Gürcan BİLGİÇ: Yeniden!
Baskıya yanıt vermek önemliydi.
Alanya ile beraber kal, M.United'a teslim bayrağı çek ve Aziz Yıldırım tartışılmaya başlansın. Bunun üstüne ligin en
sert deplasmanlarından birine ve en organize
takımının karşısına çık. Tam bir kırılma
haftasında, tekrar takım haline gelmenin
formülünü bulmaları önemliydi.
Büyük takım refleksi budur. İlk 45 bittiğinde rakibe
tek şut attırmamış bir Fenerbahçe varsa,
mücadeleler darbeli ve tavizsiz ise, oyuncu
grubunun
"yeniden" demeye karar verdiğini
anlarsınız. Topu rakipten kapmak adına
bu kadar agresifliğe rağmen, ofansif olarak
yine Lens'in ayaklarına bakıyorlardı.
Penaltı olmasa, Fenerbahçe'nin gol atması için belki de yine bir duran top gerekecekti. Nitekim ikinci yarıda Van Persie ile direk ve
kaleci Serkan arasında geçen macera da bir
korner sonrasındaydı.
Skor üstünlüğü ile
"dikkatli oyun" beraber gelişti
Fenerbahçe adına.
Konyaspor, rakip
kaleye gitmeyi hatırladığı
gibi, Ömer
Ali'yi de sürpriz
hücumcuya çevirdi.
Dikkatimiz
60. dakika sonrasındaydı.
Çünkü
fizik güç olarak
geriye gitme anları,
Aykut Kocaman'ın
Konya'sı için fırsat
anları olabilirdi.
Ama Ali Çamdalı olmadan, organizasyonlar, hep eksik kalıyordu. Karşılıklı pozisyonlar ve Skrtel'in
eline temas eden ortaya,
"devam" diyen
hakem dörtlüsü yine maçın hikayesine
kendi adlarını yazdılar.
Fenerbahçe'nin bu maçı kazanması, hedefi sıcak tutmayı sürdürmesi için de gerekiyordu. Açılan puan farkı, hem takımı, hem de seyirciyi daha 10. hafta gelmeden ligden soğutur. Kalan haftaları "yapabiliriz" heyecanıyla geçmek ve güven tazelemek açısından çok önemli bir galibiyet elde ettiler.
Ali Koç'un "buradayım, adayım" açıklaması ile birlikte kulüpteki dengeler de değişecektir, Aziz Yıldırım'ın takıma olan yaklaşımı da. Kalan haftalarda
çok ilginç şeyler duyacağız, seyredeceğiz.
Sadece takım olarak değil, kulüp olarak
da Fenerbahçe "yeniden" diyebilir.
Rıdvan DİLMEN: Mutlaka seri yakalamalı!
Geçtiğimiz 7 haftaya baktığımız zaman iki takım açısından da goller ve dolu dolu pozisyon beklemek oldukça zordu. Maçtan önce iki takım adına ne bekleniyorsa o çıktı ortaya..
Konyaspor takımı çok kompakt bir takım. Aykut Kocaman kronometre ile planını muazzam uygulayan bir hoca. Fenerbahçe açısından baktığımız zaman deseler ki aman gelmeyin '
yarım sıfır kazanın' onu kabul ederlerdi. İleride Emenike, Van Persie ve Lens'in dışında sahada hücum oyuncusu yok... Geri kalan oyuncuların hepsi defansif..
Üç tane oyuncudan gol bekliyor Fenerbahçe... Lens bireysel yeteneğiyle penaltıyı yaptırdı, Emenike de golü attı... Penaltıyı Van Persie'nin kullanmasını bekliyordum. Emenike'nin kullanması sürpriz oldu.
Emenike sadece ayak bileğiyle değil, gözleriyle kaleciyi kandırdı.
Oyun sürpriz değil... Fenerbahçe'nin aldığı 3 puan moral açısından çok değerli. Kaos içinde medya ile tartışmalar devam ediyor. Advocaat sürekli oyuncularını suçluyor.
"Bu oyuncuları ben getirmedim" falan diyor. Belli ki oyuncular kendi aralarında konuşup bugün 'kazanalım' demişler. Ancak sadece mücadele açısından demişler...
