MURAT ÖZBOSTAN: Ne Derbisi sıradan bir maç
Maçın sonucuna bakarsak, iki taraf da herhalde üzülmemiştir.. Peki sevinen var mıdır? O da yoktur.. Fakat Galatasaray cephesi üzülmelidir. Bu kadar avantajınız varken, sizi destekleyen 50 bin taraftar arkanızda iken kazanmanız için birçok neden vardı. Zaten maç öncesi de büyük favori değil miydi Galatasaray? Fenerbahçe'ye maçın birinci dakikasında avantajı elleriyle verdiler. Bir Belhanda faktörü bir de Tudor Galatasaray'ı bozan isimler oldu. Belhanda kalitesindeki bir isim niye bu kadar gergin? Hem takımının oyununu bozdu hem de gördüğü iki sarı kartla Galatasaray'a büyük zarar verdi. Belhanda kadar derbinin havasını kaldıramayan bir adam daha vardı. O da İgor Tudor...
Rakibinden 8 puan farkla maça çıkmasına rağmen kulübede amatör bir hoca gibi kaldı ve sinirli hareketleriyle oyuncularını da gerdi. Elindeki malzeme kaliteli ve sağlam, senin işleyen bir sistemin var.. Ve sen bu sisteme çomak sokuyorsun! Üçlü defans ile maça başlamak niye? Tudor, Serdar Aziz sakatlanana kadar maçı öylece seyretti ve belki de bu sakatlık Hırvat hocanın yanlıştan dönmesine neden oldu.
Son olarak da tribünler. Hakeme atılan sular ve Tarık Ongun'un yere düşmesi sarı-kırmızılı futbolcuları iyice bozdu.
Ne demiştik.. Bu maçta sakin olan taraf, 1-0 önde olur diye.. Fenerbahçe de Aykut Kocaman da sakin kaldı... Bunlar, Fenerbahçe'ye bir avantaj olarak döndü. İyi de mücadele ettiler... İstedikleri puanı alıp gittiler.
Bu kadar kariyeri parlak yıldızlara ve harcanan paraya rağmen dev dediğimiz iki takımımız da futbolseverlere ne verebildi? 36 faul, 0 gol, toplam 3 isabetli şut ve bir türlü yerden kalkmayan yıldızlar...
Hakem Cüneyt Çakır'a gelirsek. Onu hakem yorumcuları enine boyuna konuşur. Benim diyebileceğim Avrupa'da ve Türkiye'de iki farklı Çakır var ve dün de maçı yönetmedi, idare etti!
METİN TEKİN: Hiç kalite yoktu
İki teknik adamın dünkü ilk 11 tercihlerini nasıl buldunuz?
Oyuncu tercihlerinde beklenen buydu ama Tudor'un 3'lü savunmayla başlamasına çok bir anlam veremedim. 8 hafta boyunca doğru oynayıp iyi sonuç aldığınız planda niye değişikliğe gidersiniz? Serdar'ın kenara gelmesi sonrasında da hemen 4'lü savunmaya döndü zaten. Maçtan önceki senaryomda baskı görecek Fenerbahçe'nin reaksiyonunu merak ediyordum. Baskıdan çok iyi paslarla çıkmadı ama baskıya tempoyla yanıt verdiler. Maçın karakteri böylece kaliteden çok mücadele gücüne bağladı. Bütün ilk yarı, hatta maç için bahsedebileceğimiz şey bu. Yapılanlardan çok yapılamayanlar vardı.
Cüneyt Çakır'ın kararları çok tartışıldı. Fenerbahçe'nin gol beklediği, iki tarafın da penaltı istediği pozisyonlar var. Sizce hakem maça etki etti mi?
Hakem kararlarının tartışılacağı birçok pozisyon oldu. Penaltıların hepsi elle ilgiliydi. Bana göre oyun kurallarının net belirleyemediği ve muallakta bıraktığı durumlar bunlar... Hem Serdar hem Neto'nun pozisyonu için bunu diyebiliriz. Fenerbahçe'nin attığı gol pozisyonu belki geçerli sayabilirdi ama tam kanıya varamadığım bir an bu. Net olan tek pozisyon Feghouli'nin attığı topta Hasan Ali'nin elle oynamasıydı.
Bu sonuç sizce ligin gidişatı için ne anlama geliyor?
