GALATASARAY'A BÜYÜK TEPKİ
PRANDELLİ'DEN SKANDAL AÇIKLAMA
SKANDAL SONRASI TRT ÖZÜR DİLEDİ
AHMET ÇAKAR'IN KEHANETİ TUTTU
EMRE ÇOLAK'TAN O İDDİALARA YANIT
İkinci golde Piszczek defansın arkasına sarktı. Ceza alanı içinde Chedjou ile Dortmundlu Aubameyang bire bir pozisyondaydı. Rakibi öne koşuyormuş gibi yapınca Chedjou uyudu arkada bomboş pozisyonda Aubameyang golü attı. Üçüncü golde Reus, topu aldı düzeltti tıpkı Sneijder'in Fener maçında yaptığı gibi vuracağı köşeyi seçti ve topu 90'a bıraktı. Reus topa vurduğu anda tam 7 Galatasaraylı futbolcu topla kale arasındaydı. Ve hiçbiri şuta engel olmayı düşünmedi bile. Maç boyu sadec 3 tane faul yapan bir takımın nasıl bir mücadele ortaya koyduğunu düşünmek çok zor olmasa gerek.
Murat Özbostan: Vah halimize...
G.saray'daki kaosun en büyük nedeni Prandelli. G.Saray-F.Bahçe maçı sonrası, "Prandelli, Sneijder'i Florya'ya kadar sırtında taşısın" demiştim. Galatasaray, Fenerbahçe karşısında oynamadan kazanmıştı. Bu tatlı zaferin nasıl boş olduğu birkaç gün sonra ortaya çıktı. Bir yanda Almanya Ligi'nde 14. sırada olan bir takım.. Bir yanda ligimizde ikinci olan G.Saray.. Yani fotoğraf şu: Futbolumuz o kadar geriye gitmiş ki.. Vah halimize.. G.Saray ne savunması ne orta sahası ne de kanatları vardı. Kalitesi ne kadar tartışılsa da G.Saray gibi pahalı bir takımın sahasında bu kadar ezik oynaması kendisini desteklemeye gelen taraftarına ve tarihine yaptığı en büyük ihanettir. Hazır Cumartesi günü başkanlık seçimi yapılırken, G.Saray'ın yeni başkanla birlikte yeni hocasını da belirlemesinde fayda var...
Bülent Timurlenk: İtalyan fıkrası
G.Saray, dün 15 dakikada iki kanadından iki pasla gelen Dortmund karşısında çöktü kaldı. 9 resmi maçta 10 gol atabilen bir takımın, 2-0'ın altından kalkabilmesi hayaldi. G.Saray'ın dün Dortmund karşısında Melo dışında fizik olarak hazır tek oyuncusu yoktu. Telles ve Tarık gibi rakibin rüzgarıyla savrulan adamlarla bu arenada iş yapamazsınız. En pahalı transfer Bruma tribünde, derbinin 11'indeki Olcan tribünde... Peki o zaman bir soru: Madem Bruma'yı kullanmayacaktınız Eboue'yi neden kadro dışı bıraktınız? Yasin'i sağ beke koymak bir İtalyan fıkrası, göbekli İlkay'a asist yaptırmak bir Türk trajedisidir.
Serkan Korkmaz: Ali, Veli Prandelli...
Galatasaray, Bruma kadroya girmediği için yenildi diye düşünenler bu yazıyı hiç okumasın. "Sınırsız yabancı kuralı çıkmadığı için Avrupa'da boynumuz bükük" zannedenler de öyle... Bu yenilginin faturasını Prandelli'ye kesenlereyse "el insaf!" demeyi uygun buluyorum. Galatasaray'ı bu hale getirenler, hasbelkader kazanılan Fenerbahçe maçıyla camiayı avutmaya daha ne kadar devam edebilecekler bakalım. Mevzu; Ali'yle, Veli'yle, Prandelli'yle açıklanamayacak kadar derin. Kulüp tarihinin en büyük gelir kalemleriyle gelinen nokta bu. O gelirler Hajroviç'e, Bruma'ya, Tarık Çamdal'a, Veysel'e harcanırken, ne taraftarın, ne de üyelerin "gıkı çıkmadı". Bu arada; yazıyı yazarken maç üç oldu, bu yazıyı kotarmak hayli güç... Sabri'yi, Hakan Balta'yı bek olarak arayacak halde olan onlarca milyon euro'ya kurulmuş bir takım...
