Fenerbahçe, Türk basketbol tarihinde ilk kez Avrupa'nın en büyük kupasını alan takım oldu. Bu başarıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?
LEVENT TÜZEMEN: Bu başarının
perde arkasına bakmak gerekir. Başarı
için güçlü bir takım kurmanın yanı
sıra takım ruhunu da yakalamak
gerekiyor. Tüm transferleri yapan
Obradovic, Fenerbahçe'yi antrenör
takımı haline getirdi.
Oyuncuların birbirleriyle oynama alışkanlığı, sistem ve arkadaşlık ilişkileri, Avrupa Şampiyonluğu'nu getirdi. Ayrıca
Ülker'in verdiği paranın tamamen basketbola
harcanması, Obradovic'in işine
kimseyi karıştırmaması başarının anahtarı
oldu. Obradovic bu başarıyı asla bir müessese
takımıyla yakalayamazdı.
Milyonlarca taraftarı olan Fenerbahçe, turnuva boyunca evinde hep kapalı gişe oynadı. Sonuç; büyük kulüp olursan ve güçlü bir taraftarın varsa bu tür başarıları kazanabilirsin.
MURAT ÖZBOSTAN: Şüphesiz çok büyük bir başarı..
Fenerbahçe yönetimi, işin uzmanı olan koç Obradovic'i tak-ı
mın başına getirdi.
Kadroyu onun istediği gibi kurdu. İşine hiçbir zaman karışmadı (karışamadı) ve son üç yılda özellikle arka arkaya Final-Four'a kalındı ve iki finalden biri bu yıl kazanılarak Fenerbahçe istikrarın meyvelerini aldı. Obradovic, basketbol maçları için bir taraftar kitlesi oluşturdu.
Bildiğiniz gibi futbol maçına ilgi yok. Neden, çünkü
futbol maçına giden taraftarın aklına Aziz Yıldırım gel-i
yor. Basketbol maçına gidenlerin aklında ise Obradovic var .
Taraftar basketi ve futbolu kafasında ayırdı. Obradovic'e
inanıyor, Aziz Yıldırım'a inanmıyor.
Bu arada sponsor desteğini asla unutmayalım. Eğer sponsor desteği olmasıydı, Fenerbahçe bu başarıları elde edemezdi.
GÜRCAN BİLGİÇ: 2013'te takımın başına gelen
Obradovic'in tuğla üstüne tuğla koyarak hazırladığı, geliştirdiği,
donattığı, sisteme uydurduğu ve performansları
takım için devşirdiği dört yıl geçirdik. Hem Ülker
hem de Fenerbahçe yönetimi üst düzey bütçe sağlayarak
Obradovic'in elini kuvvetlendirdiler.
Önemli paralar harcandı ama Fenerbahçe'den daha fazlasını harcayan Real Madrid veya CSKA, bu sezon son maça gelemedi.H er şey
bir yana Fenerbahçe Basketbol Takımı herkesin saygısını ve
beğenisini kazanarak yürüdü yolunda.
Emeğin ve alın terinin hakkını rakiplerinden bile aldı. Evet, artık
Türkiye'de yeni bir sayfa açılıyor.
Gençler nasıl olmaları gerektiğini, coachlar nasıl yönetmeleri gerektiğini, yöneticiler ise nasıl davranmaları gerektiğini gördüler. Bu kadar hak edilmiş,
kimseye itiraz cümlesi bırakmayan bir
şampiyonluk ender görülür.
AHMET ÇAKAR: Geçen yıl çok şanssız
kaybettiler, bu yıl da ezici bir üstünlükle
kupayı hak ettiler.
Bu kulüpler bazında dünyanın iki numaralı kupasıdır. İlki pek
tabii ki kalite ve ilgi bakımından
NBA şampiyonluğu. Diğeri
ise Euroleague şampiyonluğudur.
Fenerbahçe Türk basketbol tarihine altın
harflerle geçecek bir zafere imza atmıştır.
ÖMER ÜRÜNDÜL: Avrupa'nın en
büyük kupası kazanıldıktan sonra ülkemizdeki
ortak sevinç bunun ne kadar
değerli olduğunu gösteriyor.
