MERT AYDIN: KADER AYNI
İlk maçta yaşanan felaketin ardından Galatasaray'ın teknik patronu Prandelli'nin farklı bir şeyler yapmasını beklemek gerekiyordu. Ama açıkçası Burak'ı keseceğini önceden tahmin etmek zordu. İtalyan teknik adamın, oyuna Hamit'in sağ önde olduğu acayip bir diziliş sistemi, 4-3-3'le başlamasını da anlayabilmek kolay değildi.
Zaten İtalyan teknik adam da birkaç dakika içinde ileride Umut Bulut'un ve hemen arkasında Sneijder'in olduğu bir çeşit 4-4-1-1 sistemine döndü.
Galatasaray'ın ilk maçta yapamadığı kalabalık orta sahayla blok halinde savunma dün en azından ilk yarıda tam anlamıyla yapıldı.
Alman takımı Dortmund uzun süre pozisyon üretmekte zorlandı. En ileride Umut'la başlayan presin savunma bloğuna büyük katkısı vardı.
Hamit'in hatası golü getirdi
Ancak Sarı-kırmızılı takımın özellikle oyun 2-0 olana kadar hücum üretkenliği çok azdı. Sneijder'in röveşatası ve ikinci yarı başında attığı şut dışında Galatasaray takımı, rakip kale önünde etkisizdi.
Umut Bulut daha çok presle rakip ataklara karşı kalkan gibiydi. Ama santrfor kimliğinden uzaktı.
30'uncu dakikadan itibaren yavaş yavaş Dortmund baskısının arttığı hissedildi. Ardından Reus'un ters kanattan yaptığı koşu yanıtsız kaldı. O da golü attı.
Ikinci golün sonrasındaysa Hakan'ın kafası heyecan yarattı. Ama işte böylesine bir hızlı hücum takımına karşı risk almak demek aslında golü yemek demek.
Orta sahadaki son adam Hamit'in hatalı vuruşu ile topu kapan Dortmund takımı çok ani geliştirdiği atakla Galatasaray kalesine iniverip Immobile ile golü buldu. Bu gol aslında her şeyi bitirdi.
Bı kez de farklı bir yenilgi geldi. Ama açıkçası ilk maçtan sonra bu kez farkı hak edecek kadar vahim bir oyun sergilendiğini düşünmüyorum.
Galiba bu yenilgiyi hak edenler futbolcular değil yeni cezaların kapısını açan bazı taraftarlardı.
SERKAN KORKMAZ: NİNJA KAPLUMBAĞALAR
Skordan bağımsız konuşmaya çalışayım.
G.Saray, Şampiyonlar Ligi'nde ilk kez oynaması gerektiği gibi oynadı. Defalarca yazdım. Eleştirilerimin kökeninde hep G.Saray'ın kötü yönetiliyor olması vardı.
Hoyratça harcanan paralar, Terim'in gönderilmesi, futbolculara kadar sirayet eden şımarıklık vs, vs... Artık yeni bir yönetim var G.Saray'da. Ligde ve Avrupa'da tek umut; Abdurrahim Albayrak.
Sadece bu bile ne çok şey anlatıyor... "Sarı kırmızılı renklere gönül vermiş bir işadamı Florya'ya kamp kuracak ve her şeyi düzeltecek" diye beklemenin tarifsizliği...
DNA'sına bakıldığında bir öncekiyle hayli yakın akraba olduğu kolaylıkla anlaşılabilecek olan yeni yönetim, 200 günde zorlu bir sınav verecek. "Yarsuvat ve talebeleri" bu kısıtlı süreçte finansal yapıyı toparlayacak (?), Albayrak ise futbolda başarı için uğraş verecek, basketbolu falansa boşver gitsin zaten...
Geriye iki hamle kaldı
Yarsuvat yönetiminin, Aysal Dönemi'ni sorgulaması ya da yargılaması pek de beklenen bir gelişme değil. Peki bu 200 gün boyunca camiada "huzur" nasıl sağlanacak?
Geriye iki kritik hamle kalıyor.
1-Teknik Direktörü değiştirmek, 2- Devre arası transferle takımı güçlendirmek...
Para yok. Takımın para edecek tek oyuncusuysa; Sneijder. Onun üzerinden yapılan haberlere bu pencereden de bakmamız lazım. Devre arası Sneijder'in satılacağı paraya anca, Prandelli'nin tazminatı ödenip, yeni teknik adamın ücreti karşılanır ve belki bir kaç mütevazı transfer gerçekleştirilebilir.
Şimdi elde sadece üç "havuç" kaldı; 1- Anderlecht'i geçip Avrupa Ligi'nde yola devam etmek. 2- Şampiyon olup "dördüncü yıldız"ı takmak. 3- Bilemedin kupayı almak ve Fenerbahçe'nin şampiyon olmaması için dua etmek.
