşılık "Bir hayalimiz var, umudumuzu kimse kolay kolay elimizden alamaz" derken biz de yeni sistemle Beşiktaş'ı yenmenin hiç kolay olmadığını anlatmaya çalıştık günlerce. İlk maçta farklı galibiyeti kaçıran Kartal rövanşta da sıkıca sarıldı umutlarına… İlk 45'te bireysel hatalarla gelen iki pozisyon dışında kaleyi göstermediler Arsenal'a… Hiç pozisyon yokken gelen gol bile moralleri bozmadı.. Beşiktaş'a bir gol lazımdı ve değişen bir şey yoktu aslında… Debuchy maçın başından beri garip bir agresiflik içindeydi. Yanımdaki Serdar Sarıdağ'a "Bu vatandaş kendini attırır bu gidişle" derken devre arası aynı şeyi Başkan Orman söyledi… İkinci yarının ortalarında bu dileğimiz de gerçek oldu, Arsenal 10 kişi kaldı…
Yürekli oynadılar
Gökhan Töre ve Necip'le takviye edilen Beşiktaş yine canla başla mücadele etti, pozisyonlar buldu… İngiliz devi Arsenal dokuz kişiyle savunmasına gömülmek zorunda kaldı… Wenger kenarda titredi, yerinde duramadı. Panik halinde skoru korumaya çalıştılar. Yere yatan kalkmadı. Önümüzde futbolun beşiği, salladık dört bir yandan, lakin o son darbeyi vuramadık. Bize Şampiyonlar Ligi kapısını açacak o vuruşu yapamadık. Üzgün müyüz evet, gururlu muyuz ona da evet. DİKKAT!: Beşiktaş büyük oynuyor, iyi mücadele ediyor, 10 numarasını da bulunca yenilmez armada olur. ÖZET: Evet Nazım'ın dediği gibi; "Bizim kalbimiz hep kırıktır çocuk. Ama yine de eksik etmeyiz sol cebimizden umudu" diyerek çıktık yola. Yürekleriyle oynadılar çocuklar, Şampiyonlar Ligi anlamında umutlar bitti ama kalpler asla kırık değil. FİNAL: Galip sayılır bu yolda mağlup. Helal size çocuklar.
Mert Aydın: Yazık oldu
Ulaşılmaz gibi görünen bir hedefti Şampiyonlar Ligi. Hele o kuradan sonra. 16 yıldır Şampiyonlar Ligi'ni ıskalamayan, 12 ön eleme maçının tamamını kazanan bir rakipti Arsenal. İlk maçta alınan 0-0, belki skor olarak tatmin edici değildi ama oynanan futbol herkesi heyecanlandırmıştı. Slaven Biliç'in rüyasının hiç de fanteziden ibaret olmadığını anlamıştık. Dün akşam Beşiktaş ideale yakın bir kadroyla sahadaydı. Ama çok önemli bir eksiği vardı; Slaven Biliç. Stratejinin maç içinde defalarca değişebileceği bir maçta bu büyük sorun yaratabilirdi. Belki de Biliç, kenarda olabilse ikinci yarının başında o panik yaşanmaz Beşiktaş 20 dakikayı çöpe atmazdı. Belki de Biliç devrenin son dakikasında 1-2 uyarı yapar o basit golün olmasına izin vermezdi. Kim bilir? Halbuki Beşiktaş, Arsenal'i kilitlemiş fırsat yakalamaya bile başlamıştı. 2 pozisyonda penaltı isteklerinin olması oralara gelindiğinin en büyük kanıtıydı. Ama o son dakika golü. Aslında golü Sanchez atsa da, pozisyonun kahramanı Wilshere'dı. Türkiye'de bu tip orta saha oyuncularının rakip ceza alanına girmesine alışık değiliz. Wilshere tipi oyuncuları savunma konusunda bir eksiklik var takımlarımızda.