Fenerbahçe yaratıcı oynamıyor ve zevk vermiyor ama psikolojik olarak en azından nefes alma açısından önemli bir galibiyet. Oyun anlamında bir ışık yok. Tabii 3 puanın değerli olması için seri yakalaması lazım..
Seri yakalamazsa geçen seneki Galatasaray'ın durumuna düşer. Bu skorun aldatıcı olmaması için Fenerbahçe'nin galibiyet serisi bulması şart...
Konya'nın pozisyonunun da penaltı olduğunu düşünüyorum. Bunun
tamamen formayla ilgisi var.
Fenerbahçe formasıyla böylesine maça çıkmak
çok zordur.
Berabere kaldığınızda bir anda Beşiktaş'la aranızdaki puan farkı 10'a çıkacaktı. Bu yüzden oyuncuların konsantrasyonu
üst düzeydeydi. Bu oyuna yansımadı
ama defansta yansıdı... 1-0'dan sonra
ikinci yarıda koruma içgüdüsü geldi. Böyle
devam ederse
herkesi
kandırmış
olursunuz...
Zaten bu oyuncu yapısı fazla pozisyon
üretmez. Fenerbahçe'nin 4-2-3-1'i oynaması
için elindeki tek futbolcu Van Persie..
Ama direkt forvet arkası oyuncusu mu?
Değil.. Mevcut kadronun en iyi oyuncusu...
4-3-3 oynasa bu sefer Emenike'yi kesmiş
olacak..
Fenerbahçe'nin 4-2-3-1'i oynayacak kadrosu da yok, 4-3-3'ü oynayacak kadrosu da yok... Bu takım 4-4-2 oynar. Fakat bu
sistemi de önde baskı yaparak oynayabilirsin.
Bana göre; Fenerbahçe'nin fizik gücünü artırıp 4-4-2 oynaması lazım.
Ahmet ÇAKAR: Kritik viraj
Fenerbahçe çok sorunlu günler yaşıyor ve puan olarak da zirveden çok geride kalmışken gelen bu galibiyet sadece 3 puan değil. Bu galibiyet takımı da belli oranda toparladı.
Fenerbahçe çok mu iyi oynadı, hayır... Çok pozisyona mı girdi, o da hayır... Ama Fenerbahçe'nin bu galibiyete çok ama çok ihtiyacı vardı.
Aslında maç beklenildiği gibi gitti. Kontrollü, tedbirli oynayan bir Konyaspor bekliyorduk, onu da gördük.
Maçın başından sonuna dek kompakt oynamaya çalıştılar.
Fenerbahçe işte bildiğimiz Fenerbahçe...
Çabuk adamlarıyla pozisyona girmeyi düşünen ve bunu belli oranda da dün gece Lens ile başarmış bir takım. Lens'i kutlamak lazım. Çok güçlü, tekniği yüksek, iyi bir oyuncu.
Dün gece tek başına, kişisel gayretiyle bir penaltı yaptırdı ve Fenerbahçe'ye maçı kazandıran isim oldu.
İkinci yarıda da Fenerbahçe'nin Van Persie ile kaçırdığı mutlak bir gol var. Birkaç saniye içinde 3-4 pozisyon art arda kaçtı. İlkinde Van Persie 2 metreden vurdu, üst direkten döndü, topa Van Persie tekrar kafayla vurdu, tekrar vurdu ama gol olmadı.
Son 15 dakika oyunun kontrolü Konyaspor'da görünüyor gibi olsa da hiçbir pozisyon üretemediler. Sadece aldılar, sağa-sola iyi pas yaptılar
ama Fenerbahçe iyi kapandı.
Sonuçta Fenerbahçe kazanamasaydı her
türlü sıkıntı büyüyebilirdi. Üstelik hiç
kimse de Konyaspor karşısında Konya'da
alınmış bu galibiyeti küçümsemesin.
Fenerbahçe futbol olarak fazla bir ışık vermese
de bu birçok şey için dönüm noktası
olabilir.
Hakem Bülent Yıldırım ruhen ve bedenen miladı dolmuş bir hakem görüntüsünde. Fenerbahçe lehine verdiği penaltı
doğru. Emenike'nin penaltı atışında da
bir duraksaması var. Yeni kural
'Futbolcu kaleciyi aldatmak için duraksama yaparsa aleyhine vuruş' diyor. Emenike'nin
pozisyonu net bir aldatma değil. Topa çok
yakın değilken duraksıyor, ondan sonra
hareketleniyor ve golü yapıyor.