Mücadele karakterli bir maçın sonuçta 0-0 biten ligdeki 9 haftadaki ikinci maç oldu. Kim bu sonuçtan faydalandı? Aykut Kocaman, "Kaybetsek dahi yarışın içinde kalırız" demişti. Bunun ışığında o da mutludur herhalde ama bence avantajlı olan Galatasaray. Ortada böyle bir puan farkı varsa kazanması gereken geride olandır. Fenerbahçe bunu başaramadı. Galatasaray'ın 8 haftalık performansından uzakta kaldığı, Fenerbahçe'nin üretemese de bu planı bozduğu bir maç oldu ama 8 puan ciddi bir farktır. Önemli olan Galatasaray'ın farkı korumasıdır.
ERMAN TOROĞLU: Derbide dev cüce doğurdu!
Maçı yazalım diyoruz, teknik direktörleri yazalım diyoruz, hakemi yazmayalım diyoruz. Peki güzel. Bu hakem, Türkiye'de şu anda 1 numara. Avrupa'da da iyi maçlara gidiyor. Yani komite bu hakemi verdiği zaman "MHK niye bu hakemi verdi?" diyebilecek kimse yok.
Peki, Cüneyt Çakır Türkiye'deki maçlarda güven telkin ediyor mu? Hayır… Kafasında hala bir şeyler var mı? Şeytanlık veya tilki veya solucan… Olabilir! Maçta bazı pozisyonlar var tartışılır. Sana göre, bana göredir! Hakeme göre de böyledir veya şöyledir. Sana göre, bana göre ise hakeme göre de kabul edilir.
Yalnız 59'uncu dakikada Hasan Ali'nin topu elle kestiği pozisyonu, Cüneyt Çakır, Hasan Ali'ye sorsaydı, 'penaltı' yanıtını alırdı. Cüneyt Çakır bunu gördü mü? Bence gördü… Yardımcı hakem gördü mü, bence o da gördü. Peki niye vermediler? Bana sormayın, onlara sorun.
Maça bakıyorsunuz, kabız bir maç. Aykut Kocaman, çıkmış "Yakalarsam atarım" diyor. Bence de doğru teşhis ve tedavi. Galatasaray için aynı şeyi söyleyemeyiz. Psikolojik olarak da fizik olarak da daha iyilerdi. Ama Tudor 'yeni bir şeyler yapayım' diyor dağlara taşlara yapıyor. İyi giden bir şeyi bozmayacaksın. Soruyorum size dün akşamki maçtan akılda neler kaldı? Koca bir ilk 45 dakika devrenin en iyi pozisyonunu Fenerbahçe Janssen ile kaçırıyor. İkinci yarıya bakıyorsunuz doğru dürüst bir pozisyon yok. Muslera'nın rakibe verdiği bir top var. Bir de ne? Penaltı pozisyonu… Bir de kafa topuna çıktıktan sonra iki takımın da istediği penaltı pozisyonu var. Galatasaraylı futbolcunun kolu daha kapalı, Fenerbahçeli futbolcunun kolu daha açık. Verirsin, vermezsin.
Belhanda mı? Gördüğü ilk sarı kart tam amatör işi, ama aldığı para tam profesyonel işi! İkinci pozisyonda Kameni ile ikisi arasında bir temas var mı? Var… Peki bu temas olduğunda hakemin kararı olduğunda hakemin kararı ne? Penaltı değil. Ama temas olduğunda sarı kart gerekir mi? Bunun cevabını da Cüneyt Çakır ile MHK'nın vermesi lazım.
Dünya derbisi denilenden akılda kalanlar bunlar. Yani dev cüce doğurdu! Maç berabere bittiği için herkes memnun oldu. Memnun olmayan kim Galatasaray seyircisi. Peki o da gereğini yaptı mı? Hayır… Tepkisini pozisyonu gördüğü halde vermeyen yardımcı hakemin kafasına madde atarak göstermemeli.
İki büyük takım, bir büyük hakem. Sonunda bir küçük maç… Maçın sonuna doğru Galatasaraylı oyuncular net faul yapıyorlar, ama hakem vermiyor. Niye? Çünkü penaltıyı vermeyerek yediği haltı biliyor! İki takımdan birer futbolcu kim derseniz? F.Bahçe'de kaleci Kameni, gerekeni yaptığı için. G.Saray'da da Ndiaye… Her topa gerekli hamleyi yaptığı için.