Onuruyla kaybetti
İkinci yarı panik içinde başladı. Ersan ve Franco, takım savunması dağılınca defolarıyla baş başa kaldı. Sonra yavaş yavaş maçın ortağı olmayı başardı Beşiktaş. Atiba'nın enerjisi, Oğuzhan'ın gayreti vardı. Ama Ba, ilk maçtaki kadar rahat alamadı topları. Olcay, sonradan oyuna giren Gökhan driplinglerine sınır koyamadılar. Son bölümde rakip 10 kişi kaldı ama bu bölümde Ba fırsatı kullanamadı. Beşiktaş kaybetti. Onuruyla kaybetti. Ama bu kadar yaklaştıkları Şampiyonlar Ligi'ni hüzünle izleyecekler. Hep, "Ah o ilk maçta kaçanlar" diyecekler.
Sinan Vardar: İngilizler unutamaz
Emirates Stadı'nda 4 bine yakın Beşiktaşlı inanılmaz bir destek verirken futbol kültürünün başkenti Londra'da "centilmen seyirci" örneği ile alkışlandılar. Helal olsun! Beşiktaş böyle bir takıma karşı "kora kor" mücadele ederken hakem düzgün yönettiği maçta Pektemek'e ve Motta'ya yapılan iki harekette penaltı verebilir miydi? Bence evet. İlk yarının sonlarına doğru Beşiktaş'ın direnci artıyor heyecanını yeniyor gibi görünürken Arsenal golü buldu. Doğrusu bir dakika dayanamadık, o güzelim mücadeleye yazık oldu. Arsenal ikinci yarıya fizik gücünü de kullanıp yüklenirken Beşiktaş da uzun toplarla Demba Ba'yı gol yollarına sokmaya çalıştı. Beşiktaş tekrar dengeyi sağlarken maç yine "kora kor" mücadeleye döndü. Maçın yıldızı Pekdemek herhalde iki ciğerle oynuyor! Sahanın her yerinde Pekdemek vardı dün.
Şampiyonluğun adayı
Atiba, Ersan ve Motta kapasitelerinin üstüne çıkarken İsmail yöneticilere "Boşuna sağ bek aramayın, ben varım" diyordu. Olcay yerini Gökhan'a bırakırken kulübedeki Necip, Kerim ve Cenk Tosun, Beşiktaş'ın bu yılki kadro zenginliğinin göstergesiydi. Futbolcu yaratılmış Demba Ba gol için çırpınırken kendi yarattığı pozisyonda az daha golü bulacaktı. İngiltere'de Beşiktaş'ımız bir başka oynuyor. Hadi bakalım adamlar bir de 10 kişi kaldı. Bitime 15 dakika var diye umutlandık. Koca Arsenal'ı sahasına hapsettik. Olmadı, olmadı! Ama çok önemli birşey var; Beşiktaş'ın dünkü futbolunu bu İlgilizler asla unutamayacak. Beşiktaş böyle oynarsa UEFA ve Süper Lig'de çok iyi iş yapar. Bence Beşiktaş'ın o kazanma hırsına, isteğine, mücadele gücüne bakarsanız şampiyonluğun da en önemli adayı Kartal!
