Temposu, mücadelesi, rekor sayıdaki pozisyonlarıyla seyir zevki üst düzeyde bir maç izledik. Bursaspor maça çok süratli ve alışılmış dikey oyun anlayışıyla başladı. İlk 10 dakikada 2 yüzde yüz, 4 tane de gole yakın değerlendiremedikleri girişimleri oldu. Galatasaray ise oyunu kontrol edemiyor, takım savunmasında ciddi arızalar gösteriyor. Ama futbol ilginç bir oyun. Bu tabloda Galatasaray hazırlanışı ve yapılışı mükemmel bir golle, kritik anda hem skor hem de moral avantajı yakaladı. Ardından Bursaspor yine Bakambu ile iki net pozisyonu değerlendiremedi. İlk 35 dakikada kaçırdıkları rekor pozisyonlara, skor dezavantajı da eklenince morali bozulan Bursasporlu futbolcular, duraklama dönemine girdiler. Devre böyle bitecek zannedilirken Galatasaray defans bloku büyük bir taktik hatayla arkasında genişlik bırakınca Belluschi- Volkan işbirliği ile güzel bir golle Bursaspor skora denge getirdi.
İkinci yarıya yine Bakambu'nun kaçırdığı golle başlayan Bursaspor kısa süre sonra duran toptan öne geçti. Belli bir süre sonra Galatasaray yoğun bir baskı kurdu. Bursaspor'un temposu düştü. Genel oyun yapısında kontrollük anlayış olmadığından oyunu rolantiye alamadılar. Şenol Güneş'in bu durumu görerek Holmen-Şamil hamleleri ile orta saha presini güçlendirmesi gerekirdi. Bu arada bir penaltı ve kırmızı kart zor maçta Galatasaray'a galibiyet umudunu da getirdi ama galibiyet golünü bulamadılar. Sonuçta da bu kaliteli ve çok zevkli maç puanların paylaşılmasıyla bitti. Bir gerçek var ki Bursaspor bu ligin en güzel futbolunu oynayan takımı. Ama bugüne kadar oynadıkları futbolun karşılığını puan olarak alamadılar. Galatasaray, rakip 10 kişi kaldıktan sonra maçı da kazanabilirdi ama oyunun geneline baktığımız zaman bir puan kazandı. En çok göze batan isim 90 dakika içinde yaptığı çağdaş santrfor icraatlariyle Fernandao oldu.
Hakem Fırat Aydınus, genelde çok iyi bir yönetim gösterdi. Ancak Melo'nun mutlak ikinci sarı kartını es geçti.
LEVENT TÜZEMEN: Prandelli'ye özenmiş!
Decartes ne güzel söylemiş: "Önemli olan akıllı olmak değil, aklı yerinde ve zamanında kullanmaktır." Selçuk ve Burak'ın yokluğunda Hamza Hoca ve teknik ekip, akıl tutulması içindeydi. Özellikle Hamza Hoca'nın Prandelli'ye özenip kadro yapısında duygusal ve maceracı düşünmesi Galatasaray'ı belki de ligden koparacak ağır yenilgiyle karşı karşıya getirdi. Hakan Balta'yı sol beke çekip savunmanın göbeğini hiç birlikte oynamamış Chedjou-Koray Günter ikilisine emanet etmek laboratuarda deney yapmak gibiydi.
Koray'dan sağbek olur mu? Sabri çıkarsa Sinan girmez, Tarık Çamdal sağbekte görev yapar. Tarık kulübede süs biberi olarak otursun diye mi 4 milyon 750 bin Euro'ya alındı. Koray-Chedjou ikilisinin arkasına sızan Fernandao- Ozan Tufan-Bakambu müthiş pozisyonları buldu ama beceriksiz vuruşlar yaptı... Sabri'nin sakatlanmasından sonra oyuna Sinan Gümüş'ün girmesi Koray'ın sağbeke geçip, Balta'nın savunmaya Telles'in de sol beke dönmesi savunmayı allak bullak etti. Ben Muslera'nın yerinde olsaydım önündeki savunma için "Yeteeerr" diyerek isyan bayrağını açar ve kaleyi terk ederdim. Eğer Galatasaray, Hamza Hoca'nın büyük yanlışlarına rağmen maçı farklı kaybetmemiş ve bir puan almış ise bunun için önce Bursalı forvetlere, sonra Muslera'ya şükretmeli. Ayrıca mükemmel oynayan ama gereksiz penaltıya neden olan Volkan Şen'e de teşekkür etmeli. Hamza Hoca'yı hep adaletli davrandığı için alkışladık. Ama Chedjou geldi diye Koray-Balta ikilisini bozmanın anlamı var mıydı? Rize maçı kazanılırken savunmada bu ikili vardı.