İkinci yarıda Konyaspor bir penaltı bekledi.
Top 20 metreden orta geliyor, top Konyalı oyuncudan sıyrılıyor ve Skrtel'in koluyla temas ediyor. Topun uzaktan gelmesini göz önüne alarak, Skrtel'in kolunu çekebilmesi gerekir diye düşünüyoruz ve bence penaltı.
Erman TOROĞLU: 30 dakikaya bir pozisyon!
Önce maçın kısa özeti; 90 dakikada üç tane pozisyon var.
Yani 30 dakikaya bir pozisyon düşüyor. Öyle bir maç... Pozisyonlardan bir tanesi Fenerbahçe'nin girdiği...
Van Persie'nin ilk şutu direkten dönüyor, ikinci vuruş, üçüncü vuruş, sonra Konya kalecisi Serkan'da kalıyor top. İkinci akılda kalan pozisyon Fenerbahçe'nin kazandığı penaltı. Çok net, yorumsuz bir penaltı ve gol.
Üçüncü pozisyon; Konya'nın hücumunda Konyaspor'un beklediği bir penaltı pozisyonu. Bu da çok net penaltı.
Birisi Fenerbahçe'nin lehine veriliyor, birisi Konya'nın lehine verilmiyor. İki net penaltı!
Hakemimiz meşhur Bülent Yıldırım... Bence kararlar normal! Büyükler oldu mu, Bülent Yıldırım oldu mu, bu işler böyledir. Birilerini görür, birilerinde gözüne perde iner!
Peki iki takım ne oynadı? Sabaha kadar oynansa berabere bitecek bir maç şekli.
Hakem kararıyla Fenerbahçe kazandı. Bakınız penaltı pozisyonlarında yorum vardır. Mesela Emenike'nin girdiği bir pozisyon var. Yorumdur. Verirsin, vermezsin. Ama bazı pozisyonlar vardır; bunlar yorumun dışına çıkarlar. Tabiiii bazı maçlar vardır ve bazı hakemler vardır.
Bunlar da yorumun dışına çıkarlar. Ama maalesef biz hala bunlardan kurtulamadık.
Arkadaşlar, insan bir defa ölür. Her gün öleceğinize bir defa ölün.
Bakınız, bir maç oynandı. Konya diyor ki;
"Ben iyi takımım." Oysa Konyaspor kabız bir takım. Arka zaten kalabalık. Heyecan vermeyen bir futbol...
Dönelim Fenerbahçe'ye... Bu kadar büyük paralar, basından bu kadar pompalar ve bu Fenerbahçe! Hem de böyle bir Konya'ya karşı böyle bir Fenerbahçe... Dün akşamki Fenerbahçe, Fenerbahçe seyircisini tatmin etti mi? Belki şunu diyebilirsiniz;
"Kazanan haklıdır." İşte o kadar. 90 dakika bitiyor.
"Maçtan pozisyon alalım oynatalım, maçı parlatalım. Kim indirdi, kim bindirdi, gol pozisyonları, şutlar, kornerler, ikili mücadeleler kaç tane çıkar?" diye bakıyorum. Hikaye...
Peki şimdi dönün o zaman bir önceki geceye, Beşiktaş-Antalyaspor maçına... Tribünler hop oturup, hop kalkıyor.
Peki kardeşim, o zaman suçlu basın mı? Sürekli söylüyorsunuz, "Ulan basın bunu da yazın" diye. S
iz oynadınız da basın mı yazmadı! Televizyonlar mı oynatmadı!
Malın iyisi neredeyse, seyirci oraya gider. O kadar basit beyler! Siz sürekli "Şerefsiz" derseniz, "Köpek" derseniz, "Çaycı" derseniz. Diyeceğiniz bir kelime daha kalıyor. Bir gün onu da dersiniz. Türkiye'deki futbolun zaten içine ettiniz. Etmeye devam edersiniz. Hani derler ya "Bunu söyleyen basın, bunu da yazın" diye... Ama maalesef bunu söyleyen kulüp başkanı, bunu yazan basın.
Yazıklar olsun bu Türk futbolunun içine...