Fatih Doğan: Tecrübe farkıyla
Beşiktaş İstanbul'daki gibi oynasa Arsenal evinde hayatındaki en acı sürprizlerinden birini yaşayabilirdi. Beşiktaş iyi paslaşmalar yapamadı. Wenger'in övdüğü ritmi ve tempoyu genelde yakalayamadı. Atiba'nın dönmesine rağmen takımın paslaşma yüzdesi düşüktü.. Bu durum ev sahibi ekibin ya da seyircinin baskısından değil Beşiktaş'ın ürkek psikolojisinden kaynaklandı. Çünkü Arsenal oyunu baskılı değil, sakin ve soğukkanlı oynadı. Pozisyon odaklıydılar. Kontrolü hiç bırakmadılar.. İlk yarı Motta'nın pozisyonunu penaltı gördüm. Bariz bir şekilde topa vurması engellendi. Portekizli hakem kolayı seçti. Ama cesaretle o pozisyona düdüğü çalabilse 1-0 öne geçecek Beşiktaş bütün planları değiştirebilirdi. Arsenalli oyuncular üstün oynadıkları oyunda rakibin bireysel hatalarıyla da birlikte özellikle ilk yarı istedikleri pozisyonları buldular. Arsenal Ramsey'in yokluğunu aramadı. Maçın standartlarının üstüne çıkamayan Mesut Özil'in yerine Alexis Sanchez sahne aldı. Sağ açıkta sergilediği performansla ve attığı golle Beşiktaş'ın planlarını ve hayallerini yıkan isim oldu. Bilic'in tribünde oluşu takımı da olumsuz etkiledi. Debuchy'in 75'te kırmızı kart görmesinden sonra sarı kartlı Veli'nin oyundan çıkarılması doğru bir hamleydi. Ancak saha kenarındaki Bilic başka bir ruh katardı. Motta'nın verilmeyen penaltısı dışında Bilic'in yokluğu da kırılma noktalarından biriydi. Rakibin 10 kişi kalmasıyla Beşiktaş beklenen baskıyı kurdu ancak ihtiyacı olan golü bulamadı. "İstanbul'da 5 pozisyon yakalayıp 1 gol atamayan Beşiktaş, Londra'da Emirates'te 5 pozisyon verip 1 gol atar mı?" diye sordum. 'Son 20 dakika niye olmasın?' diye umut ettim. Ancak olmadı. Beşiktaş ezilmedi, Arsenalli oyuncuların bitiş düdüğüyle birlikte aşırı sevinci de önemli... Tecrübe parayla satın alınmıyor. 180 dakika bunu gösterdi. Sağlık olsun... Beşiktaş kafadan 10 milyon Euro ve prestij kaybetti. Ancak UEFA bileti cebinde, teselli ve telafi arayanların fırsatı da elinde...
Metin Tekin: Beklenen gol gelmeyince...
Çok heyecanlı bir maç oynandı dün akşam Londra'da... Umudumuzun kaynağı, İstanbul'daki ilk karşılaşmaydı. Londra deplasman olarak çok farklıydı bunu biliyorduk ama ilk yarının son dakikasında gelen gole kadar İstanbul'daki maçtan daha etkili bir 45 dakikanın oynandığından bahsedebiliriz. Sakindik, topa sahip olduk. Savunmayı çok doğru yerde başlattık. Sadece bir pozisyon verip, golü yedik ama oyunu hiç vermedik. O son dakika golü ile devreye 1-0 yenik giderken, ikinci yarıda çok farklı şeyler olacağı da apaçık bir şekilde görülüyordu. Az da olsa böyle başladı ikinci yarı. Bu sefer daha geniş alanlarda pozisyon üreten Arsenal ortaya çıktı. Hiçbir zaman, pozisyonları gol vuruşuna kadar getiremesek de oyunda hiç geri düşmedik, maçın son dakikasına kadar. 75. dakikada Arsenal'in 10 kişi kalışı, sanki maçın yeniden başlayacağını düşündürdü bize. Beşiktaş zorladı, Arsenal savundu ama biz yine de o son gol pozisyonunu bir türlü bulamadık.
NELER YAPABİLECEĞİNİ GÖSTERDİ
Belki oyunculara değinmek gerekir; kısaca bireysel olarak herkes çok iyi oynadı. Beşiktaş'ı oyunda tutan o birlikte ve doğru takım şeklinde oynamasıydı. Hutchinson da, İsmail de çok iyi bir form grafiği yakaladı. Yalnızları oynasa da Demba Ba iyi niyetli mücadele etti. 180 dakikalık mücadelede tek gol oldu ve maalesef onda da Tolga'nın hatası vardı. Öyle büyük bir futbol heyecanıyla bir son 5 dakika yaşadık ki anlatmak kolay değil. Tüm mücadeleye rağmen maalesef Beşiktaş, kendisini Şampiyonlar Ligi'ne götürecek o golü bulamadı. Şu bir gerçek ki eşleşmeler olduktan sonra böylesi bir Arsenal karşısında böylesi bir Beşiktaş performansı beklemiyordum. Kazanamayınca ne anlamı var diyebilirsiniz? Daha birçok sportif hedefi var Beşiktaş'ın bu sene. Ve Arsenal karşısında oynadığı iki maçta neler yapabileceği anlamında önemli ipuçları verdi...