Sow geldi diye İsmail Kartal hemen oynattı mı? Hayır.. Hazır sayılan Cehdjou inanılmaz büyük hatalar yaptı.. Tek yarım doğru Chedjou'nun çıkıp Bruma'nın oyuna alınmasıydı ama Portekizli oyuncu daha erken düşünülmeliydi. G.Saray fizik olarak Bursa'ya karşılık veremedi ve çok oyuncu ikili mücadelelerde hep ezildi. Kısa kamp ve bol tatil için, "Prandelli'nin programıydı" diyemezsiniz. Hamza Hoca bu takımın patronu sensin. Kararları sen vereceksin. Gerektiğinde de masaya yumruğunu vuracaksın. Benden uyarması.. Kaptan Selçuk'un ve defans arkasına yaptığı koşular için Burak'ın ne kadar önemli olduğunu Galatasaraylılar görmüştür herhalde. Bu ikiliyi ıskalayanlar dilerim biraz utanır..
RIDVAN DİLMEN: Hamza hoca yanlış yaptı
Türkiye 'de önce bir Bursaspor gerçeği var... Ligimizde en keyifli maçlarını izlediğimizi takımların başında geliyor. Bursa'dan başlarsak Şenol Güneş, çalıştırdığı bütün takımlarda oyuncuların bireysel performanslarını olumlu yönde yükseltiyor. Aslında Bursaspor, o kadar çok pozisyona girdi ki, son yarım saati güle oynaya bitirebileceği bir maç oldu. Bursa, karşı karşıya sürekli kaçırdı. Galatasaray ilk ciddi atağında soldan Olcan kesti, Umut golü attı. Bu ikramiye oldu Galatasaray'a... Devre arasında Hamza hocanın ders alamadığını gördük. Galatasaray hatasında ısrar ediyor, Bursa da bu hataları değerlendirecek şekilde oynuyordu.. 1-1'i yakalamasına rağmen Bursaspor, yine baskın başladı ve Fernandao ile 2-1'i yakaladı. Bu kadar övgüler yağdırdığım Şenol Güneş inanılmaz bir teknik hata yaptı. Volkan çıkmak için her şeyi yaptı.
Yattı, sakatlandı, kart gördü... Takım düştü.. Gözle görülür bir yorgunluk vardı. O anda Şamil'i alıp orta saha üstünlüğünü koruyabilirdi. Şenol hoca, oyunu tutup galibiyete rahat uzanabilirdi.. Çünkü Güneş'in karşında şuursuzlaşan bir Galatasaray ve oyuncuların yerlerini sürekli değiştiren ve çare arayan bir teknik direktör vardı. Sneijder gibi bir oyuncunun artık sürekli şuursuzca vurmayıp daha fazla paslaşarak oynaması lazım. Sabri'nin sakatlığında Hamza hoca çok sağlıklı kararlar veremedi. Melo dışında herkesin yeri değişti, bu da kaosa neden oldu. Bursa karşısında savunma anlamında çok aciz kaldı Galatasaray... Sinan mı Bruma diye sorarsak Galatasaraylılar'ın yüzde 99'ı Bruma der.. Ben de Bruma derim... Sinan hiç tehdit etmiyor.. Sen rakiplerini Umut'la, Telles'le değil Bruma'yla tehdit edersin. Hamza hoca için başarısız bir maç çıkardı diyebiliriz. Bursa'ya karşı çözümleri doğru değildi. Bursaspor açısında da hazır iğneyi saplamışken çekti iğneyi...
ERMAN TOROĞLU: Şampiyonluk mucize
İki günde şampiyonluğa giden takımları seyrettik. Bir ülkenin bütçesi yani mali portresi, bir ailenin bütçesi veya bir şahsın bütçesi... Eğer bunları iyi düşünmez, iyi organize edemezsen, golü yersin! Mağlup olursun! Şampiyonluğa giden üç takıma baktığımızda bütçe dediğimiz olay; "Hangi takım daha az gol yer", "Hangisi daha rahat gol yer"e bakmak lazım. Çünkü bütçe açık verirse her şeyde, her yerde mağlup olursun. Bütçenin "gol" yemesi de takımların "gol" yemelerine benzer. Peki bu üç takıma baktığımızda; "Rakibe en az gol pozisyonu veren, defansta daha kalabalık olan, rakip takım hücumlarını daha çabuk ve olgunlaşmadan kesen takım hangisi?" derseniz, "Fenerbahçe" derim.
Siz istediğiniz kadar çok gol atın. Az gol yiyen takım şampiyon olur. Bu konuda en zayıf olan takım Galatasaray! Bu görüntüyle Galatasaray'ın şampiyon olma şansı uzak bir ihtimal. Bakınız 29. dakikaya kadar Bursa'nın altı net gol pozisyonu var. G.Saray'ın ise tek pozisyonu var, 1 gol atmış. Bursa'nın girdiği gol pozisyonlarını ağırlıklı olarak Muslera önlemiş, birini de Sabri çıkarmış. Ama ilk 45 dakikanın sonucu 1-1. Normal şartlarda ilk yarı 6-1 Bursa'nın lehine bitmesi lazımdı.