Oysa ki; havuçlara, tavşanlar yerine kaplumbağaların ulaşması sadece masallarda mümkün. Kısa vadeli yönetim ve o yönetimin yıldızı Albayrak, baştan aşağı yanlış kurgulanmış bir takımı "ninja"ya dönüştürürse, bu hikayenin filmi yapılır. O da şüphesiz ki; bolca süper kahramanlı bir animasyon filmi olacaktır. Görelim...
BÜLENT TİMURLENK: KIRIK OYUNCAK
Başkanlık makamını, öğlen alınan oyuncağından akşam sıkılan çocuk gibi bırakıp giden Ünal Aysal ve müthiş futbol bilgisiyle danıştığı isim Bülent Tulun, milyonlarca Galatasaray taraftarı gibi bu maçı televizyondan izledi. Rahat koltuklarından, kırıp bıraktıları takımı iyi görmüşlerdir. Aysal'ın "Sosyal sorumluluk projem" dediği Galatasaray temelinden çöktü. Bu ikilinin çok da umurunda olduğunu sanmıyorum. Ünal Aysal, çok sıkılırsa gider Belçika'da bir takım satın alır; danışmanı Bülent Tulun da Aysal'ın arkadaşlarının televizyondan izleyip beğendiği isimleri o takıma getirip imza attırır. Galatasaray'da yaptıkları gibi...
Cesare Prandelli, İtalyan Milli Takımı, Dünya Kupası'ndan elenince ülkesine dönmeden Rio'da istifasını vermişti. Bir İtalyan teknik adamın, dört Şampiyonlar Ligi maçında kalesinde 13 gol görmesi; yetmedi, Başakşehir'den de 4 gol yemesi kendi başına bir istifa sebebidir ama Prandelli muhtemelen yarın da "Daha agresif olmalıyız" diyecek. Bütün kariyeri boyunca etik değerler peşinde koşan, prensiplerinden taviz vermeyen bir teknik adamın ilk yurt dışı deneyiminde geçmişine ve yitip giden itibarına gözlerine kapaması gerçekten de bir İtalyan dramı...
Sezona en formda başlayan isim olan Muslera bile dün iflas etti. Galatasaray'da Prandelli döneminde bir basamak yukarıya çıkan, kendisini geliştiren oyuncu yok. Kaybedebilirsiniz, futbol bu. Ama vazgeçemezsiniz. Arsenal ve Dortmund 4 attığı maçlarda Galatasaray karşısında vites küçültmüş ve "İstesek 6-7 olur" mesajıyla soyunma odasına gitmişti. Dün de skor 2-1 olduktan sonra Dortmund, bu sezonun kabus rakamı 4'ü çok kolay buldu. Semih Kaya iki yıldır yerinde sayıyor, 35'lik stoperler kadar ağır ve güçsüz ama sorsanız Atletico Madrid onu istiyor!.. Galatasaray futbolcular, pazarlama dahisi (!) bir profesyonelin marangoza yaptırdığı o 4. yıldız maketinin içine Aysal ile girdiği günden beri bu takımın üstünde kara bulutlar geziyor. Birileri Galatasaray'da sürekli masal anlatıyor,uyuyan taraftar da maçların ertesi sabahına kabusla uyanıyor. Başkan, pardon "Ağabey" Duygun Yarsuvat, bir hukuk profesörü. Bakalım onun kalın kitaplarına göre ruhsuzluğun ve armayı hiçe saymanın cezası neymiş!...
LEVENT TÜZEMEN: PRANDELLİ ÇIKMAZI
Galatasaraylı futbolcular, Kasımpaşa maçındaki geri dönüşü ikinci yarıdaki 4-4-2 sistemine bağlamışlardı. Zaten bu sistem Fatih Terim döneminde Galatasaray'ın ligde ve Avrupa'da başarı şifresiydi. Çünkü Galatasaray savunarak değil önde baskı kurarak kazanmaya alışmış bir takım. Dortmund maçında da Galatasaray'ın bu sistemle oynayacağını düşündüm ama yanıldım.
Korkaklar her gün cesurlar ise bir gün kaybedermiş.
Prandelli'nin "Öncelikle yenilmeyelim" felsefesiyle hareket edip tek forveti düşünmesi ve Galatasaray'ı geriye yaslatarak oynatması, tamamen acizlik ve korkaklıktı. Önde basmaz rakibin kolay gelmesini sağlarsan ne kadar savunma yaparsan yap sonunda gole engel olamazsın.
Zaten Prandelli'nin Cemali-Hakan Balta ikilisini arkalı önlü oynatması tam faciaydı. Hakan, haftalardır oynamıyor. Peki Kasımpaşa maçında iyi oynayan Telles'in ne suçu vardı? Neden kesik yedi? Oynatacaksan Telles-Balta yap. Dzemaili sanki Zidane değil mi?