Rıdvan Dilmen: Wenger'in hali play-off'un özetidir
Portekizli hakem maçı bitiriyor, yıllardır sakinliği ile bildiğimiz, en kritik maçlarda bile sakinliğini koruyan Arsene Wenger; dişlerini sıkıp, coşku içinde elini kolunu kaldırıp yaşadığı mutluluğu gözler önüne seriyor. Yani derin bir "Ohhh" çekiyor... İşte bu, Arsene Wenger'in bu hali, play-off'un özeti... Wenger, kuralar çekildiğinde, rahatlıktan "Ohhh" demişti, dün akşam 90+4'te bitiş düdüğünün ardından stresin yerini rahatlığa bırakmasıyla "Ohhh" dedi. Arsenal'in en büyük özelliği; hızlı oynama isteği. Hatta İngiltere'de uzun topu bundan 25 yıl önce yere indiren ve hızla rakip kaleye giden ilk takım benim hatırladığım. Yıllardır da aynı hoca ile çalıştıkları için tarzlarını hiç değiştirmiyorlar. Hızlı, çevik bir takım yaratıyor Arsene Wenger. Türkiye'de belki de Avrupa'da Arsenal'e, Beşiktaş kadar hiçbir takım ters gelemez. Arsenal'in elindeki silah, çok az takımda var. O az takımlardan birisi de Beşiktaş. Siyah-beyazlılar hızlı oynayan, hızlı oynamaya çalışan bir takım. Set oynamayı bilmeyen bir takım. Bu mücadele için tam anlamıyla Rus ruleti demek mümkün. Biraz iki takım arasında oyuncu kalitesi olarak fark var ama oyun olarak, felsefe olarak bildiğin Rus ruleti. Gideyim, üç pas yapayımdan anlamayan iki takım. Arsenal-Beşiktaş maçlarında iki takım oyuncuları diğer karşılaşmalara göre daha fazla yoruldular. 2-3 günde toparlamaları zor olur. Premier Lig'in önemli, hızlı oynayan takımlarından Arsenal'e karşı aynı tempoda oynamayı bizim ligimizdeki takımlar içinde Beşiktaş'tan başkası yapamazdı. Arsenal'i eleyebilir miydi Beşiktaş, eleyebilirdi. Bireysel performansa baktığımızda, iki maçta da iyi oynamaya çalıştı oyuncular. Turu geçse gruplara kalsa sürpriz olur muydu? Hayır... Üst üste bunları koyduğumuz zaman Beşiktaş, benim gönlümde görevini fazlasıyla yaptı. Avrupa Ligi'nde temposunu korursa çok başarılı olacağına inanıyorum. Hakeme gelince; İyi bir yönetim gösterse de Beşiktaş'ın penaltısını vermedi.