Bir takımın defansında araya atılan bir topla 5 oyuncu birden aynı anda oyundan düşüyorsa o takım takım değildir! Bakınız "Takım değildir" diyorum. Çünkü defansı da hücumu da "takım" yapar.
Arada bazı oyuncular var ki, Mesela Olcan, tam bir yıldır tarihi ile yaşıyor. Bence bu Galatasaray'ın şampiyon olma şansı mucize. Şampiyonluk Fenerbahçe ile Beşiktaş arasında geçeceğe benziyor.
Beşiktaş'ta da sıkıntılar var. Mesela Gökhan Töre! Etkili bir oyuncu ama sahada futbolcu gibi değil de podyuma çıkan bir "manken" gibi geziniyor. Maçın içinde değil. Siyah- beyazlılara yeni gelenler takımı nasıl etkiliyecekler veya takıma nasıl uyacaklar, merak konusu.
Beşiktaş'ın Mersin İY ile yaptığı dünkü maçta ilk yarıda yaşanan "Penaltı mı, değil mi?" bir pozisyon vardı. Bakınız bir pozisyonda penaltı-mı? denirse vermeyeceksin. Penaltının "mı" sı olmaz. Eğer sonuna "mı" soru eki geliyorsa karar devam olmalı!
Beşiktaş maçında Mete Kalkavan en az üç önemli yerde faulleri ters verdi. Devamında bir tanesi gol olsa sonunda "Çarşı" karışırdı.
Demba Ba'nın attığı gol herhalde kıldığı namazlarla, ettiği duaların karşılığında olan bir gol. Hakem onu kime yazdı, merak ediyor
AHMET ÇAKAR: Fırat aynaya bak!
Son yılların en zevkli, pozisyonu en bol maçını izledik... Sanırım, seyirciler çok mutlu olmuşlardır. Ama siz bu satırları okuduğunuzda gerek Galatasaray Teknik Direktörü Hamza Hoca, gerekse Bursaspor'un hocası Şenol Güneş "Nerede yanlış yaptık" diye düşüneceklerdir. Bence en fazla düşünmesi gereken kişi, "Ben hakem miyim" diye sorgulaması gereken Fırat Aydınus'tur...
Maç mükemmel başladı. İnanın bana Bursaspor, ilk yarım saatte maçı beşe, altıya taşırdı. Sorgulanması gereken ilk şey, Galatasaray defansının darmadağın oluşu... Adeta bir köy takımı gibi arkasına atılan tüm toplar gol pozisyonu oldu. Fernandao kaçırdı, Ozan kaçırdı, Bakambu 3-4 tane net kaçırdı. Bu goller kaçarken, Galatasaray golü buldu. Orta sahada 4-5 pas sonucu Sneijder aniden Telles'i kaçırdı, onun da muhteşem ortasıyla Umut golü yaptı. Galatasaray 1-0 öne geçmesine rağmen hatalar ve açıklar korkunç şekilde devam ediyordu. İlk yarıda birbirinin kopyası en az 5-6 pozisyondan biri daha Volkan Şen'le yakalandı ve Bursaspor beraberliği buldu. İkinci yarıda da aynı hatalar ve aynı Bursa baskısı devam etti ve öne geçiren golü geldi.
İşte şimdi Hamza Hoca'nın "Biz bu kadar niye açık veriyoruz" diye düşünmesi lazım. Ama Şenol Hoca da son yarım saat takım yorulmuşken, Volkan sakatlanmışken "Acaba değişiklikleri daha önce mi yapmalıydım" diye sorgulamak zorunda. İşte Bursaspor'un yorulduğu, bazı oyuncuların oyundan düştüğü anlarda Galatasaray'ın baskısı manasız bir penaltıyı getirdi. Frikikte barajın hemen yanında bulunan Volkan topu elle kesti ve Galatasaray beraberliği ve belki de hiç hak etmediği bir puanı buluverdi. Sonuçta maç güzel ama antrenörlerin kendilerini ve takımlarını mutlak sorgulamaları gereken bir gece yaşadık.
Gelelim hakem Fırat Aydınus'a... Bak Fırat: Aynaya baktığında "Ben adil bir hakem miyim" diye sorabiliyor musun? Sarı kartı olan Melo rakibini sol eliyle suratından itti. Dünyanın her yerinde bu hareket en az bir sarı kart. Ama bu iş yürek işi. Melo'yu ikinci karttan atamadın. Ama 10 dakika sonra Melo bu sefer rakibinin tarak kemiğine bastı en az sarı kart olması gerekirken ikinci karttan yine atamadın. Çünkü o dakikalarda Galatasaray mağluptu. Yüreğin yetmedi, şimşekleri üzerine çekmek istemedin. Şimdi "Ben hakem miyim" diye sor, aynaya bak ve yüzünü yıka.