Galatasaray yönetimi hemen, "Pandev-Dzemaili kadro dışıdır" kararını almalı. Bu iki oyuncunun takım aidiyeti yok. Oynadıkları sürede takıma da rahatsızlık veriyorlar.
Ezber takımı Dortmund istediği gibi top çevirirken Galatasaray'ı kanatlardan çözemeyeceğini anlayınca Reus'u savunma arasına sokup golü buldu ve kilidi çözdü. Bu golde maç boyu gölge markaj yapan, adam kovalamayan, pas veremeyen, top tutamayan Dzemaili'nin rolü büyüktü. Merak ediyorum; Dzemaili Prandelli'nin manevi oğlu mu?
Yönetim artık İtalyan hoca ile zaman kaybetmemeli.. Çünkü Prandelli'nin Galatasaray'ı ayağa kaldıracak bilgisi, yeteneği, vizyonu, otoritesi, cesareti ve yüreği yok. Galatasaray devreye 1-0 yenik girmiş. İki olsa üç olsa ne olur. Zaten evinde Dortmund'dan 4 yemişsin. Prandelli'nin aklına ikinci yarıda 4-4-2'ye dönmek bile gelmiyor. Oyuncu değiştirmek hiç gelmiyor.
Sneijder üçüncü golde hatası olan Hamit'i resmen kulübeye şikayet etti, elindeki su şişesini yere çarptı. Cesare Prandelli de hemen Hamit'i kulübeye aldı. Böyle otorite mi olur? Ama aynı hareketi Sneijder yenilginin kapısını aralayan golde hatası olan Dzemaili için yapmadı.
Şampiyonlar Ligi kapısını kapatan Galatasaray, Avrupa'ya Cesare Prandelli ile devam edemez. Bu şartlar ve İtalyan teknik adamın fendi, Anderlecht karşısında galibiyete asla yetmez.
AHMET ÇAKAR: TÜRK FUTBOLU İFLAS ETTİ
Türk futbolu dün gece bir kez daha çok geriye gittiğini ispat etti. Dortmund, iyi takım ama kendi liginde büyük problemler yaşıyor. Üstelik dün gece de sıkmadan oynadılar.
İlk devre Galatasaray doğru oynadı. İyi kapandı, kademeleri çok iyi yaptı, rakibe oynayacak alan bırakmadı. Buna rağmen çok ama çok tuhaf bir gol yedi. Alman futbolunun parlayan yıldızı Reus, sol açık mevkiinden, sağ açığa doğru en az 30 metre depar attı. Chedjou ile Semih uyudu, o da golü yaptı. Şampiyonlar Ligi seviyesinde böyle gol yemenin anlaşılır tarafı yok. Bu golü yemesen devre berabere bitse, ikinci yarıda aynı anlayışla kapanabilsen pekala puan alabilirsin.
İkinci yarının hemen başında da kornerden gelen topu çıkaran Semih'in ayağı kaydı dönen topta da ofsaytı bozunca Dortmund, Yunanlı stoperi Sokratis'le iki farklı öne geçiverdi. Bu dakikadan sonra Galatasaray daha da iyi oynamaya başladı. Özellikle hücum dozu ve hücum organizasyonları arttı. İşte bu dakikalarda da kornerden gelen topta Hakan Balta'nın kafasından golü attı. Ama futbolda ne oluyorsa bir anda oluveriyor. Galatasaray buradan puan alabilir mi diye düşünürken Hamit orta sahada bir top kaptırıveriyor ve adamlar Immobile ile Galatasaray'ın bütün umutlarını öldürüyorlar. Dortmund gibi bir takıma karşı oynuyorsan en önemli kural şu; kontratak yemeyeceksin. Çıkarken top kaptırmayacaksın. Aksini yaparsan topu filelerinde görüveriyorsun.
İşler dün geceki sonuçlarla tam sarpa sardı. Milyonlarca Euro'ya kurulmuş Galatasaray, grupta ilk iki şansını kaybettiği gibi üçüncülük şansı da zora girdi. Zira Anderlecht, Arsenal'den bir puanı kapıverdi.
Galatasaray, üçüncü olup UEFA'da yoluna devam etmek istiyorsa Anderlecht'i Belçika'da yenmek zorunda. Kolay mı? Hayır çok zor... Ama imkansız değil. Hakem için söyleyeceğim çok önemli bir şey var. Bu önemli şey; Dortmund'un Reus'la bulduğu ilk ofsayt golü değil. Başka birşey. Hakem akıllı olmak zorunda. Maçta skor 4-1, dakika olmuş 90... Tribünler yanıyor, anonslar yapılıyor. Hakem maçı 4 dakika uzatıyor. İşte bunun mantığını bana anlatmak zorunda.