Şampiyonluk yarışının çok kritik döneminde, Fenerbahçe'nin forvetlerinin üst düzey formsuzluğunu ve rakibin bazı özelliklerini analiz ettiğimde bu deplasmanın son derece zor olacağını tahmin etmiştim. Gençlerbirliği koşan, pres yapan ileride de sürekli yer değiştiren, hareketli çabuk forvetlere sahip bir takım. Mesut Bakkal'ın bir özelliği de futbolcularını iyi motive ederek, fiziki performanslarına artı katkı yapması. F.Bahçe maça alışılmış düşük tempolu, ayağa paslarla, 'Öncelikle top bende kalsın' prensibi ile başladı. Ancak rakibin presli, iyi yerleşimli alan savunması karşında ofansif etkinlik sağlanamadı. Zaten forvetler çok güçsüz. Hiçbiri çalım atamıyor. Bir de Caner ve Gökhan'ın kulvarları akıllıca iyi kapatılınca, F.Bahçe için pozisyon imkanı tesadüflere kaldı. G.Birliği'nin bir önemli yapısı da kazandığı topları sakin ve garantili paslarla kullanarak F.Bahçe'nin ritmini bozmasıydı. Bir de Petrovic'ten mükemmel bir gol gelince, F.Bahçe'yi çok zor bir ikinci yarı bekliyordu. Nitekim de ikinci yarının ortasına kadar oyunun bütünün kontrolü G.Birliği'ndeydi. Bu arada İsmail Kartal'ın, üç forveti hiçbir şey yapamazken kalitesi ile yalnızlık içinde bir şeyler yapmak için didinen Diego Ribas'ı oyundan alması, bana göre bir teknik adam yanlışı değil, teknik adam ayıbıydı! F.Bahçe'de dünkü felaket görüntüleriyle Kuyt, Emenike ve Sow üçlüsünden bir şey beklemek hayal ürünüydü. Santrforların yerine ben hamle yapayım diye düşünen Mehmet Topal, Caner'in ortası ile skora denge getirdi. Sonra F.Bahçe bu kötü futbol ile neredeyse skor avantajı bulacağı golü de atıyordu ama kaçırdılar. Sonra da Alves'in bir hatalı geri pasında oluşan korner ve pozisyonun devamında Volkan'ın yaptığı hata üç puan kaybı ile noktalandı. Sezon başından beri söylüyorum... F.Bahçe forvetlerden hiç randıman alamıyor diye. Bilhassa Emenike ve Sow ayakta dahi duramıyorlar. Üç forvet ile oynayıp, üçünün içinden bir tanesinin dahi çalım atamadığı bir takım dünyada başka bir ülkede yoktur... Eğer bir takımda fizik olarak görevler paylaşılmazsa güçlü oyuncularda dahi fiziki tahribat meydana gelir.
GÜRCAN BİLGİÇ
Tecrübe-tercüme!