F.Bahçe'yi yenmek yetmez
Muslera, Sneijder, Melo, biraz da Chedjou dışında Şampiyonlar Ligi seviyesinden fersah fersah uzak oyuncularla, buraya kadar. 18 yaşında 12 milyon euro'ya yatırım(!) amacıyla alınmış, yabancı sınırlamasının olmadığı bir maçta bile kadroya giremeyen Bruma'dan medet umacak bir şuur düzeyine seslenmediğimi varsayarak yazmaya devam ediyorum. Bir kez daha uyarıyorum; Fenerbahçe'yi yenmek, ligde sizin kadar kötü yönetilen takımlar arasında şampiyon olmak sandığınız kadar önemli değil. "Galatasaray'ı Galatasaray yapan şey" ne, bir kez daha düşünün. Bu yazıya kadar son 1.5 yıldır Ünal Aysal hakkında, Galatasaray'ın transferleri hakkında ne düşünüyorsam yazdım, söyledim. Yine uyarma ihtiyacındayım; Galatasaray kongre üyeleri hafta sonu yapılacak seçimde ellerini vicdanlarına koymak, daha da önemlisi rasyonel davranmak zorunda. Doğrusunu söylemek gerekirse işleri hayli zor, keza net olarak işaret edilebicek bir aday yok.
Levent Tüzemen: Prandelli'yi de götür Aysal
Gazete manşetlerine göre Dortmund krizdeymiş. Dortmund bir daha böyle yakalanmazmış. Formsuz Dortmund buysa formda Dortmund'u görmek bile istemem! Maç öncesi Alman ekibi favoriydi ama Prandelli, Galatasaray'ı resmen bitirdi. İtalyan hoca ya gitmek istiyor ya da dalga geçiyor. İtalyan'ın saçmalıklarına göz atalım:
1-Fenerbahçe'yi 4 gün önce yenen kadrodan Veysel ile Olcan yedeklerde bile yok. 12 milyon Euro'luk Bruma da şaşırtıcı biçimde tribünde oturuyor. Hani Galatasaray kanatlardan oynayacaktı. Palavraymış.
2- Fenerbahçe maçında oyuna girdikten sonra takıma pozitif enerji katan Emre Çolak ile Umut Bulut haksız bir biçimde kulübede oturuyor. Yani Fenerbahçe galibiyetinde imzası bulunan 4 futbolcu Dortmund önünde yok. Adaletsiz bir tutum.
3- Arsenal'e karşı 1 Ekim'de forma giyen ve ligde maç bile oynamayan Pandev 21 gün sonra Prandelli'nin torpiliyle yine bir Avrupa maçında ilk onbirde. Ve o rezil Pandev oyundan çıkıncaya kadar top bile tutamıyor. Galatasaray'ın yediği ilk gol de Pandev'in verdiği yanlış pas sonrası geliyor. Peki Umut'un suçu Türk olmak mı?
Gelelim maça; Dortmund 18 dakikada skoru 2-0 yapıyor. Galatasaray rakip kaleye gidemiyor. Rakip arkasına atılacak topları kovalayan çaresiz Burak 28'de bu şansı buluyor ama savrukluğu yüzünden golü atamıyor. Prandelli ise Galatasaray sanki galipmiş gibi davranıyor. Ve değişiklikleri marifetmiş gibi 60'da yapıyor. Emre Çolak ve Umut Bulut'un girmesi gerekirken Prandelli bir başka torpillisi Dzemali'yi oyuna Yasin'le birlikte alıyor, Hamit ile Telles çıkıyor. İtalyan ne yapıyor; Tarık'ı sola çekip Yasin'i Balıkesir'deki gibi sağ bek yapıyor. Tam rezalet. Prandelli'nin bu yaptıkları Galatasaray ile resmen dalga geçmektir. 270 dakikada Galatasaray, Prandelli sayesinde kalesinde 9 gol gördü. Utanç verici. Prandelli, çöken İtalyan futbolu için zaten merhem olsaydı İtalyanlar başına Prandelli'yi sürerdi. Galatasaray'dan apar topar giden Ünal Aysal giderken yanına Prandelli'ye de alıp gitmelidir. Çünkü İtalyan felaketini Galatasaray'ın başına musallat eden Aysal'dır.
Rıdvan Dilmen: Derbi coşkularını kırmış
Grupta ilk yarı sonuçlandı... Topu topu 3 maç, son iki karşılaşma daha 41. dakikada sona erdi. Arsenal maçı 41. dakika 3. gol, dün de aynı şekilde Dortmund karşısında 41. dakikada yenen 3. gol. Galatasaray için en üzücü olan kısım bu. Borussia Dortmund, Galatasaray'dan fizik olarak da taktik olarak da daha iyi... Ama kolay teslimiyet olmamalıydı. Galatasaray'ın fizik olarak en güçlü oyuncusu kim dersek; Melo (ki genel anlamda dünkü maçla ilgili değil) o da geçen yılki performansının altında. Dortmund takımı, Kagawa dışında en az Melo kadar fiziksel anlamda hem atletik hem de güçlü. Bir de erken gelen gollerden sonra demoralize bir 50'şer dakika oynadı Galatasaray. Dortmund, 40 metrede oynuyor. Galatasaray hazırlık pası yaparsa ki; defansını orta sahaya kadar çıkarıyor, önde baskı yapıyor ya geri pasına ya da uzun pasa zorluyor. Top Dortmund'a geçtiğinde bazen birinci vitesten, 5. vitese çıkıyorlar. İlk 2 ve son goldeki gibi. İkinci viteste de oynayabiliyorlar. Pas pas pas. Bu yardımlaşma ile olabilir ve şutla gol atabiliyorlar, 3. gol örneği gibi. İlkay ciddi bir ameliyat geçirdi ve uzun süre takımdan ayrı kaldı ama farklı bir lider oyuncu olduğunu oynadığı kısa bölümde gösterdi. Fenerbahçe maçı, G.Saray'ın coşkusunu biraz kırmış. Golü yedikten sonra ilk golde de son golde de hiç reaksiyon göstermediler. Tabii ki Arsenal'in Brüksel'de son 5 dakikada attığı iki gol en azından onları Avrupa Ligi için 3'lük içinde tuttu.