GÜRCAN BİLGİÇ: Röntgen çekildi
Aslında anlaşılır ama duruma baktığınızda mantık taşımayan bir gerginlikle oynuyordu Galatasaray... Sadece en fazla faul yaptığı maçı oynamıyordu, Cüneyt Çakır'ın insafını da taşıyan kart renkleri ile agresifliği zirve yaptı. 8 puan öndeyken, hem de sahasında oynadığı bir maçta bu derece gerginliğin, dakikalar ilerledikçe "bir şey yapamama" baskısıyla birleşmesi kaçınılmazdı. Penaltı beklediler, penaltı istediler ve hakeme oynadıkları anda da "aldatmadan" Belhanda'yı kaybettiler. Aykut Kocaman akıl ile oynattı takımını. Yaşananları santim santim hesaplamışçasına oyuncularının sakin kalmalarını sağladı. Belli ki maçı kafasında çok oynamış, çok hesaplamış, kaybetmeme planını ortaya koyduğu gibi, kazanma alternatifleri için de sabır öğütlemişti oyuncularına. Uzun lig yarışının, kendine has dinamiklerinin farkında olarak, hiç kimsenin beklemediği dirençte ve disiplinde bir Fenerbahçe izliyorduk. Galatasaray'ın ön taraftaki baskısını kırmak adına orta sahada fazla kalmak istediler doğal olarak. Ama bu karar, önde çoğalmaları için fırsat vermiyordu.
Seyrantepe'ye "farklı" bir galibiyet seyretmeye gelenlere "ne oluyor?" dedirtecek şekilde maç Fenerbahçe'nin istediği gibi oynanıyordu. Tempo düşürüldü, pas yolları kapatıldı, sonuç Belhanda'nın atılmasına neden olan "Hakemden medet ummaya" kadar geldi. Soldado ve Alper ile hamle yapmasının ardından rakibin eksilmesi aslında Aykut Hoca'nın planlarını da bozdu. Risk alacak rakip beklerken, eksik kaldığı için maçı kurtarmanın peşine düşen Galatasaray oldu sahada. İki dakika önceye dönebilse, Valbuena'yı da, Janssen'i de tutar, seçimi başka oyunculardan yana kullanabilirdi. Cüneyt Çakır, Janssen'in net golünü faul gerekçesi ile saymadı. İki takım adına da topun ele değdiği bir pozisyon var. Bence devam kararları doğruydu. Tribün olayları veya sahadaki sertliğin maçın yanlış tarafından gelmesi, sahadakilerin ve tribündekilerin, aynı Aykut Hoca'nın dediği gibi 8'de 7'nin "suni" olduğunu anlamasından kaynaklandı. Seyrantepe'de "takke" düştü. İlk zor maçını oynayan G.Saray'ın röntgenini çekmek, F.Bahçe'ye düştü. F.Bahçe yokuş çıkmayı bitirdi, inmeye başlayacak. Galatasaray ise ilk zorlu maçını hasarla kapadı. Sadece puan kaybı değil, en az üç maç sahasından da olacak.
AHMET ÇAKAR: Eyyamların efendisi!
Cüneyt Çakır'ı insan olarak çok severim... Hakem olarak da zaten onu seven sevmiş... Dünya ve Avrupa'nın en iyi 3-5 hakeminden biri. Ama dün gece yaptıklarını, Türkiye'nin birçoğuna yedirebilir ve hata olarak kabul ettirebilir ama benim için asla hata değil, birbirini takip eden domino etkisi yaratan eyyamlar silsilesidir.