Tabelanın gerçekleri söylemediğini en iyi bilmesi gerekenler; İsmail Kartal ile Aziz Yıldırım olmalıydı. Çünkü son haftalarda puan kaybettikleri tüm maçları çok iyi oynadıklarını, onlarca gol pozisyonuna girdiklerini, futbol şansının yanlarında olmadığını söyleyen onlardı. Adınız ne olursa olsun, orta sahanız kadar iyisinizdir. Bunu yazmaktan da, söylemekten de bıkmam. Fenerbahçe orta sahası, Emre-Topal-Meireles üçlüsüyle oyuna hükmeder, topu tutar-kapar ve atağa yönlendirir. Ve bu üçlünün aksadığı dönemde, takımın temposunu, şeklini, etkinliği yükselten oyuncu Alper Potuk oldu. Topu geveleyen Moussa Sow'un yerine rol almaya başladı ve birden bire takım performansını da tabelayı da değiştirdi. Her şeyden öte ilk yarıdaki Beşiktaş galibiyetinin mimarıydı Alper. Bu derbi öncesinde, sakatlıktan dönmüşken, sadece bu geçmişiyle on biri hak ediyordu. Ama tabelaya inanan bir kenar yönetim, Fenerbahçe'nin bu sezondaki ince ayarlarını hala kavrayamamış halde, geçmiş puan kayıplarının kahramanlarını (Sow, Emenike başta) kalbini kırmamayı "denge unsuru" olarak kabul ediyor. şansını kendin yaratırsın Çıkana kadar takımının en çok koşan oyuncusu Diego... Emre ile birlikte topu da paylaşamıyorlar, oyun aklını da. Birlikte olmuyor. Ama dünkü performansta O'nun kalması, Emre'nin çıkması gerekiyordu. Galatasaray derbisinin müthişlerinin, bu maçı kazanılmış sayacak kadar sahadan uzak kalmalarının da altı çizilmeli. Beraberlik golüne kadar pozisyonsuz geçilmesi Mesut Bakkal'ın rakibi daha iyi çalışıp, ekibini doğru hazırladığını gösteriyor. İsmail Kartal futbol şansı diliyordu Galatasaray maçı sonrasında. Herkes veya her takım şansını kendi yaratır. Bunun tercümesini Mesut Bakkal ve oyuncuları çok güzel yaptılar, bilmesi gerekenlere veya bildiğini sananlara...
AHMET ÇAKAR
Sahanın yıldızı Özkahya
Fenerbahçe'yi tanımasam, oyuncularını bilmesem, şampiyonluk mücadelesi içinde olduğu belli olmasa, "Maçı kasten Gençlerbirliği'ne verdiler" diyeceğim. Fenerbahçe'yi anlayabilmek mümkün değil. Sanki ligin son haftası bir formalite maçı oynarmış gibi vurdumduymaz, sorumsuz ve siliktiler... Maçın hiçbir anında oyunu Gençlerbirliği'ne kabul ettiremediler. Sow, Emenike adeta kış uykusundalar. Emre, futbolu bırakıp, plajlarda oynayan ensekulak yerinde veteranlar gibi oynuyor. Fenerbahçe'ye mal olmuş kanat akınları ve kanat beklerinin bindirmeleri ortada yok. Gökhan yok, Caner yok, daha doğrusu Volkan dışında kimse yok... O da yediği ikinci gol dışında tabii. İlk yarı uyutan bir tempo vardı. Uyutan tempodan uyandıran Gençlerbirliği'nin müthiş golü oldu. Devre bittiğinde herkes ama herkes, "Bu maç nasıl dönecek" daha doğrusu, "Dönecek mi" diye düşünürken aynı düzenek ikinci devrede de devam etti. Taa ki Mehmet Topal'ın golüne kadar. Soldan Caner ortaladı, Topal kafayı iyi vurdu ve Fenerbahçe beraberliği yakaladı. Bu dakikadan sonra biraz kıpırdandılar. Pozisyon buldular ama "Fener'in golü gelebilir mi" diye düşünürken son dakikalarda hatalar silsilesi mağlubiyeti getirdi. Önce Alves topu manasız şekilde kornere attı. Korner kullanıldı, dönen topta da yapılan orta gol oldu. Golde hem Caner hem de özellikle Volkan çok hatalılar... Fenerbahçe, maç kaybedebilir... Kötü de oynayabilir ama böyle vurdumduymaz, böylesine isteksiz oynayamaz. Bu kayıpların telafisi çok zor. Üstelik böyle düşük tempoyla oynarlarsa geride kalan haftalarda büyük sıkıntılar yaşarlar. Gençlerbirliği'ni kutlamak gerek. İyi takım olmuşlar. Çok disiplinli oynuyorlar ve de hak ettikleri bir galibiyet aldılar. Sahanın yıldızı yine hakem Halis Özkahya'ydı. Kafasında tilkiler gezmediğinde Türkiye'nin en yeteneklisi o. Dün gece de sıfır hatayla maç yönetti.