Erman Toroğlu: Tarih her zaman kazananı yazar
Hep aynı nakaratlar. Yıllarca böyle söylene söylene uyutulduk. Yıkılmadık, ayaktayız. Ezilmedik, yazık oldu, çok koştuk ama olmadı. Daha bunun gibi bin türlü bahane. Arkadaşlar dünkü maçtaki hedef ne... Şampiyonlar Ligi'ne kalmak... Kalındı mı, hayır. O zaman başarısızsınız. İstanbul'daki maç dakika 90+3... Beşiktaş'ın teknik direktörü Bilic oyundan atılıyor, Londra'da televizyon hep onu gösteriyor. Ordusunun başında olmayan bir komutan tribünde. Ordusu sahada savaşıyor. Fazla uzağa gitmeyin, üç gün evvel Soma için oynanan Süper Kupa maçı... Türkiye'nin iki büyük kulübünün başkanları disiplin cezası aldıkları için maça gelemiyorlar. Bakınız bunları arka arkaya zincir şeklinde koyun, o zaman nerede başarısız, nerede hata yaptığınız anlarsınız. Futbolda hedef vardır, kazanırsan seni tarih yazar. Ben ikinciyi, üçüncüyü yazanı hiç görmedim, hatırlamıyorum... Arsenal Beşiktaş'a göre kalite olarak da, kumaş olarak da para olarak da daha iyi takım. Ama bakın başarılar hep ayrıntılarda gizlidir...
YÜRÜYE YÜRÜYE GOL ATTILAR
İstanbul'daki maçta uzatmalarda teknik direktör atılıyor. Dün geceki maçta ilk yarı uzatmalarında Beşiktaş golü yiyor. Peki bu golü nasıl yiyor? Beşiktaş'ta oynayan Olcay diye bir oyuncu var. Arsenal hücum ediyor, Beşiktaş defansı adamlarını almış, hiçbir şey olmaz. Olcay golü atan Arsenalli oyuncunun yanından ufak ufak kaçarak orta sahaya geliyor. Yahu kardeşim 30 saniye sonra ilk yarı bitecek. Gol yemeden devreyi kapatman lazım. Hani kontraya gidip gol atmaya çalışsan tamam. Maç bitiyor. Ama o Arsenalli oyuncuyu bırakmış hırsız adımlarıyla kaçıyor. Arsenalli oyuncu topu alıyor, yürüye yürüye golü yapıyor. Seyredin bakın televizyona. İşte başarı bu ayrıntılarda gizli. Maçın hakemi futbolcular kadar koştu. Ama Motta'ya ceza alanı içinde yapılan harekette takdir hakkını Arsenal'den yana kullandı. Aynı pozisyon Arsenal'in lehine olsaydı hakem ne yapardı? Bir de Mustafa Pektemek'in pozisyonu var. Hakem burada da ev sahibi avantajını kulandı. Yoksa iki pozisyonda da penaltı verilebilirdi.
DEMBA BA NEREYE KADAR
Bizim futbolcularımız öyle gereksiz sarı kart görüyorlar ki teknik adamları da zor durumda bırakıyorlar. Mesela 22. dakikada hakeme ısrarlı itirazdan dolayı Veli Kavlak sarı kart gördü. Yahu kardeşim itirazını et, git. Ama bunun sebebi kim, bizim hakemler. 32. dakikada Oğuzhan bu sefer gereksiz bir sarı kart görüyor. Fazla uzağa gitmeyin. İki gün önceki Süper Kupa'yı yöneten hakem 10 tane sarı kart gösterdi. Neden kırmızıya dönemedi? Hem cesaretini hem de kırmızıyı evinde unutmuştu da ondan. Eğer kırmızı gösterirse bu hakem yarın hakemliği bitirecek, Merkez Hakem Komitesi'ne girecek. G.Saray ile, F.Bahçe ile kötü olmak ister mi? Bizim Türk hakemleri böyle pozisyonlarda cesaretli olamadıkları için Avrupa'da da futbolcularımız badem oluyorlar. Beşiktaş iyi mücadele etti ama gol noktalarında zayıflar. Mustafa defansa yardım etmekten hücuma gücü kalmıyor. Bir tek Demba Ba var, o da nereye kadar. Siyah beyazlılar maçı çözmek için gittiklerinde kafayla gol atacak adamları yok. Biz yine bir Türk gibi düşünelim. Beşiktaş iyi mücadele etti, ezilmedi. Sonuçta Şampiyonlar Ligi'ne gidemedi. Hayırlı işler, bol güneşli günler.