Daha maçın başında Janssen, Serdar Aziz'den topu net alıyor, faul filan yok. Golü de atıyor ama Cüneyt'e göre faul. İşte her şey burada başlıyor. Ardından yine ilk yarının ortalarında Denayer'in, Janssen'e bir hareketi var. Çok sert, kasıtlı ve yaralayıcı... Cüneyt bunu da sarı kartla geçiştiriyor. O da biliyor bunun kırmızı olduğunu ama 'takımlardan birini eksik bırakmayalım' diyor. Denayer'i atamadı ya yine ilk yarının sonlarında önce Neustadter sonra da Ozan'ın net sarı kartlık hareketlerini cezalandıramıyor. Sarı kartlar o kadar net ki Denayer'i atsa bunlara da rahatlıkla sarı kartını çıkartacak. İlk yarıda Galatasaray defansının kafasından gelen top Serdar Aziz'in kapalı koluna çarpıyor bu pozisyon penaltı değil karar doğru. İkinci yarının en kritik anı; Hasan Ali'nin pozisyonu. Hasan Ali topa atlıyor ama top açıktaki sol koluna çarpıyor. Daha doğrusu sol koluyla topun geçmesi engelleniyor. Karar penaltı olmalıydı. Ama Cüneyt kurnazlık yapıp, vücudunu sağa sola eğerek görmedim imajı yaratıyor ve yardımcı hakeminden yardım istiyor. Böylelikle de yardımcı hakem, otomatik olarak Galatasaray seyircisinin önüne atılıyor ve tribünden atılan bir cisimle yaralanıyor. O da biliyor penaltı olduğunu ama veremiyor. Akabinde de Belhanda'yı oyundan atıyor. Kameni- Belhanda ilişkisinde penaltı yok. Temas var ama penaltı değil. Burada da Belhanda'yı ikinci sarıdan atmasının yegane nedeni Fener'in gazını almak. Çünkü Denayer ilk devrede oyundan atılmamıştı. Bunlar bir kenara; yardımcı yaralanmış, oyuncu değişiklikleri var, 3 dakika gibi klasik bir uzatmayla maçı sonlandırıyor. Öyle bir maç yönetti ki şu anda takımlar kısmi olarak 'hakem' dese de fazla yüklenemiyorlar. Hakem tekniği açısından kötü bir gece ama takımlar hakemden çok mutsuz değiller. İşte dünya üzerindeki yeni sanat biçimi. Buna deneyimli, background'u çok güçlü bir hakemin "eşeği öpüp, belini incitmeme manasına gelen eyyamların kralı" denir.
LEVENT TÜZEMEN: Çakır ve Belhanda!
Derbide maalesef hakem Cüneyt Çakır ön plana çıktı. Galatasaraylı oyunculara Fernando hariç, gösterdiği tüm kartlar doğruydu. Ama aynı cesareti Mariano'ya iki kez sert faul yapan Ozan Tufan'a gösteremedi. İkili mücadelelerde tercih haklarını daha çok Fenerbahçe'den yana kullandı. Hasan Ali'nin elle oynadığı pozisyonda penaltıyı veremedi. Ben Çakır derbiye atandığında MHK'yı kutlamış, böyle bir büyük maçı dünyada gururumuz olan Çakır'ın yönetmesini doğru bulmuştum. Maalesef hayal kırıklığı yaşadım. Çakır maçı kendi oynamaya çalıştı. Özellikle Galatasaraylı oyuncuları öfkelendirdi.
Fenerbahçe doğru bir oyunla Galatasaray'ın karşısına dikildi. Geniş alanda kalabalık savunma yaptı ve Galatasaray'ın hızlı hücum yapmasına izin vermemeye özen gösterdi ve kontrataklarla da gol aradı. Janssen ile de iki net pozisyonu harcadı.
At sahibine göre kişnermiş... Galatasaraylı oyuncular, 8 puan önde çıktıkları derbide maalesef zihinsel olarak sakin kalamadı. Tudor'un kulübedeki gergin hali, Galatasaraylı oyunculara da olumsuz yansıdı. Ayrıca Hırvat hocanın tercih ettiği üçlü defans tam başına iş açacakken Serdar Aziz'in sakatlanması dörtlü savunmaya geçmesi için bir şans oldu.
Galatasaray oyunun hakimiyetini eline geçirirken, rakibin de kanatlardan bindirme yapmasını engelledi. Belhanda dışında Galatasaraylı tüm oyuncular mükemmel mücadele etti. Haftalardır etkisiz oynayan Belhanda, Galatasaray'ın Fenerbahçe üzerinde baskı kurduğu anlarda sarı kartı olmasına rağmen tıpkı Trabzonsporlu Sosa gibi davranıp, kendisini attırdı ve takımını 10 kişi bıraktı. Tudor'un artık Belhanda ile konuşması ve onu kulübeye çekmesi gerekir. Çünkü forma rekabetine girmeyen oyuncu Belhanda gibi şımarıyor. Tudor'un Belhanda'nın yerine Selçuk İnan'ı düşünmemesi büyük hataydı. Ayrıca Rodrigues olmadığı için hiç hızlı atak yapamadı. Gomis çıktığında Eren'in yerine Rodriguez'i almak daha doğru olur ve Fenerbahçe kalesinde tehlike yaratılırdı. Galatasaray 10 kişilik bölümde öncelikle skoru korumaya ve derbiyi kaybetmemeye özen gösterdi. Bu derbiye ihanet eden iki isim var: Biri Cüneyt Çakır, diğeri de Belhanda. Ayrıca Tudor da derbi dersini geçemedi. Galatasaray taraftarı da koreografideki gibi takımı ayağa kaldıracak tezahüratı yapamadı.