Bu başarı 4-5 senelik planlamanın eseriydi. Önce
dünya çapında bir koçu takımın başına
getirmek, ona inanmak, onun işine karışmamak
ve de akılcı transferler bu büyük
başarıdaki etkenlerdi.
Ben tüm F.Bahçe camiasını yürekten kutluyorum. Bir de
çok konuşulan bir konuyla ilgili görüş bildirmek
istiyorum…
İşte yabancı oyuncularla kazanılmış başarı diye eleştirenler var. Ama unutmamak gerekir ki,
futbolda en büyük firmalar da büyük
başarılara yabancı oyuculardan kurdukları
kadroyla ulaşıyorlar.
En canlı örnek Real Madrid. İspanya bir ekol ülkesi.
Bugüne kadar milli takımları da sayısız
başarılara ulaştılar. Ama Real Madrid'in
Şampiyonlar Ligi'ndeki başarısındaki
kadrosuna baktığımızda ideal 11'inde
bir tek Carvajal ve Sergio Ramos var. Bu
işlere kulüp gözünde bakmak lazım.
Fenerbahçe'nin iki ezeli rakibi G. Saray ve Beşiktaş bu başarıyı kutlamadı. Sizce bunun nedenleri neler?
MURAT ÖZBOSTAN: Keşke kutlasalardı… Her fırsatta
dost olduklarını ifade ediyorlar ama birbirlerinin başarısını
kutlama nezaketinden yoksunlar.
Galatasaray diyor ki, "Biz de kupa aldık, bizi kutlamadılar." Beşiktaş ise ayrı telden
çalıyor.
Fenerbahçe de Galatasaray'ın UEFA başarısını yıllarca küçümsedi. Unutmayalım ki kulüpler kalıcı, yönetimler ise gidicidir. Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe
ve Trabzonspor'un elde edilen büyük başarılarda
birbirlerini kutlamaları, onları daha da yüceltir.
Yanlışı yanlışla örtemezsiniz. Fenerbahçe
Avrupa'nın en büyük kupasını aldı. G.Saray
başkanı Dursun Özbek'e soru soruluyor,
"
Bu soruyu geçiniz" diyor.
Neden çünkü kutlarsa taraftarın kendisini linç edeceğini biliyor. Bu Beşiktaş için de geçerli. Önemli
olan Türkiye'dir.
Eğer bir Türk takımı Avrupa'da bizi başarı ile temsil edip bir kupa aldıysa, bunu bütün kulüplerin tebrik etmesi gerek. Bırakın
saha içinde mücadele orada kalsın. Saha dışında
fair-play ruhuyla örnek olun. Başakşehir'i tebrik
ederim, Fenerbahçe'yi kutladığı için.
Ben Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığı Futbol Zirvesi'nde tüm kulüp başkanlarının bir araya geldiği sahnenin yaşanabilir ve devamlı olmasını istiyorum. Bizim bu birlikteliğe
ihtiyacımız çok fazla.
ÖMER ÜRÜNDÜL: Fair-Play çerçevesinde
bunları kabul etmek mümkün değil. Aralarında ne
kadar büyük rekabet olursa olsun, yöneticiler arasında
birtakım tartışmalar yaşanırsa yaşansın, bilhassa
ülkeye de büyük katkı veren bir başarıyı tebrik
etmek her şeyden önce erdemdir.
GÜRCAN BİLGİÇ: Aslında cevap basit;
Fenerbahçe de onları kutlamamıştı. Ne yazık ki, bizim yönetim tarzımızda rövanş kültürü hakim. Rakibin mutluluğuna ortak olmak yerine, mutsuzluğundan
keyif çıkarmak geçerli hale gelmiş. Ben bu
tavrın yöneten kişilerle, başkanlarla ilgili olduğunu düşünüyorum.
Yoksa, 100 yıllarını devirmiş bu kulüpler, bu kadar basit ve sığ değiller.
AHMET ÇAKAR: Türk futbolunda başkanların ne kadar
samimiyetsiz ne kadar ikiyüzlü olduklarını şu son iki günde
çok net gördük.