SİSTEM 4-4-1-1 OLABİLİRDİ
Borussia Dortmund ilk yarıda 1-2 pozisyon verdi ama ikinci yarı hiç pozisyon vermedi. Kendi adına 4 gol, bir o kadar da kaçırdı. Ama Şampiyonlar Ligi'nde 3 maçta da Muslera için "iyi" diyemedik. "Şu topu çıkardı" da diyemedik. Prandelli, Şampiyonlar Ligi'nde son iki maçta iki ayrı sistemle oynadı. Londra'da 3-5-2, İstanbul'da 4-3-1-2... Oynaması gereken tek sistem vardı, top rakipteyken kanatları kapamak şartıyla en az 8 oyuncu ile orta sahada kalabalık yapacaktı. Bu da en uygun 4-5-1 veya 4-4-1-1 sistemiyle olurdu. Bunu uygulamadı ve faturayı ağır öder
Erman Toroğlu: Hayal alemindeyiz
Neresinden başlasam hikaye...
Hiçbir tarafın tutar yanı yok... İlk önce şunu söylüyoruz; Galatasaray'ın bu maçı kazanması lazım, eğer Şampiyonlar Ligi'nde devam etmek istiyorsa. Ama dün akşamki Borussia Dortmund karşılaşmasını seyredince şu cümle karşınıza çıkıyor: Ölme eşeğim ölme, yonca biçersin...
Biz resmen hala hayal alemlerinde geziyoruz. Ne yazık ki bazı gerçekleri kabul etmiyoruz, edemiyoruz.
Galatasaray'da Şampiyonlar Ligi'nde oynayacak bu kadrodan sadece 3 tane oyuncu var. Bunlar da Fernando Muslera, Felipe Melo ve Wesley Sneijder...
Galatasaray'ın yerlileri 18 kişilik kadroya giremezler.
Bunlara yabancılardan Goran Pandev ve Dzemaili'yi de katmanız gerekir.
Karşılaşma başlıyor, 3 dakika sonra çok net bir biçimde şunu görüyoruz: Sarı-kırmızılı futbolcular, Borussia Dortmund'lu oyunculara göre fizik olarak zayıf. Kimya olarak zayıf. Biyolojisi zayıf, sosyolojisi zayıf. Psikolojisi de zayıf...
Arkadaşlar mücadele 4-0, Galatasaray hücum ediyor.
Dortmund defansında 5 kişi var ve Burak Yılmaz ofsayt.
Sizce Galatasaray hakkında daha başka bir şey anlatmaya gerek var mı? İnşallah, maşallah!.. Galatasaray ikinci yarıya başlıyor. Yaptığı sadece yan top, geri top.
Psikolojik olarak futbolcuların düşünceleri şu: Skor 7-8 olmasın... Hiç olmazsa böyle bitirelim. Bir şeyi kabul ederseniz, düzeltirsiniz.
Ama "Biz hala çok iyiyiz" derseniz, düzeltemezsiniz. Türk futbolu şu anda resmen can çekişiyor. Aslında ben bunu şuna benzetiyorum... Hayvan ölse de kurtulsak... Yeni bir doğumla sıfırdan başlasak, kademe kademe onu alıp büyütsek, yükseltsek. Biz hala bunları düşünmeden rötuş yapıyoruz. Kulüplerimiz rezalet. Türkiye Futbol Federasyon rezalet. Milli Takım Allah'a emanet!. Otobüsler ve kamyonların arkasında şu yazıyor: İnşallah...
Maşallah... Ben ilave yapıyorum: Nazar değmez inşallah... Tu. Tu. Tu...Türk futboluna nazar değmesin.
Maç 3-0 olduktan sonra çok sayıda Galatasaraylı taraftar, stadı terk ediyor. Bence yanlış yapıyor.
Bu bir tiyatro, sinema. Borussia Dortmund sahnede güzel bir oyun sergiliyor. Onu seyredin, neden gidiyorsunuz? Biz güzeli, kaliteliyi, benden daha güçlü olanı sevmiyoruz. Gücün Fenerbahçe'ye yetiyor.
O da futbol oynayarak değil.
Sneijder'ın iki süper vuruşuyla.