ÖMER ÜRÜNDÜL: Bir puan G.Saray için kayıp değil kazançtır
Tudor'un gereksiz 3'lü defans uygulamasıyla yaptığı başlangıç, takımın alışılmış oyun düzenini olumsuz etkiledi. Belki devre ortasında Serdar Aziz sakatlanınca, Latovlevici ile birlikte 4'lü defansa geçildi ama alışılmış dışı olumsuz başlangıç futbolcuların sinir katsayısını artırdı. Bu yüzden devre bitene kadar istenilen oyun sergilenemedi. Tabii ki bunun bir diğer nedeni de Aykut Kocaman'ın doğru taktik anlayışıydı. Aynı geçen seneki derbilerdeki oyun modelini gündeme getirdi. Geride kalabalık iyi yerleşimli alan daraltan savunma kurgusu ve de ani çıkışlarla hücumu düşünmesi.... İlk yarıda F.Bahçe tek net tehlikeyi 1.dakikada yaşadı. Sonra devre sonuna kadar net tehlike yaşamadı. Buna karşılık devrenin son 5 dakikası içinde Janssen, 2 defa üst üste gole yaklaştı. İkinci pozisyon çok netti. İkinci devrede G.Saray daha kendine özgü oyun yapısını sahaya yansıttı, kontrolü eline aldı. Ama yine üretgen olamıyordu. Çünkü F.Bahçe kadro yapısı itibariyle oyunu geride kabul ettiği zaman zor pozisyon veren bir takım. Ayrıca G.Saray kanatlarını da yeterince çalıştıramadı. Çünkü Feghouli çok etkili değildi. Sağ kulvar tamamen Mariano'ya kaldı. F.Bahçe'nin de burada tedbirleri vardı. Rodriges gibi adam eksilten kanat forveti olmayınca sol kanat da çalışmadı. Aslında G.Saray yetenekli orta saha oyuncuları ve etkili santrforuyla ortadan da pozisyon bulabilecek takım. Ama F.Bahçe'nin 2 deneyimli stoperi Gomis'i tesirsiz hale getirirken, Souza-Ozan ikilisi de G.Saray orta sahasına ofansif aksiyon için vize vermedi. Belhanda'nın kırmızısından sonra kontrol F.Bahçe'ye geçti ama bu fırtası değerlendiremedi ve de 1 puanla yetinmek zorunda kaldı. Önemli puan farkıyla ligin zirvesinde olan, kötü oynadığı derbiden 1 puanla çıkıyorsa, hele 20 dakika 10 kişi oynuyorsa, bir kayıp değil kazançtır. Eğer ligde puan farkıyla lider olan takımın taraftarı bir hakem kararına kızıp sahaya yabancı maddeler atıp bunlardan da bir tanesi yardımcı hakeme geliyorsa bizde futbolda şiddetin bitmesi ne yazık ki mümkün değil. Maçın hakemine gelince; bana göre Denayer'in sarısı, kırmızı olmalıydı. Hasan Ali'nin pozisyonu penaltı olmalıydı. Belhanda'nın iki kartı ise doğruydu.
RIDVAN DİLMEN: Alan razı, satan razı...
Dağ fare doğurdu derler ya, öyle bir maç oldu. Aykut hoca da Tudor hoca da kusura bakmasın. Karşılıklı konuşmuşlar da, "Ben burada mağlup olmayayım, sen de gelme, bunun rövanşı da var, idare edelim" demişler gibi. Kazara gol olmasın diye de ayarlamışlar sanki hakem Cüneyt Çakır'ı!!! Yanlışlıkla gol olur, Hasan Ali penaltı yapar, Denayer kırmızılık faul yapar, bunlara engel olsun. Sonra da karşılıklı otobüslerine binip giderler. Sanki böyle olmuş gibi bir derbi izledik.