Attıkları zaman mangalda kül bırakmayan bu samimiyetsiz adamlar, sınav günü geldiğinde rezil oluyorlar. Kulüp başkanları her defasında, "Onlar bizim
dostumuz, spor kardeşliktir, barıştır, centilmenliktir…
Asıl hedefimiz Türk sporunun güçlenmesi" derler
ama görüldüğü üzere bunlar lafta kalır.
Futbol dışında bir sektörde Avrupa'nın en büyüğü olmuş Fenerbahçe'yi kutlayamıyorsanız, bir daha Galatasaray ve Beşiktaş başkanı olarak spor ahlakından bahsedemezsiniz. Beyaz
TV muhabiri Dursun Özbek'e soruyor,
"Fenerbahçe'nin Euroleague
şampiyonluğunu nasıl buluyorsunuz?"
diye. Özbek ise, "Ben buraya
ALS hastalarına yardım için geldim"
diyebilecek kadar politik, rezil bir cevap
veriyor.
Fikret Orman ise her sıkıştığında beylik söz olan, "Efendi Beşiktaş aşağı, efendi Beşiktaş yukarı" deyip her tarafta boy gösteriyor . Ama ben sözde değil, özde efendiliği severim. Özde efendi
Beşiktaş, Fenerbahçe'yi kutlamalıydı.
Ama onlar da bu olgunluğu ve bu beyefendiliği gösteremediler.
LEVENT TÜZEMEN: Aziz Yıldırım başkan olduğu
sürece Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor,
Fenerbahçe'nin başarılarını kutlamaz.
Neden mi? Aziz başkan bu kulüplerle olan ilişkilerde hep, "Sorunun kendinde olduğunu anlamayan insanlar, çözümü başkasının huzurunu bozmakta bulur..." gibi davranıyor. Başarıda
aslan payını Aziz Başkan kendine yazıyor. Başarısızlıkta ise
hep rakiplerini suçluyor. Bu davranış biçimini Aziz başkan
belki de 'strateji' olarak uyguluyor.
Bir dönem Türkiye'nin en sempatik ve en popüler kulübü olan Fenerbahçe, maalesef Aziz başkanın davranışları yüzünden antipatik olmaya devam ediyor. Eğer F.Bahçe'nin Avrupa şampiyonluğu diğer büyük kulüpler tarafından kutlanmıyorsa bunun tek açıklaması vardır: "Ne ekersen onu biçersin."
BEŞİKTAŞ, 'YILDIRIM-YANAL' HATASINA ASLA DÜŞMEZ
Beşiktaş yönetimi Şenol Güneş ile henüz sözleşme yenilemedi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Ayrıca Beşiktaş'ın başarısında büyük pay Şenol hocanın mı?
AHMET ÇAKAR: Beşiktaş'ın başarısında herkesin payı var.
Fikret Orman'ından yöneticilerine, Şenol Güneş'ten oyunculara, masöründen çaycısına ve pek tabii ki taraftarına kadar herkesin bu çorbada tuzu var. Ama bence aslan payı Şenol Güneş'indir. Bütün kesişen yollar ona çıkıyor.
Oyuncuları sevk-idare, yöneticilerle ilişki, kadro tercihi, işler kötü gittiğinde toparlama görevi ve daha niceleri Şenol hocanın sorumluluk alanında. İki yıldır bu işleri mükemmel, problemsiz,
zaman zaman alttan alarak, zaman zaman da tatlı disiplinle yürütüp Beşiktaş'ı buraya getirdi. Şenol Güneş'i yıllardır izlerim. Hem çok akıllı hem de çok dengeli bir adamdır. Kumarbaz ruhlu değil, macera aramayan realist birisidir.
Beşiktaş'ta Şenol Güneş'in yeni bir mukaveleye imza atmama olasılığını milyonda bir olarak bile görmüyorum. Beşiktaş asla, bundan birkaç yıl önce
Fenerbahçe'de yaşanan Aziz Yıldırım-Ersun Yanal problemine düşmez.
LEVENT TÜZEMEN: Tarih: 27 Eylül 2015.. Yer: İstanbul Olimpiyat Stadı..
Derbi sonucu: Beşiktaş: 3- Fenerbahçe: 2. Şenol Güneş'in yönettiği Beşiktaş'ın kadrosuna bakalım: Tolga; Beck, Rhodolfo, Ersan, Tosic; Atiba, Oğuzhan; Gökhan Töre, Sosa, Olcay; Gomez. Oyuna sonradan Necip, İsmail Köybaşı ve Cenk Tosun giriyor. Yedekler: Kaleci Günay, Serdar, Milosevic ve Quaresma.. Devre arası da Marcelo savunmaya kiralık alındı...
Şenol Hoca'nın ilk şampiyonluğu yaşadığı kadrodan Gökhan Töre, Sosa, Franco, Serdar, İsmail Köybaşı, Gomez, Miloseviç, Mustafa Pektemek, kaleci Günay sezon başı, Kerim Frei ile Olcay ise devre arası gidiyor. 2016-2017 sezonunda değişen Beşiktaş'ın kadrosuna, Gökhan Gönül, Caner, Adriano, Aboubakar, Talisca, Gökhan İnler, Atınç; devre arası da Babel, Mitrovic, Demba Ba ve Ersan Gülüm katıldı.
Şampiyon olmuş kadronun bozulup yeniden yeni oyuncularla yapıldığını görüyoruz. Asist kralı Sosa'yı, gol kralı Gomez'i kaybeden Beşiktaş, eğer üçüncü yıldızı takacağı şampiyonluğu yakalıyorsa bu başarıda öncelik Şenol Güneş'e ait olmalıdır.
Çünkü Beşiktaş'a gelen oyuncuları; yıldız isimler dahil, Şenol Güneş 'lider hoca' kimliğiyle, "Ben değil, biz" felsefesi içinde yoğuruyor ve yönetiyor. Bu felsefeye uymayana asla taviz vermiyor.
Beşiktaş'ın Şenol hocayla yola devam edeceğine inanıyorum. Şenol hocadan kaynaklanmayacak bir ayrılık Beşiktaş adına intihar olur.
ÖMER ÜRÜNDÜL: Mutlaka bir takım başarılı sezon geçirip hedefine ulaşırsa teknik adam başarısı ön plandadır.
Nasıl Fenerbahçe'nin basketboldaki büyük başarısında taraflı tarafsız herkes en büyük pay sahibi olarak Obradovic'i görüyorsa, Beşiktaş'ta da böyle... Bunun yanında birbirini tanıyan oyunculardan kurulu kadro da Beşiktaş'a avantaj getirdi.
İkinci avantaj ise Vodafone Arena'daki müthiş taraftarı. Ama bu arada bir şeyi eksik bırakmayalım, ülkemizde benzeri olmayan bir büyük taraftar olgusu var.
Bunların arkalarında 20'şer milyonu aşkını taraftar kitleleri bulunuyor. Ayrıca da ülkemizdeki baskılar yüzünden hakemler de büyük takım maçlarında tam objektifliği sağlayamıyorlar. Bütün bu şartlarda eğer bir takım hiç seyircisi olmamasına rağmen genelde başarılı bir futbol sergilemiş, ligde ikinci ve kupada finalistse,
bence Başakşehir başkanı, teknik adamı ve futbolcuları da büyük bir takdiri hak ediyor.
MURAT ÖZBOSTAN: Tabii ki başarıda büyük pay Şenol Güneş'in... Beşiktaş yüksek ihtimalle bu hafta Güneş yönetimiyle üst üste ikinci şampiyonluğunu resmen ilan edecek.
Sözleşme konusu ayrı bir şey. Hoca birtakım şeylere alınmış olabilir (kendi isteği dışında yapılan transferler gibi). Fakat sezon sonunda konuşulur, iki taraf da düşüncelerini ortaya koyar. Mutlaka devam edeceklerdir. Şenol hoca bu takıma çok emek vermiştir.
Kendisi istemeden bu yönetim onu asla gönderemez.