Maç başlarken statta müthiş bir atmosfer bekliyorduk. Tribünler doluydu fakat hem ekran başında hem de statta yalnızca hakem kararları heyecanlandırdı insanları... İki hoca da alınabilir bu anlattıklarıma ama 10 kişiden sonra pozisyon yok iki taraf için de. Aykut hoca kendi penceresinden "7 maçım var, büyük maçları oynamışım. Birbirleri arasında oynayacaklar" diye düşünmüş olabilir ama bence Alex'e, "Futbolu falan bıraktın ama uçağa bin, koşmadan etmeden son 15 dakika takıl, bir tane yapıştırırsın" dese Fenerbahçe golü bulacak belki... Alper falan giriyor ama sorun çözemiyor da Fenerbahçe. Kazanmak mı istiyorsun? Mesela çekerim Giuliano'yu orta sahaya, topu onun kullanmasını isterim. Ya da çift forvete dönebilirsin ama dedim ya, alan razı satan razı. Igor Tudor, Aykut Kocaman, Abdullah Avcı, Şenol Güneş ve Cüneyt Çakır'ın istediği oldu. Bence iki takım taraftarları da benim gibi düşünüyor. En mutlu olan da Beşiktaşlılar'dır. İki takımın da kazanmasını istemem ben de olsam.
Hocaya ne olduysa bir ilham gelmiş, "Bu Fenerbahçe gelir beni yener falan, aman" demiş. Üç stoper oynatıp güvensizlik veriyorsun takıma. 3-4- 2-1 oynatmaya çalışıyorsun. O zaman ne yaparsın? Serdar sakatlandı, Ahmet'i sok o zaman. 20 dakikada ne değişti? Fenerbahçe acayip bir değişiklik mi yaptı? 3'lü başladın, 4'lüye döndün, en son Ahmet Çalık'ı sokarken eliyle "5'li" işareti yapıyordu. Galatasaray kontratak tehdidi yakalamışken devreye Belhanda girip atıldı. Gördüğüm en ilginç değişiklik ise Tudor'un Eren'i sokması... Gomis dediğimiz adam her an her şeyi yapabilecek bir golcü değil mi? Niye kenara geliyor? Eren'le mi kontratak yapacaksın? İleride baskı kurmuşsan sok Eren'i, onla oyna ama ortada öyle bir durum yok. Bu resmen, "Aman yanlışlıkla kontratak yapmayalım" değişikliğidir. Sonuçta benim Eren'le bir derdim olamaz ama bu oyun Eren'in oyunu değildi.
Fenerbahçe adına Alper ve Soldado yanlış değişiklik değil ama onlar da verimli olmadı. Galatasaray da doğal olarak beraberliğe razı oldu 10 kişi kalınca. Dün kazanmamak üzerine oynayan iki takım, buna da yardımcı olan bir Cüneyt Çakır vardı. Kendisi de baya yıprandı. Bence bir süre Cüneyt Çakır'ı da başka tarz maçlara versinler, hoca da etkilenmesin Avrupa'daki maçları öncesi. İstatistiklere bakarsan Galatasaray'ın atmadığı maç yok, Fenerbahçe'nin yemediği... Bir ilk oldu. Fenerbahçe açısından baktığımızda oyuncuların "1 puan kötü değil" fikrinde olduğunu görebiliyorum demeçlerinden. Aykut hoca ile son görüştüğümde, "Devre arası olduğunda zirvenin 3-4 puan gerisinde olursak 1 numaralı adayız" demişti. Bence de maksimum 5 puan fark olur.
BÜLENT TİMURLENK: Okuma problemi!
İki teknik direktörün taktik savaşından kim galip çıktı?
Tudor'un üçlü savunma tercihi, Fernando'yu orta sahanın merkezine göndermek içindi. Brezilyalı'nın hücuma katkısı için mantıklı bir hamle olarak görünebilir ama Serdar'ın sakatlanması üzerine bu plan çöpe gitti. Galatasaray'da Ndiaye sağ içte Mariano ile iş yaparken, sahada görünmeyen Belhanda ve Feghouli, hücum aksiyonlarının Gomis'e uzun topa dönmesine neden oldu. İlk yarıda Fernando üzerine Janssen ile baskı uygulayan Aykut Kocaman, Dirar'dan beklediğini alamazken, Ozan-Souza orta sahası bir deplasman derbisinde oynayabilecekleri en üst düzey oyunu oynadı. İkinci yarıda sıfır katkısı olan Belhanda'yı kenara alıp, Selçuk'u oyuna sokmayan ve Ndiaye'yi ileriye itmeyen Tudor, herkes gibi Belhanda'nın oyundan atılışını izledi. Soldado ve Alper ile enerjiyi yükseltmek isteyen Kocaman, 8 puan farkı 5'e indirmek için geldiği derbiden mutlu ayrılmamıştır elbette. Galatasaray, Belhanda'nın laubali futbolu ve teknik direktör İgor Tudor'un 90 dakika içindeki oyun okuma problemini çözmezse Güneş yanığı yakındır.